Ahmet Varol

Ahmet Varol

Küçük şeytan: BAE

Küçük şeytan: BAE

Arap dünyasında zulüm rejimlerine karşı başlatılan halk hareketlerinin Suriye’de tıkanmasının ardından bölgede varlığını koruyan dikta rejimleri devrilenlerin geri gelmesini sağlamak için stratejik amaçlı fitne savaşları başlattı. Bu savaşların finans kaynağı ve en büyük destekçesi Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra Arap dünyasındaki zulüm yönetimlerinin büyük ağabeyliği konumuna geçen Suudi Arabistan oldu. Ancak koordinasyon merkezi, uluslararası emperyalizmin ve bölgedeki tüm dikta rejimlerinin bir karakolu görevi gören Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) oldu. Bu yönüyle hem bölgedeki dikta rejimlerinin hem de uluslararası emperyalizmin stratejik planlarını uygulamaya geçirmede tam anlamıyla bir “küçük şeytan” görevi gördü. 

BAE en başta halkları tarafından reddedilen zalimlerin veya onların yakın çevresindeki elemanlarının birçoğunun sığınağı oldu. Keyfine göre giyinme ve zevkine göre yaşama imkânlarından yoksun kalacağını düşündüğünden dolayı kocasıyla birlikte Suudi Arabistan’da kalmayı reddeden, Tunus diktatörü Zeynelabidin bin Ali’nin eşi Leyla Tarablusi’nin de başlangıçta sığınağı BAE olmuştu. 

Dikta rejimlerine karşı halk direnişlerinin Suriye’de tıkanmasından sonra devreye sokulan karşı devrim projelerinin geliştirildiği ve organize edildiği yer BAE’nin önemli merkezi olarak bilinen Dubai’dir. Eski Mısır diktatörü Hüsni Mübarek’in çekilirken yerine bıraktığı ve hakkında açılan yolsuzluk davalarından dolayı ülkesini terk eden Ahmed Şefik de söz konusu projelerin hayata geçirilmesini takip için Dubai’ye yerleşti. 

Fitne savaşlarının koordinasyon merkezini yönetme görevi de Dubai polis müdürü Dahi Halfan’a verilmişti. Bu adam, Mısır’da Baltacı fitnesinin devam ettiği dönemde sık sık halkın seçimiyle iş başına gelmiş yönetimi tehdit eden açıklamalarıyla ün salmıştı. Mesajlarında bu yönetimin çok kısa süre içinde rüzgârla gitmiş olacağı iddialarında bulunuyordu. Halfan’ın mesajları söz konusu fitne savaşlarının arkasında Arap dünyasında hâkimiyetlerini sürdüren diktatörlerin olduğunu Dubai’nin de bu savaşları organize etmede bir merkez olarak kullanıldığını herhangi bir şüpheye mahal bırakmayacak derecede gözler önüne seriyordu. 

BAE’nin bu kirli savaşta siyonist işgal rejimiyle işbirliğine girdiği ve özellikle psikolojik yönlendirme yöntemlerini kullanmada siyonist işgal rejiminin tecrübelerinden, geliştirdiği araçlardan yararlandığı medyaya yansıyan bazı haberlerle de gün yüzüne çıktı. Özellikle Mısır’da Filistin direnişine destek veren bir yönetimin iş başında olması işgal rejimini ciddi şekilde rahatsız ettiğinden halkların zaferlerinin ellerinden alınması amacıyla geliştirilen projelerin uygulamaya konması onu da doğrudan ilgilendiriyordu ve bu yöndeki çalışmalara destek veriyordu. BAE’nin Mossad ajanlarının da kolay faaliyet imkânları bulduğu bir ülke olduğu tahmin ediliyor. 

Son dönemde bir yandan sivil hareketleri, bir yandan da bu hareketlerin önlerinin açık tutulması ve halkların kararlarını özgürce vermelerine imkân tanınması gerektiği görüşünü savunan yönetimleri kıskaca almak amacıyla Suudi Arabistan’la tam koordinasyon içinde çalışmalarını yürütüyor. Halkların özgürlük mücadelelerine öncülük eden hareketlerin başında gelen Müslüman Kardeşler cemaatini güya “terör listesi”ne almalarında da bu koordinasyon dikkat çekiyor. Bu listeleri belirlerken iddialarına gerekçe oluşturacak bir şeyler ortaya koyma ihtiyacı duymuyorlar. Bu tür listeler yayınlamaları listeye alınanlara karşı savaş ilan etmeleri anlamına geliyor. Ama bazılarının isimlerini listeye almaları usûl gereğidir. Onlara savaş ilan etmenin de bir anlam ifade etmeyeceğini biliyorlar. Asıl amaçları halkların zulme karşı başkaldırılarına öncülük eden toplumsal hareketleri hedefe yerleştirmek ve onlara karşı savaş ilan etmektir. 

BAE, Yemen’deki Husi fitnesinin organize edilmesinde de önemli bir koordinasyon merkezi görevi gördü. Şimdi ise Dubai’deki fitne koordinasyon merkezi çalışmalarını Libya’daki Halife Haftar fitnesini destekleme ve yönlendirme üzerinde yoğunlaştırmış durumda. Haftar fitnesi ise aynen Husi fitnesinde yapıldığı gibi eski rejimin kalıntılarının yeniden toparlanması ve ortak güç oluşturması için bir çatı olarak kullanılıyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi