Siyasetin gündemi

Siyasetin gündemi

Siyasetin ölü sezonundan geçiyoruz. AK Parti davası kararının açıklanması, genel seçim sonrasında başlayan 2007-2008 sezonunun kapanışı idi.

Yeni sezona hazırlanan futbol takımları gibi, siyasî aktörler şu sıralarda oyun planlarını gözden geçiriyorlar. Muhtemelen Ramazan ayı ile çakışan eylül ayı boyunca hazırlıklar devam edecek. Bayram sonrasında, ekim başında politikada yeni sezonun açılışı yapılacak.

Neler olacak? Biri dışarıda, diğeri içeride iki ana gündem var. Dışarıdaki gündem Kafkaslar'da, daha genel olarak Karadeniz'de ABD-Rusya gerginliği. Karadeniz'deki gerginlik, ateşin Türkiye'yi sarması demek. Bu gerginlik boyunca Türkiye'nin filler kapışırken ezilen çimlerin yerine konulmamak için büyük devlet gibi davranması, bunun için de büyük devlet olması gerekiyor. ABD-Rusya gerginliği Türkiye için "aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" anlamına geliyor. İki ülke Türkiye'nin sırtında bilek güreşi yapıyor. Bu gerginliğin Türkiye için iki temel özelliği var. Birincisi kısa zamanda bitmeyecek olması. İkincisi ise daha tehlikeli. Türkiye'nin çok hassas şekilde süren iç dengelerini yerle bir etmesi. Ortada, henüz hiçbir şey yokken PKK'nın Rusya'ya mesaj vermek için, Bakü-Tiflis-Ceyhan hattında sabotajlara ve eylemlere girişmesi önemli bir işaret. PKK iki kutuplu dünyayı hatırlatan bu gerginlikten, yerleşip gelişebileceği bir çatlak arayışına girişti. Rusya'ya "beni muhatap al" mesajı gönderiyor. PKK'nın bu umudu boş bir umut. Rusya PKK'yı muhatap almaz. Tersine Türkiye ile PKK konusunda işbirliğine girişir. çünkü Rusya'nın ABD ile tırmanan gerginliğinde Türkiye'yi bütünüyle kaybetme ve açıktan çatışmaya girme lüksü yok. Rusya Türkiye'yi nötralize etme gayretinde. Bunun için on tane PKK'yı paketleyip Türkiye'nin önüne koymaktan çekinmez.

Türkiye'nin iç gündemi ise yaklaşan mahalli seçimler. Siyaset üzerinde etkide bulunacak bütün aktörler, kararlarını ve eylemlerini bu aktörü dikkate alarak verecek ve yürütecekler. Kapatma tehdidi AK Parti üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duruyor. Ancak, mahalli seçim sonuna kadar siyasete dışarıdan müdahale ihtimali zayıf. Onun yerine AK Parti dışındaki güçlerin seçime yönelik bir işbirliğine girişme ihtimali daha yüksek. Mahalli seçimlerde AK Parti'nin iki büyük avantajı var. Birincisi Güneydoğu üzerinden DTP ile AK Parti arasında keskinleşecek kutuplaşmanın bir tarafına diğer partilerin dahil olma şansları yok. Bu durum AK Parti'de güçlü bir çekim oluşturabilir. İkincisi, mahalli seçimler için genel kural olan iktidar partisi avantajı. AK Parti'nin zayıf noktası ise İstanbul. AK Parti'nin İstanbul'da seçim kaybetme ihtimali yok. Ama oylarında çok farklı faktörlere bağlı olarak trajik bir düşüş meydana gelirse AK Parti oyları Türkiye genelinde temmuz seçimlerinin gerisine düşebilir.

AK Parti'nin Güneydoğu'da DTP ile gireceği kutuplaşmanın bünyesinde taşıdığı tehlikeler var. DTP endişeli. Seçimlere yönelik olarak geniş bir çatı oluşturma gayreti içinde. Şayet AK Parti öne geçerse, PKK şiddeti pervasızca tırmandırabilir. Gerçi PKK'nın şiddeti tırmandırması DTP'den uzaklaşmayı artıracaktır; ama silah kullanmaktan başka çare bilmeyenleri demokrasiye ikna etmek her zaman zordur.

Ne Karadeniz gerginliği, ne de mahalli seçimler Türkiye'nin gerçek gündemi değil. Türkiye, İnönü'nün Rusya için söylediği "Ayı ile yatağa giren uyanık kalmak zorundadır." sözünde olduğu gibi hep tetikte durmak zorunda. Mahalli seçimlerde AK Parti oylarının birkaç puan artması veya düşmesinin ise siyasete getireceği bir yenilik olmayacak.

Aslında iki gündem de Türkiye'de siyasete kural dışı müdahaleleri zorlaştırıyor. Bu iki gündem de siyasete dışarıdan müdahale edecekleri durduracak veya engelleyecek gündemler. Paradoksal biçimde siyaset kendi gündemini oluşturabilecek bir döneme giriyor. Siyaset kurumunun ise değişmeyen gerçek gündemi yapısal reformlar. Türkiye evinin içine düzen verecek bir dizi reformu gerçekleştirmek zorunda. Bunların başında ise toplum ile devlet arasında bütünüyle yeni bir sözleşme anlamına gelecek yeni bir anayasanın yapılması geliyor. Basiret sahibi siyasetin önünde yeni anayasa dışında gerçek ve kalıcı gündem maddesi yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi