Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Çözüm Süreci”ne takoz, Kültür Hazinesi’ne beton!..

“Çözüm Süreci”ne takoz, Kültür Hazinesi’ne beton!..

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker’in davetlisi olarak Diyarbakır’dayız.

Dünkü yazımızda şehirdeki havayı yansıtmıştık.

Özetlemek gerekirse;

Diyarbakırlı, çözüm süreci sayesinde elde ettiği “bir nebze huzuru” kaybetmek istemiyor.

Bir vakitler, güvenlik endişesinden dolayı hava kararmadan evine çekilen, dükkânını kapatan Diyarbakırlı, şimdilerde biraz nefes almış durumda.

İki sene öncesine kadar örgüt zorlamasıyla sık sık kepenk kapatmak zorunda kalan, bundan dolayı da çekini, senedini ödeyemeyen esnaf, şimdilerde üç beş kuruş kazanabiliyor, dükkânını döndürebiliyor…

Buralarda her aileden faili meçhuller var, işkence görenler var, orta yaş neslinden “işkence görmeyen” neredeyse yok.

Bir taraftan “derin devlet”,  diğer taraftan da derin devletin beslediği örgütün baskısı altında kalan bu insanlar “ikili bir dil” geliştirmek mecburiyeti altında yaşamışlar yıllar yılı.

Gelen o taraftansa ona göre, bu taraftansa buna göre konuşarak ya da mümkünse hiç konuşmayarak, “hayatta” kalmaya çalışan bu insanlar, çözüm süreci sayesinde “rahat nefes” almaya başlamışlar.

Bu Diyarbakır’da belirgin bir şekilde hissediliyor.

Tabii, bunu örgütün şahinleri de çok iyi biliyor.

Bu sürecin böyle devam etmesi halinde siyaseten bitme noktasına geleceklerini, tabanlarını büyük ölçüde yitireceklerini bilen bu çevreler, her türlü kışkırtmaya başvuruyor.

Biz buradayken, Kayapınar ilçesinde devriye görevi yapan iki polis aracına uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.

Neyse ki ölen olmadı, üç polis memuru hafif yaralı, Allah şifalar versin.

Yine aynı gün bir adam çıktı ortaya, 12 yaşındaki kız çocuğuna “Allah-u Ekber ben IŞİD’im!” diyerek satırla saldırdı.

Saldırganın kaynağı meçhul!..

MEHDİ EKER: “KİM NE YAPARSA YAPSIN ÇÖZÜM SÜRECİ SONUCA ULAŞACAK!..”

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker’le çözüm süreci üzerine uzun uzun konuştuk.

Dedi ki;

“Televizyonlar yayın hayatına başladı başlayalı bölge kültürel zenginlikleri ile değil de, hep çatışmalarla anıldı. Gerginlik sürekli olarak tırmandırıldı. Çatışmadan beslenen odakları hepimiz biliyoruz. Bu odaklar, karşılıklı olarak birbirlerini besledi. Biz bu oyunu bozduk. Yola çıkarken bunun ne kadar zor bir iş olduğunu, yolda ne gibi tehlikelerin bulunduğunu, birilerinin süreci provoke etmek için neler yapabileceğini elbette biliyorduk. Dedik ki ‘Kim ne yaparsa yapsın, kim hangi tezgâhı kurarsa kursun, biz mutabakatımızı milletimizle yaparız, milletimiz destek verdiği müddetçe bu süreci devam ettirir ve Allah’ın izniyle sonucu da alırız. Biz aziz milletimizle bir sözleşme yaptık. 76 milyon ile bir sözleşme yaptık. Şiddeti, terörü bu ülkenin gündeminden çıkartacağız inşallah.”

EN BÜYÜK MUTLULUKLARIMDAN BİRİ!

Sayın Bakan’ın “çile” ile yoğrulduğu belli.

Yüzünde çile izleri…

Bir “dizanteri” vakası var.

“Evsel bahçeleri”nin “pis suyu” yataklara düşürmüş, onu ve oralarda yetiştirilen ürünleri kullanan çok sayıda hemşehrisini…

Birçok Diyarbakırlı hayatını kaybetmiş…

Sayın Eker, Bakan olur olmaz, “evsel bahçeleri”ne 11 kilometreden su gelmesini sağlamış…

Bölgedeki “şer odakları”nın engelleme çabalarına rağmen sonuca ulaştırmış projeyi, şimdi su tertemiz, hastalıklar da kesilmiş durumda.

Diyor ki,

“Hayatımdaki en büyük mutluluklardan biri de bu. Şükürler olsun.”

GEZİCİLER NEREDE?..

Bu memleketin “iki üç ağaç” dalgasına nasıl da karıştırıldığını kim unutabilir…

Diyarbakır’da ilginç durumlar çekti dikkatimizi.

Sayın Bakan’a sorduk:

“Burada Kırklar Dağı diye bir yer var. Adına şiirler yazılan bir kültür hazinesi. Adamlar tutuyor, bu hazinenin tepesine gökdelenleri dikiyor. Beton döküyor. Bakıyoruz tepki yok doğru dürüst.”

Sayın Bakan:

“Maalesef” dedi:

“Dicle kıyısındaki iki ağaç için neler yapıldı ama tarih hazinemizin üzerine beton dökenlere karşı medya sessiz…”

Konuya bazı AK Partili Belediye Meclis üyeleri ile konuştuk…

Dediler ki;

“BDP’li belediye yönetiminin bu berbat icraatına tepki gösterdik. Aslında başka berbat uygulamaları da var. Manevi açıdan büyük önem taşıyan yerlere içkili müesseseler kuruluyor. Bunlara itiraz ediyoruz ama…”

Ama?..

Hayret edilecek vaziyetler…

Diyarbakır’da yüzlerce “Dindar” sivil toplum örgütü var.

Türkiye düşmanı çevreler hayırlı icraatları engellemek için peşi sıra iptal davaları açarken, bu “dostlarımız” niçin yargıya gitmez?..

İptal kararı çıkartmak için gerekli çabayı niçin göstermez?..

“Dindarlar” uyuyor mu?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi