Faruk Köse

Faruk Köse

Meğer Teröristbaşı insan hakları kahramanıymış!

Meğer Teröristbaşı insan hakları kahramanıymış!

Terör örgütü PKK ile yürütülen “müzakereler”de “nihai müzakere taslağı” üzerinde “Devlet tarafı” ile “PKK tarafı” uzlaşmaya varmışlar!“İllegal DTK”nın eşbaşkanı ve “İmralı Heyeti” üyesi Hatip Dicle, Teröristbaşı’nın ağzından bunu şöyle müjdeliyor(!): “Sayın Öcalan’ın deyimidir: 5-6 senedir, burada sürdürdüğümüz diyaloğu bugün bir müzakere taslağı üzerinde anlaşmaya kadar ulaştırabilmiş durumundayız.”

“Terör örgütüyle görüşmeyiz” noktasından terör örgütünü “taraf” olarak karşısına oturtan bir anlayışa nasıl varıldı, bunu tarih yazacak. 

Manzara hakkında hiç de iyimser olmadığımı söylemeden edemeyeceğim. Çünkü terör örgütüyle neler konuşulduğunu, görüşmeyi yürütenlere“sınırsız kredi” vermiş olan “millet adına neler vaadedildiği”ni bilmiyoruz. Bir de Dicle’nin, “müzakere sürecinde şeffaflıktan yana olduklarını, ancak iktidarın hassasiyet talebinden dolayı müzakere taslağını açıklamadıklarını” söylemesi, kaygılarımızın artmasına neden oluyor.

Hal böyleyken, milletten “mutlak güven” beklenebilir mi?

Diyarbakır’da düzenlenen “Ortadoğu’da Barış ve İslam” konulu panelde konuşan Hatip Dicle, Devletin süreci kimlerle yürüttüğünü de açık ve net olarak ifade edip dedi ki: “Gerek Sayın Abdullah Öcalan, gerekse KCK birimleri, gerekse de bizler DTK, şeffaflıktan yanayız.” Yani böylece anlıyoruz ki, “Kürt sorunu” sadece “terör sorunu” olarak tanımlandığından, çözüm masasında “müslüman Kürt halkının inanç, kimlik ve kişilik değerlerini temsil eden kesimler” değil, sadece “terör örgütü PKK” ve“PKK’nın ‘paralel devlet’ yapılanması KCK” var. İllegal DTK ise organizatör olarak görev yapıyor.

Bu noktada Hatip Dicle’nin, “gizli, kamuoyunun bilmediği gidip geldiğimiz görüşmeleri ancak hükümetle ve KCK yetkilileri ile teyit ve istişarelerden sonra kamuoyuna ve tüm basının bilgilerine sunabilecek durumdayız”sözlerini bir kenara not etmenizi ve bu durumda “milli irade”nin by-pass edilip edilmediğini düşünmenizi öneriyorum.

Hükümet müzakerelerin içeriğinin ve anlaşmaya varılan taslak metninin açıklanmasına niçin karşı çıkıyor? Dicle bunu şöyle açıklıyor: “Hükümet tarafı, biraz daha olgunlaşıncaya kadar, bu konularda hassas olmamızı istedikleri için biz de, o hassasiyetlere dikkat etmek durumundayız.” Yani bu tutumuyla Hükümet, “toplum verilenlere hazır değil, kamuoyunu hazırlayıp verilenleri sindirmelerini sağlamadan açıklamayalım” demiş olmuyor mu?

Yanılıyorsam sözümü geri alırım da, her fırsatta referans olarak öne sürülen “milli irade”nin olup bitenler hakkında görüşünün alınması, hiç değilse bilgilendirilmesi gerekmez mi? Eğer içerik milletin duyarlılıklarına ters gelmeyecekse, saklamanın alemi ne ola ki?

Hükümet kendi “milli irade”sini bilgilendirmekten kaçınsa da, “PKK tarafı” Teröristbaşı’nın ağzından, yandaşlarına müjde üstüne müjde veriyor. Nitekim Dicle, Teröristbaşı’nın şöyle dediğini aktarıyor: “Size şu müjdeyi verebilirim.... Hükümetle, devlet yetkilileriyle sürdürülen görüşmeler bugün belki de 200 yıldır bu topraklarda çok acılar yaşatan Kürt sorunu ve diğer bütün sorunların çözümü yönünde tarihi adımlar atabilmenin arifesindedir.”Şimdi, müjdeyi alan “ayrılıkçı Kürtler” bayram etmesin de, “yıllardır evlatlarını kaybeden analar” mı etsin?!

Bu arada Teröristbaşı’nın, “Ortadoğu’nun tüm ezilen halkları” için“demokrasi, insan hakları ve özgürlük kahramanı” olduğunu da öğrenmiş bulunuyoruz. Nitekim Dicle, bunu şöyle açıklıyor:

“Taslağı incelemiş bir kardeşiniz olarak söyleyeyim. Sayın Öcalan’ın oradaki konumu Türkiye’deki bütün demokrasi sorunlarını, bütün mağdurlarının sözcülüğünü üstlenen bir konumdadır. Yani Sadece orada yürütülecek müzakerenin Kürt halkının yıllardır dile getirdiği talepleri öne çıkaran bir müzakere süreci olmayacak, Türkiye’nin bütün sorunlarını, Türkiye’de yaşayan bütün halk ve inançların sorunlarına el atan ve orada çözüme varmayı hedefleyen bir pozisyonda olacağını belirtmiştir.... Türkiye’nin nasıl demokratikleşeceği, iç barışının nasıl sağlanacağı, ....barışçı ve siyasi yollarla nasıl çözülebileceğinin altyapısını oluşturmaya, yasal ve anayasal güvencelerini hazırlamaya dönük bir süreçtir.”

İşte böyle! Dicle’nin “taslağı incelemiş bir derdeşiniz olarak” söylediği bu sözler, aslında “müzakere taslağı ile Teröristbaşı’na nasıl bir konum verildiği”nin de ilanı oluyor. Şöyle ki:

“Türkiye’de; 1- Kürt halkının müzakereciliği; 2- Bütün demokrasi sorunlarının ve 3- Tüm mağdurların sözcülüğü; 4- Bütün sorunlara el atan ve çözüme vardıran, 5- Tüm halkların ve inançların sorunlarına el atıp çözüme kavuşturan, 6- Nasıl demokratikleşeceğine karar veren, 7- İç barışının nasıl sağlanacağına karar veren, 8- Var olan ve var olacak sorunların şiddete başvurulmadan, barışçı ve siyasi yollarla nasıl çözülebileceğinin altyapısını oluşturan, yasal ve anayasal güvencelerini hazırlayan bir pozisyon.”

Yani şimdi Devlet/Hükümet’in, Apo’ya verdiği pozisyonun adı ne? Benden bu kadar, onu da siz bana açıklayın artık!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Köse Arşivi