Abdullah Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Medeniyet tasavvuru

Medeniyet tasavvuru

Küresel medeniyet deyince ne anlamamız gerekiyor? Dünyamız, sadece terör olayları ile sarsılmıyor. Maneviyatsızlık ve büyük yıkımlar tüm dünyayı kasıp kavurmaktadır. Filistin cephesinde kaybettik. Katil Nusayri Eset ve duyarsız İslam ülkeleri vesilesiyle Suriye’de taş taş üstünde bırakılmadı. Savaş bittiğinde harabe kalacak. Ülkesinden, vatanından olan, biçare bir şekilde mülteci olarak bağrımıza bastığımız binlerce Suriyelinin hali ne olacak?

İsrail 2006 Lübnan yenilgisinin intikamını, Suriye’yi etkisiz hale getirmiş olmakla almış olabilir mi?

Doğal felaketlerin, terörün ve savaşın yanı sıra ekolojik dengenin de bozulmasıyla meydana gelen tabii afetler, depremler, seller ve bilinçsizce çalıştırılan kömür ocaklarındaki patlamalarla, büyük çapta can kayıpları veriyoruz. Dedem rahmetli derdi ki: “Yaşlı dünya artık bu nüfusu taşımıyor. Eskiden savaşlar olur, ölenler ölür, kalan sağlar ile hayat devam ederdi.”

Bilim adamları ve İslam alimleri, artan depremlerin, tabii afetlerin, öldürücü kasırgaların; dünyamızın hem bugününü ve hem de yarınlarımızı tehdit eder boyutlara ulaşmasının tesadüf olmadığını söylemektedirler.

Bir medeniyet ittifakından bahsedeceksek eğer, hayatımızı tehdit eden, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren sıcak savaşlara son verilmelidir. İslam coğrafyasında ve özellikle Suriye’de devam eden sıcak çatışma, Allah korusun bir on yıl devam edecek olursa, Suriye diye bir ülkeden bahsedebilir miyiz? Hangi dine mensup olursa olsun, farklı din ve düşüncelere saygı duymayı ve birbirimizi ötekileştirmeden bir arada yaşamasını öğrenmeliyiz.

Sıcak savaşlar, sadece insanı öldürmekle kalmıyor, doğayı ve çevreyi de katlediyor. Kazanan ise silah tüccarları ve terörü destekleyen ülkeler oluyor.

Toplumsal değişimle teknolojik değişim arasında nasıl bir ilişki vardır? Toplumsal değişime yönelik sözüm olmasına rağmen teknolojik değişim, saham olmadığı için söyleyeceklerim sınırlıdır. Toplumsal değişim ile teknolojik arasındaki ilişkiyi “dalga teorisi” ile açıklayan bilim adamları, tarih boyunca dünyanın üç büyük dalga ile sarsıldığını ve toplumsal değişimlerin bu bağlamda gerçekleştiğini söylemektedir.

Birinci değişim dalgası; göçebe hayatı yaşayan insanların yerleşik hayata geçmeleri ve bunun sonucunda tarıma dayalı üretim döneminin başlaması. Uzun süren bu dönemi “buhar gücünün keşfedilmesi” izler. Buhar gücü, kas gücünü devre dışı bırakır ve tarım toplumu yerini endüstri toplumuna bırakır. Üçüncü dalganın muhatabı bizleriz. Bilim ve teknolojide ortaya çıkan gelişmeler, sanayi toplumunun yapısını temelden sarsmıştır. Artık günümüz dünyasında bilgi, hem teknolojik gelişmenin ve hem de toplumsal gelişmenin temel dinamiği olmuştur. Her türlü bilgiye ulaşma imkanımızın olduğu bu döneme “bilgi çağı” denmektedir.

Merkeziyetçilikten mahalliliğe doğru kayan siyaset toplumsal değişime hizmet etmekte ve devleti saydamlaştırmaktadır. Bu manada altyapı belediyeciliği yerini sosyal ve kültürel belediyeciliğe bırakmaktadır.

Medeniyetler çatışmasının medeniyetler ittifakına dönüşmesi isteniyorsa, Batı’nın üzerinden İslamo-fobya korkusunu atması ve İslam dünyasıyla yüzleşmesi gerekmektedir. Öte yandan bilgiye hakim olan, ekonomiye de hakim olunca, mutluluk ve huzur kalmadı. Silah gücüyle petrol havzalarını ele geçiren Batı, dünya jandarmalığından vaz geçmelidir. Tek başına bilgi, konfor ve refah getirebilir ama huzur getiremez. Batı, çirkin yüzünü burada göstermektedir. Ahlak, adalet, hukuk ve erdemden yoksun Batı’nın soyut bilgisi dünyayı dönüştürmek için yetersiz kalmaktadır.

Ahlaki, insani ve İslami değerlerin yozlaştırılması ve insanlığın bu değerlerden uzaklaştırılmasıyla toplumsal değişim müspet yönde değil menfi yönde ilerlemektedir. Ekolojik dengenin bozulması çevreyi kirletti, ahlaki değerlerin yozlaşması ise toplumun vicdanını kirletti. Bugün hem ekolojik ve hem de ideolojik bir toplumsal kirlenme ile karşı karşıyayız. Özü kirlenen insan, yaşadığı coğrafyayı da kirletti.

Yeni bir medeniyet tasavvuruna ihtiyacımız var. İnsanlığı ortak bir havzada buluşturacak olan, farklı inançların müntesiplerine de saygı duyan İslam, aradığımız yegane sığınak limanıdır. Hangi medeniyet tasavvuru olursa olsun, her türlü fanatizmin, şiddetin ve terörün karşısında ortak bir duruş sergilemeliyiz. Silahların gölgesinde hiçbir düşünce barınmaz. Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı ülkelerde de düşünce adamı yetişmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Şanlıdağ Arşivi