Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Sevgisiz mutluluk olmaz

Sevgisiz mutluluk olmaz

Bal sever misiniz, dostlar?.. Çoğumuz severiz. Sevmeseydik, bal pazarlamak için sayısız televizyon kanalı kurulmaz, onca reklamı yapılmazdı... 

Ama acaba kaçımız, yarım kilo halis bal üretebilmek için, bir balarısının üç mil­yon 750 bin sor­ti (iniş-kalkış) yap­tığını biliyoruz?

Bir peteği dol­du­ra­bil­mek için, sayısız balarısının toplam yüz mil­yon civarında çiçeği ziyaret edip nektarını emmesi, bunun için de yaklaşık yüz bin kil­o­met­relik uçuş yapması gerekiyor. Anlayacağınız, zor iş: Zor ve yorucu! 

Düşünün: Arılar bizi ne kadar çok seviyor ki, bal üretmek için onca zahmete giriyor!

Olmadı mı?.. Peki şöyle değiştirelim: Allah bizi ne çok seviyor ki, hoşlandığımız balı yiyebilmemiz için milyarlarca arı çalıştırıyor!

Doğrusu bu. Yani, “bal” deyip geçtiğimiz şifa kaynağının özünde bile “sev­gi” var:  “Mu­hab­bet”, hatta “aşk” var.

Sevilmek için hayata biraz olumlu bakmak, biraz da gülümsemek yeterli.

Günümüzün en büyüklerinden biri olan bir Amerikan firmasının patronu, eskiden bakkalmış...

Bakkalını açtığı günden beri işleri o kadar kötü gitmiş, bu yüzden çevresine öyle bir borçlanma borçlanmış ki, sinir küpü biri olup çıkmış...

Ne kimseye selâm veriyor, ne kimseyle konuşuyor, ne hal hatır soruyor, ne de gülümsüyormuş. Akşama kadar surat asıp bakkal dükkânında oturuyormuş. Tabii surat astığı, aksileştiği için de kimse dükkânına uğramıyormuş...

Borçları iyice artıp ödeme ihtimali kalmayınca, adam “pes” etmiş ve intihara karar vermiş. Bunu gerçekleştirmek için de bir urgan hazırlamış.

İpi boynuna geçirip ayaklarının altına koyduğu sandalyeyi tekmelemek üzereyken, alacaklılarından birini hatırlamış...

Bu alacaklısı kimsesiz, fakir, yaşlı bir kadınmış. Vaktiyle bin türlü yalan söyleyip zavallı yaşlı kadının parasını almış. Ancak ölümün eşiğine gelince bu yüzden yüreği sızlamaya başlamış:

“Ne yapıp yapmalı, zavallı kadının parasını ödemeliyim” diye düşünmüş, “sonra yine intihar ederim. Nasılsa bu konuda kararlıyım.”

İpi boynundan çıkarıp sokağa çıkmış. Ölmeye karar verdiği için, son derece neşeliymiş. Yürürken sağa-sola selâm veriyor, gülücükler saçıyormuş. Komşuları bu değişikliği hayra yorup, kalıcı kılmak için dükkânından alış-veriş yapmaya başlamışlar.

İşleri bir anda öylesine açılmış ki, yaşlı kadına olan borcu kadar parayı birkaç saat içinde toparlamış. Geri kalan para ile de dükkânına birkaç bir şey almış. Sonra başka müşteriler de gelmiş. Nihayet merakla sormuş adam:

“Yahu ne oldu, ne değişti? Sokak aynı sokak, dükkân aynı dükkân, ben aynı ben, siz aynı siz; şimdiye kadar benden alış veriş yapmıyordunuz da, şimdi neden yapıyorsunuz?”

Demişler ki: “Şimdiye kadar seni gülümserken görmedik, selamını duymadık, asık suratlı aksi herifin biriydin; şimdi ise gülüyor, hal hatır soruyorsun. Bu yüzden seni seviyoruz, sevdiğimiz için de dükkânına gelip alış veriş ediyoruz.”

Bence aile içi sorunları çözmenin si­hir­li anahtarı da sev­gi­dir. 

Ayrıca başarıya çıkan mer­div­e­nin basamakları sev­gid­en örülmüştür.

İnsan per­vane, sev­gi ışık:Mevlâna misal dönüşlerle, yan­ma pahasına ışığı ta­vaf et­mek, bel­ki de hamlıktan olgunluğa geçişin tek çaresidir!

Siz isterseniz bazıları gibi, “Yavuz Bahadıroğlu’nun tuzu kuru olduğundan böyle fuzuli yazılar yazıyor” diye düşünüp “ağır abi” havasında surat asmaya ve olumsuz düşüncelerle içinizi karartmaya devam edebilirsiniz.

Biliyorum ki, arılar, için için gülerek, severek ve sevinerek bal yapıyorlar! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi