Serdar Demirel

Serdar Demirel

Sevgi ve nefretin kaynağı ne?

Sevgi ve nefretin kaynağı ne?

İnsanın imtihan serüveni, âkil baliğ olduktan sonraki hayat mâcerasının tümünü kapsar. Beşer iradesinin devre dışı kaldığı uyku gibi hâller istisna tutulursa, mütemâdiyen bir test sürecidir hayat, ama mütemâdiyen..
Hayat dediğimiz şey; müşâhade ettiğimiz dünyada ebedi hayatın rengini belirleyen ve bittiğinde, “Bir varmış, bir yokmuş!” dedirtecek kadar kısacık bir dönem değil midir? Hayat bir imtihandır ve dolayısıyla imtihan hayatın tâ kendisidir..
Aslolan bu gerçeği insanın şuur dünyasında sürekli canlı tutması, söz ve davranışlarını varoluşun gâyesi “kulluk”a uygun sarfetmesidir. Gel gör ki, insan nisyanla malûldür, zaman zaman unutur. İçinden geçtiği iyi ve nâhoş hadiseleri, kendisine musallat olmuş aymazlık nisbetinde, ya kendisinden ya da başkalarından bilmeye başlar. Genelde de hoş hayat tecrübelerini kendisinden, nâhoş olanları da başkalarından bilmeye meyillidir.
Allah dilemeseydi yaşadıklarının mümkün olamayacağını unutuverir. Allah yokmuş gibi olayları değerlendirir ve bunun bir günah olduğunu unutur. İşte o ân, Şeytan’ın gaflet elbisesini giydirmeyi başardığı ândır.
İnsanoğlu cüz-i irade dediğimiz Allah’ın kendisine bahşettiği irade dahilinde fâildir, yoksa sorumlu olmazdı fiillerinden. Ama Küllî İrade’yi, yani Allah’ın mutlak iradesini unutmak ve cüz-i iradeyi mutlaklaştırmak inanç dünyasında bir kırılmadır.
Bu durum bir diğer cihetiyle Allah’ın hayatımızı sürekli kontrol eden Mutlak Varlık olduğu gerçeğini bilinç dünyamızdan uzaklaştırmayı ifade eder. “Allah’ı tanıma sorunu”nun altını çizen bu hâl, son derece hassas ve tehlikeli bir durumu işaret eder.
İnsan, fakirlikle, zenginlikle, mutlulukla, mutsuzlukla, ölümle, hastalıkla, sağlıkla, aşk ve nefretle her dâim imtihan sürecindedir. Birinden diğerine geçer durur. Hayatında bu tür testlerden geçmeyen kimse de yoktur. Kur’an bu durumu şöyle ifadelendirir:
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.” (Bakara: 155-157)
İradeyi cüz’iye, Allah’ın insanı sınadığı bu tür durumlarda, başına gelene “sabır mı yoksa isyan mı”, “şükür mü yoksa nankörlük mü” sadedinde tercihini ortaya koymasında tecelli eder. çünkü, “Allah her şeyin yaratıcısıdır.” (Zümer: 62) Sınanan ise, insanın kendisini maruf ölçüleri içinde tutup tutmayacağıdır. İman dâvası, bir anlamda da maruf ölçüleriyle kendini sınırlamayı isbat dâvasıdır.
Hz. Nuh inkârcı oğluyla, Hz. Yakup Hz. Yusuf’un ayrılığı ve zâlim evlâtlarının komplolarıyla, Hz. Lut haddi aşmış bir kavimle işbirliği yapan karısıyla imtihan olmuştu. Onlar, en zor ânlarda bile maruf ölçüleriyle kendilerini sınırlayarak itaatin zirve örnekliğini oluşturdular.
Buna mukabil, şımaran ve isyan ederek sınırları tanımadığını gösterenler de çoğunluğu oluşturmuştur hep.
“Eğer biz insana, bizden bir rahmet taddırsak da sonra onu kendisinden çekip alsak, hemen o, umutsuzluğa düşer, nankör olur.” (Hûd: 9)
İnsan sadece belâlarla sınanmaz elbet. Hazlarla, mutlulukla, aşk ve sevgiyle de imtihan olur.
Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail’e duyduğu sevgisinden dolayı imtihan olmuştu. Ne çetin bir sınavdı o!.. Zeliha Hz. Yusuf’un aşkıyla, O da ona olan meyliyle sınanmıştı:
“Andolsun, kadın onu arzu etmişti, eğer Rabbinin doğruyu gösteren delilini görmeseydi o da onu arzu etmişti. Böylece biz kötülüğü ve fuhşu ondan çevirmek istedik; çünkü o, ihlâsa erdirilmiş (temiz) kullarımızdandır.” (Yusuf: 24)
Demeye çalıştığımız aslında şu: Yaşadığımız her durum imtihanımızın bir parçasıdır, hiç bir şey bu olgunun dışında değildir. İnsanda hâsıl olan nefret ve sevgi duyguları da bir imtihan vesilesidir ve bu duyguları yaratan Allah’tır.
Daha önceden hiç tanımadığınız ve aranızda hak ve hukuk oluşmamış birisiyle ilk tanışmanızda ona karşı kalbinizde bir sevgi ya da hoşnutsuzluk belirebildiğini tecrübe etmişsinizdir. O duyguları sizin kalbinizde kim varetti? Kalbinizde, o duyguları bir ânda buluyorsunuz, sebebini anlamasanız dahi. O duyguların kaynağı elbette Allah’tır. “Sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı.” (Saffat: 96)
Allah kalbinizde bu duyguları yaratırken, sevgide ve nefrette maruf ölçüleri içinde kalıp kalmayacağınızı test etmek ister. Hür iradeye, doğru ve yanlışı ayırt edecek akıl ve bilgiye sahip olduğunuzdan, tercihinizin renginden mutlaka sorumlu tutulacaksınız.
Sözün özü, “sevgi ve nefret” de imtihan için halkedilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi