Ersoy Dede

Ersoy Dede

Rakı masası ve CHP

Rakı masası ve CHP

CHP geldi dayandı rakı masası polemiğine.. Kılıçdaroğlu; “bana çalışan adam lazım, rakı sofralarında konuşan adam değil” diyerek çıtayı öyle bir yere koydu ki aşıp da üzerine söz söyleyebilene aşkolsun.. İlk etapta acaba Muharrem İnce’den mi söz ediyor diye yorumlar yapıldı.. Malum Ramazan’da bira içerken fotoğrafları yayınlanmıştı İnce’nin.. Tek rakibi o olduğuna göre herhalde başka kimseyi kastetmiyordur dendi.. Ancak malumunuz olduğu üzere İnce rakı içmiyordu. Bira içiyordu.. Eğer ana kriter rakı ise yani diğer alkollü içkiler tartışma dışıysa Sayın Kılıçdaroğlu’nun kendisi de beraat etmiş demektir. Zira biliyorsunuz bir bayram sabahı, aynı zamanda o vakitler danışmanlığını da yapmakta olan Aydın Ayaydın, Kılıçdaroğlu’nun şişesi 200 TL civarında olan bir viski bardağı önünde fotoğrafını yayınlamıştı.. Üstelik de meze olarak kaşar peynir vardı masada.. Nereden baksan tutarsızlık.. Ama Kılıçdaroğlu, bira ya da viski için söz söylemiyordu.. Onun sözü rakı masasınaydı.. Mesela, Yunan Kralı Konstantin’i kastederek, Kordon’da rakı bile içmediği halde “ne halt etmeye almış İzmir’i?” diye şaşkınlığını gizleyemeyen Mustafa Kemal’e mi söylüyor acaba? Yahut Yılmaz Özdil’in; “.... rakıyı alkol zannedip, Mustafa Kemal’e ‘sarhoş’ diyenlere güleriz biz İzmirliler... ‘Allah’ın geri zekálıları, adam sarhoş kafayla kurmuş memleketi, siz ayık kafayla batırıyorsunuz’ deriz!.....” ifadesine mi gönderme yaptı acaba?.. Bu rakının içki zannedilmesi meselesine biliyorsunuz eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da, bilimsel (!) bir açıdan yaklaşmış ve Mustafa Kemal’in ‘ilaç’ niyetine içtiğini söylemişti.. Sahiden ilacı ‘rakı’ olan ne tür bir hastalığa yakalanmıştı acaba Gazi Paşa Hazretleri?... 

Rakı masasından yola çıkarak gidilecek sokaklara dair ipucu olsun diye yazdım yukarıdaki kısmı. Oysa Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne söylemek istediği gayet açık. Israr kıyamet diyor ki, kafanızı çevirin ve biraz iktidar partisine bakın... CHP yıllar boyu hem seçmeniyle hem de parti yöneticisiyle sadece “fikir” üretir. Bilgi ve emek, “fikir”lerin olduğu yerde nedir ki? Bilgi ve emek dendiği zaman bunu hem hizmet hem de halkla ilişkiler olarak algılamak mümkün. Hizmet kısmında ben daha o bahsettiğim eşiği geçebilen bir CHP’li ile karşılaşabilmiş değilim.. Ama halkla ilişkiler yani piar kısmında Allah şahit Mustafa Sarıgül’ün üzerine emek veren yoktur. Bakarsınız kendi sorumluluk bölgesinde kaldırımlar fecaattir, inşaat izinleri sorunludur, sokaklar çöpten-pislikten geçilmiyordur ama Sarıgül cenazeyse cenaze, nikahsa nikah, cami ise cami, cemevi ise cemevi dolaşarak piarını güçlü bir şekilde yapar.. O sokak sokak dolaşırken, “bu millet adam olmaz” edebiyatıyla rakının dibine vuran CHP’iler ise arka arkaya seçim kaybeder. Şimdi ise Kılıçdaroğlu çalışan bir kadro istiyor ve bu konuda çok da haklı.. 

CHP seçmeni açısından sorunlu bir siyaset güdülüyor gibi görünebilir. Örneğin kendisini “ideolojik müslüman” olarak tanımlayan, kemalizme karşı kategorik bir karşı tutum içinde olan Mehmet Bekaroğlu, bir hazım problemi ortaya çıkaracak mı, göreceğiz.. Bence normalleşme ve kitleselleşme bakımından Bekaroğlu’nun, kemalist ve ulusalcı olarak bilinen bir partide siyaset yapması çok önemli. Artık siyasetin dar ideolojik kalıplara sıkışmaması açısından, doğru düzgün bir muhalefet ortaya konması bakımından bu örneklerin artması bile gerekir. Ak Parti’de de namuslu solcuların olması, BDP-HDP hareketinde de (Altan Tan gibi) İslamcı gelenekten gelen isimler olması, gelecek adına umut verici.. Ama dedim ya, hazım ciddi problem. Göreceğiz yeni dönemde. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi