Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Hedefin Fethi Bir Günlük İş Değildir

Hedefin Fethi Bir Günlük İş Değildir

Doğu Roma, Osmanlı Devleti’nin “kuruluş gayesi” idi...

Osman Gazi, Orhan Gazi ve Sultan I. Murad bu hedefe doğru attılar ilk adımları...

Osman Gazi, tutunmak için çevresindeki kaleleri bir bir fethetti.

Ardından Orhan Gazi Bursa ve İznik’i fethetti. Rumeli’ye geçti: Böylece Doğu Roma’nın Avrupa yolu denetim altına alınıyor, gelebilecek yardımların önü kesiliyor ve kuşatma hem Anadolu, hem Rumeli tarafından fiilen başlıyordu.

Sultan I. Murad, Rumeli fethini genişletip o bölgede tutunmayı sağladı. Bu uğurda canını verdi.

Ve Yıldırım Bayezid Bizans’ta bir Osmanlı mahallesi kurulmasını İmparator’a kabul ettirdi.

Yıldırım Bayezid, Bizans üstünde hak iddiasındaydı. Bizans İmparatoru Beşinci Yoannis Paleologos’un, kendine haber vermeksizin, tamir bahanesiyle surları tahkim ettiğini öğrenince, hiddetle ayağa fırlayarak şöyle haykırdığı meşhurdur.

“Surlarda yapılacak herhangi bir tamir, alınacak herhangi bir tedbir bize karşı yapılmış, bize karşı alınmış sayılır. Kuleler ya derhal yıktırılsın, veya Ordu-yu Hümâyûnumuzla gelip yıkmamız beklensin.” (Yıldırım Bayezid, Yavuz Bahadıroğlu, Nesil Yayınları, s.32)

Ve İmparator Beşinci Yoannis’in ölümü üzerine tahta geçen İkinci Manuel Paleologos’a, bazı davranışları sebebiyle, şöyle bir protesto notası gönderdi:

“Eğer emirlerime itaat edip rahat yaşamak istiyorsan şehrin kapılarını kapatır, içerde istediğin gibi saltanat sürersin. Şehir haricinde ne varsa hepsi benimdir.” (İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İ.Hami Danişmend, c.1, s.93) Sonra İstanbul’u fiilen ablukaya aldı (1391).

İstanbul, tarihte ilk defa Türkler tarafından kuşatılıyordu. Kuşatma yedi ay sürdü. Ve Bizans’a “Fetih Fermanı” sayılabilecek bir anlaşma imzalatıldıktan sonra, abluka kaldırıldı. Anlaşma, Bizans aleyhine korkunç hükümler ihtiva ediyordu.

Öncelikle İstanbul’da bir Müslüman mahallesi tesisi için, İmparator tarafından yedi yüz ev tahsis edilecek, bir şer’iye mahkemesi kurulacak, mahkemeye kadı tayin hakkı Osmanlı padişahına ait olacak, bir cami inşa olunacak ve camiin her türlü masrafı İmparator tarafından karşılanacaktı. Ayrıca sur dışında Galata’dan Kâğıthane’ye kadar uzanan geniş arazi şeridinde üretilecek mahsul Osmanlılara bırakılacak, burada bir Osmanlı garnizonu inşa edilecek, öteden beri Bizans’ın Osmanlılara ödediği yıllık haraç miktarı da arttırılacaktı.

Böyle bir hükmü imzalatabilen kudret, şayet Balkanlardan ciddi endişeler duymasaydı, teknik imkânsızlıklara ve dezavantajlara rağmen, belki İstanbul’u da fethedebilirdi. Kuşkusuz bu ümit içinde İstanbul’u ikinci (1395), üçüncü (1396) ve dördüncü (1400) kez kuşatır.

Ama her seferinde, çoğu Bizans imparatorlarının dessaslığı yüzünden başına açılan gaileleri def için muhasarayı gevşetmek durumunda kalır. Sonuncu muhasarayı ise, Timur’la karşılaşmak zorunda kaldığından kaldırır, maalesef bir daha geri dönemez.

Babasının yarım bıraktığı işi Musa Çelebi tamamlamak ister. Kardeşleriyle mücadeleden arta kalan bir solukluk zamanı, Konstantiniye’nin  fetih müjdesini veren Hadis-i Şerif’in ihyasına adayıp 1412’de İstanbul’u muhasara altına alır: Ne çare ki o da meşhur “Bizans Oyunu”na toslayıp geri dönecektir.

Bizans’ın yerini günümüzde İngiltere ve ABD aldı, dikkat!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi