Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Yanlışını aynı yolla düzelteceksin

Yanlışını aynı yolla düzelteceksin

“Bir in­san bir in­ter­net si­te­sin­de gü­nah içe­rik­li bir şey yaz­mış ol­sa son­ra bu­nu sil­dir­me­yi ba­şa­ra­ma­sa, 

yö­ne­ti­ci­ler sil­mi­yor­sa o ya­zı okun­ma­ya de­vam et­tik­çe ya­za­na gü­nah ya­zı­lır mı yok­sa ve­ba­li onun 

üs­tün­den kal­kar mı?” şek­lin­de bir so­ru gel­miş. Bu ki­şi töv­be edip, iş­le­di­ği ha­ta­yı ay­nı yön­tem­le dü­zelt­me­li.

Bu ki­şi töv­be et­me­li­dir. “Töv­be eden­ler, ıs­lah olan­lar (ne­fis­le­ri tez­ki­ye olan­lar) ve be­yan eden­ler (açık­la­yan­lar) ha­riç (on­la­ra lâ­net olun­maz). O tak­dir­de, iş­te on­la­rın töv­be­le­ri­ni ka­bul ede­rim ve Ben töv­be­le­ri ka­bul eden, ra­hîm es­ma­sıy­la te­cel­li ede­nim.” (Ba­ka­ra Sû­re­si:160)

SA­DE­CE TÖV­BE YET­MEZ

An­cak bu ki­şi ho­ca, ya­zar, çi­zer ise sap­tı­ran gö­rüş­ler, fet­va­lar ver­diy­se töv­be yet­mez. “E­ şim­di de töv­be et­tim.” Mü­ba­rek, in­ter­ne­te yaz­dın, ki­ta­ba yaz­dın. Bas­tın, da­ğıt­tın, sat­tın şim­di de kalk­tın ev­de tek ba­şı­na töv­be edi­yor­sun. Ne ola­cak bu mil­le­tin oku­du­ğu yan­lış­lar?! Yap­tık­la­rı işi dü­zel­te­cek­ler. Ye­ni­den bir ya­zı ka­le­me ala­cak. O ya­zı­da da ge­çen ya­zı­sı­nın yan­lış ol­du­ğu­nu söy­le­ye­cek. Onu bu­nu suç­la­mak için “Ben de­me­miş­ti­m” de­me­ye­cek. Dü­rüst ola­cak. Mert­çe “Ben böy­le bi­li­yor­dum. Bu yan­lış­mış. Gö­rü­şüm­den dön­dü­m” di­ye­cek. Ve­ya “Ben kâ­fir­dim Müs­lü­man ol­du­m” ney­se du­ru­mu dö­nüş yap­tım di­ye­cek. Me­se­la “Ben Ai­şe an­ne­mi­ze if­ti­ra at­mış­tım. Haz­re­ti Mu­avi­ye­’yi sev­mem de­miş­tim. Sa­ha­be­ye ha­ka­ret et­miş­tim. Şim­di bu gö­rü­şüm­den dön­düm. Ha­dis­le­ri gör­düm sa­ha­be­yi sev­mek la­zım­mış. Bi­zim on­la­rın me­se­le­le­ri­ne ka­rış­ma­ma­mız la­zım­mış. On­la­rı met­he­den ayet­le­re, ha­dis­le­re va­kıf ol­dum. Do­la­yı­sıy­la gö­rü­şü­mü de­ğiş­tir­dim. Be­ni oku­yan­la­ra, ta­kip eden­le­re de bu­nu be­yan edi­yo­rum. Al­lah rı­za­sı için bu­nu ya­yı­nız ve da­ğı­tı­nız. Her­ke­se du­yu­ru­nuz ki ben ve­bal­de kal­ma­ya­yı­m” di­ye­cek. Töv­be et­ti, piş­man ol­du. Bir da­ha yap­ma­ya­cak. Al­lah ile ara­sın­da töv­be yet­mez. Boz­du­ğu şe­yi dü­zel­te­cek. Doğ­ru­su bu­dur. 

GAY­RET GÖS­TE­RE­CEK

Bu ara­da da yük­le­di­ği yer­ler­den kal­dır­mak için bü­tün baş­vu­ru­la­rı­nı ya­pa­cak. Elin­den ge­len gay­re­ti, ça­ba­yı gös­te­re­cek. Yi­ne de ka­lı­yor­sa, bi­ri­le­ri ina­dı­na atı­yor­sa, ken­di­si de bu­na güç ye­ti­re­mi­yor­sa han­gi yol­la yay­dıy­sa bo­zuk fik­ri, ay­nı yol­la dü­zel­te­cek. Ki­tap ya­za­rak yay­dıy­sa, ki­tap ya­za­rak dü­zel­te­cek. Ko­nu­şa­rak yay­dıy­sa bu if­sa­dı, ko­nu­şa­rak dü­zel­te­cek. İn­ter­net si­te­si­ne ya­zı yaz­dıy­sa, twit at­tıy­sa ay­nı yol­la o işi dü­zelt­mek şar­tı var­dır. Bu­nun ni­ha­ye­tin­de de sil­di­re­mi­yor­sa töv­be et­me­si kâ­fir­dir. Al­lah ona son­ra­ki yer­ler­de­ki pay­la­şım­la­rın gü­na­hı­nı, ve­ba­li­ni sor­maz di­ye­lim. Ama ev­vel­ce yap­tı­ğı yan­lı­şı ay­nı yol­la dü­zelt­me­si ve yay­ma­sı şar­tıy­la.

EZAN­LA iL­Gi­Li GÖ­RÜ­LEN RÜ­YA­LAR

Ab­dur­rah­mân ib­ni Ebî Ley­lâ (Ra­dı-yal­lâ­hu Anh)dan ri­va­yet edil­di­ği­ne gö­re Ab­dul­lâh ib­ni Zeyd (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) bir ke­re rü­ya­sın­da, üze­rin­de iki ye­şil el­bi­se ve­ya hır­ka bu­lu­nan bir ada­mın gök­ten ine­rek bir du­var par­ça­sı üze­rin­de di­ki­lip ezan oku­du­ğu­nu gör­dü.

Bu­nun üze­ri­ne Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e ge­lip bu rü­ya­sı­nı ha­ber ve­rin­ce Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem):

“Ne gü­zel gör­müş­sün, bu­nu Bi­lâ­l’­e öğ­ret.” bu­yur­du. (Ebû Ca‛­fer et-Ta­hâ­vî, Şer­hu Me­‛â­ni­’l-âsâr, 1/131) U­beyd ib­ni ‛U­meyr (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)dan ri­va­yet edil­di­ği­ne gö­re:

“Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) ve as­hâ­bı in­san­la­rı na­ma­za top­la­mak is­te­dik­le­rin­de na­sıl bir şey ta­yin ede­rek onun­la in­san­la­rı na­ma­za top­la­ya­cak­la­rı hak­kın­da mü­şâ­ve­re eder­ler­ken çan ça­lın­ma­sı hak­kın­da gö­rüş be­yan et­ti­ler.

Çan çalmayın ezan okuyun 

Ömer ib­ni Hat­tâb (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) çan yap­mak için iki ağaç sa­tın al­mak is­ter­ken, rü­ya­sın­da: ‘Na­maz için çan çal­ma­yın, bi­la­kis ezan oku­yun!’ di­ye gör­dü. Bu­nun üze­ri­ne Haz­re­ti Ömer (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) gör­dü­ğü­nü Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e ha­ber ver­mek için gi­der­ken bu hu­sus­ta va­hiy gel­di.

Haz­re­ti Bi­lâl (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)ın ezan oku­ma­sı Haz­re­ti Ömer (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)ı çok şa­şırt­tı. Ömer (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) gör­dü­ğü bu rü­ya­yı Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e ha­ber ver­di­ğin­de Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem): ‘Ger­çek­ten bu hu­sus­ta va­hiy se­ni geç­ti­’ bu­yur­du.” (Ebû Dâ­vûd, Me­râ­sîl, Ta­hâ­ret:4, no:20, sh:81; Ab­dür­rez­zâk, el-Mu­san­nef, no:1775, 1/456; Ah­med ib­ni Han­bel, el-Müs­ned, no:6365, 2/526)

BURAK ZORLUK ÇIKARDI

Ger­çi bu rü­ya­lar­dan çok ön­ce hat­ta hic­ret ön­ce­si Mek­ke dö­ne­min­de mi­râc ge­ce­si Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in se­mâ­da bir me­lek ta­ra­fın­dan oku­nan ezan ve kamet­le se­ma eh­li­ne imâ­me­ti­ne dâ­ir bir ha­dîs-i şe­rîf mev­cut­tur.  

Ni­te­kim Ali ib­ni Ebî Ta­lib (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) şöy­le an­lat­mış­tır:

“Al­lâh-u Te­bâ­re­ke ve Te­â­lâ Ra­sû­lü (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e eza­nı öğ­ret­mek di­le­yin­ce, Cib­rîl (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)  ona, ken­di­si­ne Bu­rak de­ni­len bir hay­van ge­tir­di. Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) ona bin­mek üze­re yü­rü­müş­tü ki o zor­luk çı­kar­dı. 

HİÇ ONU GÖRMEMİŞTİK

O za­man Cib­rîl ona: ‘Sa­kin ol. Val­lâ­hi Al­lâh ka­tın­da Mu­ham­me­d’­den da­ha kıy­met­li bir kul sa­na bin­me­miş­ti­r’ de­di. 

Der­ken Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) ona bin­di ve ni­ha­yet Rah­mân Te­bâ­re­ke ve Te­â­lâ­’ya en ya­kın olan (mâ­ne­vî) per­de­ye var­dı.

