Serdar Demirel

Serdar Demirel

Modern bidat; hadis karşıtlığı

Modern bidat; hadis karşıtlığı

Hz. Resûlullah’ın (sas) dindeki yeri, modern dönemde sorgulandığı kadar tarihin hiçbir döneminde sorgulanmadı. Bu yapılırken iyi niyetlerle O’nun konumunu dine göre tesbit etmek isteyenler de vardı, amacı dinî kaynağı teke indirgemek olanlar da. 

Kelime-i Şahadet’te deklare ettiğimiz “abduhu”dan yola çıkarak önce O’nun sadece bir kul olduğunu sloganlaştırdılar ve ardından “resûluhu”yu görmezden gelerek O’nun misyonunu tarihin belli bir döneminde başarıyla ifa edilmiş kişisel bir tecrübeye indirgediler. 

Sonuç olarak O’nun rol modelliğini profanlaştırdılar. O, yaşadığı dönemde büyük bir komutandı, başarılı bir devlet başkanıydı, iyi bir tâcirdi vs..   

İngilizlerin İslâm coğrafyasını işgal ettiği modern döneme kadar tarihte Hz. Resûlullah’ın (sas) dindeki otoritesini reddeden bir fırka çıkmamıştı.Onlarca bidat fırka türedi türemesine ama hiçbirisi O’nun söz, fiil ve yaşantısının dini izah etmekte bağlayıcılığını diline dolamadı, reddetmedi.

Doğrudur, O’nun Sünneti’nin hangi kısmının teşriî, hangi kısmının gayri teşriî olduğu hem Ehl-i Sünnet mezhepleri arasında, hem de bidat fırkalar arasında tartışıldı. Efendimizden (sas) rivâyet edilen hadislerin ona ait olup olmadığının hangi yöntemle belirleneceği de ilmî ihtilaf konusu oldu.

Ancak teşriî ifade eden bir rivâyetin ondan sadır olduğu yapılan incelemeler sonucu kesinleştikten sonra, bu bizi bağlamaz diyen bir fırka görülmedi.

Ahad hadisin delil teşkil etmeyeceğini söyleyen son derece marjinal kişiler de kısa süreliğine de olsa tarih sahnesinde yerlerini aldılar. Bunlar da ulemanın getirdiği deliller karşısında tutunamadı, tarih sahnesinden çekilerek yok oldular. Sünnet’in İslâm’da Kur’an’dan sonra ikinci bağlayıcı kaynak teşkil ettiği kaidesi hep bir ittifak ve istikrar konusu oldu.

Tarihte ilk kez modern dönemde, İngilizlerin Hindistan’ı işgal etmesiyle Allah Resûlü’nün dinî otoritesi direkt olarak hedef alındı. Velhâsıl yapılan bir İngiliz projesiydi. Bu yeni grup kendilerinin çok sevdiği bir isimle isimlendirildi; “Kurâniyyûn / Kur’ancılar”.

Çünkü sloganları “İslâm sadece Kur’an’dır” idi. Dr. Tevfik Sıdkî bu başlıkta Reşid Rıza yönetimindeki Menar dergisinde iki makale yayımlayarak bu iddiayı isbatlamaya da çalıştı. Sünnet karşıtlığını benimseyenler ondan sonra hep onun getirdiği delilleri dillerine pelesenk ettiler.

İngilizlerin “Sir” unvanı verdikleri Seyyid Ahmed Han Hz. Peygamber’in (sas) misyonunu postacı misyonuna indirgeyecekti. Nasıl ki bir postacının görevi emanet olarak taşıdığı mesajı adresine ulaştırdıktan sonra sona eriyorsa, Hz. Peygamber’in de (sas) misyonu Allah’ın (c.c) mesajını (Kur’an-ı Kerim’i) insanlığa ulaştırdıktan sonra sona ermiştir. 

Bu iddia sahipleri arasında da ihtilaflar mevcuttur kuşkusuz. Ancak ortak noktaları İslâm yorumlarını, Kur’an okumalarını hep Hz. Peygamber’den izole ederek yapmalarıdır. Bu da bunların arasındaki ihtilafları derinleştirmiş, Kur’an-ı Kerim’i anlama çabalarında âyetlere sübjektif manalar yüklemelerini kaçınılmaz kılmıştır. Bunlar için belirleyici olan merkeze aldıkları indî algıları ve bunun yaslandığı kültür ve meşreplerinin beslediği ön kabulleridir. 

Kendi kültürlerini, ön kabullerini, etkisi altında oldukları modern dünya görüşlerini esas alarak Kitab’ı anlamaya çalıştılar. İslâm’ı asrın idrakine söyletmek bu zeminde asrın söylemlerini İslâm’a dayatmaya dönüştü. Öze dönüş iddiası özden kopuşa evrildi.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Serdar Demirel Arşivi