Ken­di­si iş­te böy­le­ce bu­lu­nu­yor­ken per­de­den bir me­lek çı­kın­ca Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem): ‘Ey Cib­rîl! Bu kim?’ di­ye sor­du. 

O: ‘Se­ni hak ile gön­de­ren Zâ­t’­a ye­min ede­rim ki; şüp­he­siz ben mer­te­be ba­kı­mın­dan ya­ra­tık­la­rın (Al­lâh-u Te­‛â­lâ­’ya) en ya­kı­nı­yım. Hal böy­le iken, ya­ra­tıl­dı­ğım­dan be­ri iş­te şu saa­tim­den ön­ce hiç onu gör­me­miş­ti­m’ de­di. 

EN BÜYÜK BENİM

Bu­nun üze­ri­ne o me­lek: ‘Al­lâ­hü Ek­ber Al­lâ­hü Ek­be­r” de­yin­ce, per­de­nin ar­ka­sın­dan ona: ‘Ku­lum doğ­ru söy­le­di, en bü­yük Be­nim, en bü­yük Be­ni­m’ buy­rul­du.

Son­ra me­lek: ‘Eş­he­dü en lâ ilâ­he il­lal­lâ­h’ de­yin­ce, per­de­nin ar­ka­sın­dan: ‘Ku­lum doğ­ru söy­le­di, Ben­den baş­ka hiç­bir ilah yok­tu­r’ buy­rul­du. 

Bu se­fer me­lek: ‘Eş­he­dü en­ne Mu­ham-me­den Ra­sû­lül­lâ­h’ de­di­ğin­de, per­de­nin ar­ka­sın­dan: ‘Ku­lum doğ­ru söy­le­di, Mu­ham­me­d’­i Ben gön­der­di­m’ buy­rul­du.

Me­lek: ‘Hay­ye ale­’s-sa­lâh! Hay­ye ale­’l-fe­lâh! Kad kame­ti­’s-sa­lâh!’ de­dik­ten son­ra, ‘Al­lâ­hü Ek­ber Al­lâ­hü Ek­be­r’ de­yin­ce, per­de­nin ar­ka­sın­dan: ‘Ku­lum doğ­ru söy­le­di. En bü­yük Be­nim, en bü­yük Be­ni­m’ buy­rul­du.

SALİH RÜYALARLA BAŞLADI

Son­ra o: ‘Lâ ilâ­he il­lal­lâ­h’ de­yin­ce, per­de­nin ar­ka­sın­dan: ‘Ku­lum doğ­ru söy­le­di, Ben­den baş­ka hiç­bir ilâh yok­tu­r’ buy­rul­du. 

Son­ra Me­lek Mu­ham­med (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in elin­den tu­ta­rak onu öne ge­çir­di. Böy­le­ce O, ara­la­rın­da Âdem ve Nû­h’­un da bu­lun­du­ğu gök eh­li­ne imam ol­du.” (Hey­se­mî, Mec­ma­‛u­’z-ze­vâ­id, no:1851, 2/86-87)

De­mek ki eza­nın Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e tâ­li­mi çok da­ha ön­ce ol­muş­sa da, tat­bî­ki Me­dî­ne dö­ne­min­de sa­hâ­be­den bir kıs­mı­na gös­te­ri­len sâ­lih rü­ya­lar­la baş­la­mış­tır.

NE­Bi'NiN (Sal­lal­la­hu Aley­hi  ve Sel­lem) SÜT BA­BA­SI

Ne­bi'nin (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) süt ba­ba­sı Ha­ris (Ra­dı­yal­la­hu Anh): Ay­lân oğ­lu Kays oğ­lu Has­fa oğ­lu İk­ri­me oğ­lu Man­sur oğ­lu He­vâ­zin oğ­lu Bekr oğ­lu Sa'd oğ­lu Nasr oğ­lu Fu­say­ye oğ­lu Nâ­sı­ra oğ­lu Mel­lân oğ­lu Ri­fâ­’a oğ­lu Ab­du­luz­za oğ­lu Hâ­ris (Ra­dı­yal-la­hu Anh), Ha­li­me (Ra­dı­yal­la­hu An­ha) nın ko­ca­sı­dır. Ve Ra­su­lul­lah'ın (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) süt ba­ba­sı­dır. 

ÖVGÜ KAYNAĞI

Kün­ye­si Ebû Keb­şe'dir. On­la­rın ifa­de­si­ne gö­re Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) ye­tim ol­du­ğu için "İb­ni Ebî Keb­şe"dir. (Ebû Keb­şe'nin oğ­lu­dur) Ya­ni Ra­su­lul­lah'ın (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) süt ba­ba­sı­dır. Sa­nı­la­nın ak­si­ne, ye­tim ol­ma­sı Re­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) için bü­yük bir öv­gü kay­na­ğı­dır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi