Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Devletlerin en düzgünü Osmanlı'dır

Devletlerin en düzgünü Osmanlı'dır

İslam devletleri içerisinde hatası en az olan, Ehl-i Sünnet’i en iyi yaşayan ve yaşatan, İslam fıkhına en çok riayet eden devlet Osmanlı Devleti’dir.Osmanlı ecdadım, atalarım, kıymetli dedelerim. Onlar bizim büyüklerimiz. Çok büyük hizmet ettiler. 

Ümmetim sarığı indirince izzetlerini Allah indirecektir (Deylemi, el-Firdevs, no:4247, 3/88)

Osmanlı ecdadım, atalarım, kıymetli dedelerim. Onlar bizim büyüklerimiz. Çok büyük hizmet ettiler. Muhyiddin ibni Arabi: “Sahabeden sonra devletlerin en düzgünü Osmanlı Devleti’dir” demiştir. Bakın arada Emevi ve Abbasi vardır. Osmanlı mâsum değil. Peygamber olmayan hiçbir süreç mâsum olamaz. Ama İslam Devletleri içerisinde hatası en az olan, Ehl-i Sünnet’i en iyi yaşayan ve yaşatan, İslam fıkhına en çok riayet eden Osmanlı Devleti’dir. 

Şahsi şeyleri söylemiyorum. Sistem açısından söylüyorum. Bu yüzden onun ihya edilmesi bir anıdır, hatıradır. Görüyoruz kâfirler eski krallıklarını sembolik de olsa yaşatıyorlar. 

NÂKISTAN KÂMİL DOĞMAZ

Osmanlı’ya dönüş olur mu diye korkanlar var. Ama bizim döneceğimiz yer Kur’ân’dır, Sünnet’tir, Ehl-i Sünnet  Ecdadımızın tecrübelerinden faydalanarak onları ilerleten istikamete yönelmektir. 

Son 150-200 senede onları geri bırakan, İttihat ve Terakki’nin, Jön Türkler’in başımıza açtığı belalar ortadadır. Kâfir hayranlığı, her şeyde gâvura benzeme çabası, kılık-kıyafet, Avrupa medeniyetine hayranlık falan bu çöküş dönemidir. 

Hadis-i şerifte “Ümmetim sarığı indirince izzetlerini Allah indirecektir” (Deylemi, el-Firdevs, no:4247, 3/88) buyruluyor. Yükseliş dönemindeki padişahların sarıklarının büyüklüğüne bakıyorsun, bir de duraklama ve çöküş dönemine bakıyorsun sadece fes kalmış, sarık tamamen gitmiş. Hadiste “Benim ümmetim benim sünnetime uydukça, düşmanlarının kalplerine korku yayılacaktır. Sünnetimden çıkınca Allah onların heybetini düşmanların kalplerinden söküp atacaktır. Onların kalplerine düşmanların korkusu konacaktır” buyruluyor. Bakın bugün 50 küsur İslam âlemi devletleri hepsi kâfirlerden, İsrail ve Amerika’dan korkmaktadır.  Çünkü “Kalplerinizden kâfir korkusu silinmeyecektir. Benim yoluma tekrar dönünceye kadar” buyrulmaktadır. Osmanlı’yı ilerleten Kur’an ve Sünnet’tir. Osman Gazi’nin vasiyetleri ortadadır. Şimdiki durum nâkıstan kâmil doğmaz durumudur.

NAMAZIN BEŞ VAKiT OLARAK FARZiYETiNiN SÜNNETTEN DELiLLERi

 

İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhumâ) şöyle nakletmiştir. 

Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Mu’âz ibni Cebel (Radıyallâhu Anh) Hazretlerini Yemen’e vali olarak gönderirken ona şöyle buyurdu: “Sen onları (evvelâ) Allâh-u Te’âlâ’dan başka hiç bir ilâh olmadığına ve benim Allâh’ın Rasûlü olduğuma dair şahitlik etmelerine davet et.  Eğer buna itaat ederlerse, onlara Allâh-u Te’âlâ’nın kendilerine her gün ve gecede beş vakit namazı farz ettiğini bildir.  Eğer buna da itaat ederlerse, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere Allâh-u Te’âlâ’nın onlara mallarında sadakayı (zekâtı) farz kıldığını bildir.” (Buhârî, Zekât:1, 65, no:1331, 1389, 1420, 2/505; Müslim, Îman:7, no:19, 1/50; Ebû Dâvûd, no:1584; Tirmizî, no:625, 2014; Neseî, Zekât:1, no:2434, 5/6; İbn-i Mâce, Zekât:1, no:1783, 1/568; Dârimî, Zekât:1, no:1575, 1/504; İbni Ebî Şeybe, el-Musânnef, 3/114)

Ubâde ibni Sâmit (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte de Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Beş namaz vardır ki; Allâh-u Te’âlâ onları insanlar üzerine farz kılmıştır.” (İbni Mâce, İkâmet: 194, no:1401, 1/448; Ebû Dâvûd, Salât: 9, no:425, sh:72; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no: 322, 5/317)

“Bir Ârâbî başının saçları dağınık olarak Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e geldi ve: “Yâ Rasûlallâh! Allâh-u Te’âlâ benim üzerime namazdan neyi farz kıldı, bana haber ver?” dedi. 

DOĞRUYSA FELAH BULDU

Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Beş vakit namaz (farz etti), ancak senin gönlünden koparak bir şey kılman müstesna.” buyurdu.  

Bunun üzerine o zat: “Allâh-u Te’âlâ benim üzerime oruçtan neyi farz kıldı, bana haber ver?” dedi. 

Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Ramazan ayını farz kıldı, ancak senin içinden gelerek bir şeyi nafile olarak yapman müstesna.” buyurdu. O zat: “Allâh-u Te’âlâ’nın benim üzerime zekâttan farz kıldığı şeyi bana haber ver?” dedi.  

Bunun üzerine Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o zata İslâm’ın ibadet yollarını (zekâtı, miktarlarını, hacc ve hükümlerini) haber verdi. O zaman o Ârâbî: “Sana (peygamberlik makamını) ikram eden Allâh-u Te’âlâ‘ya yemin ederim ki, ben kendiliğimden gönüllü hiç bir şey yapmam. Ama Allâh-u Te’âlâ‘nın benim üzerime farz kıldığı şeylerden de hiç bir şeyi eksik yapmam.” deyince, Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Eğer doğru söylediyse, felah buldu.” 

Diğer bir rivayette ise: “Eğer doğru söylüyorsa, cennete girdi.” buyurdu. (Buhârî, Savm:1, 2/225; Ebû Dâvûd, Salât:1, no:391, sh:68)

İNANMAK DAHA ÖNEMLİ

Ebû Katâde ibni Rab’iyy (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen bir hadîs-i kudsîde Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Allâh-u Te’âlâ‘nın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: 

“Muhakkak ki Ben senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım ve Kendi katımda şöyle bir ahitte bulundum. Her kim bunlara vakitlerinde devam ederse, mutlaka onu cennete girdireceğim.  

Ama her kim bunlara devam etmezse, artık onun için Benim yanımda hiçbir söz yoktur.” (İbni Mâce, İkâmetü’s-Salât:194, no: 1403, 1/450; Ebû Dâvûd, Salât:9, no:430, sh:73; Suyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, 3/39)

“Ebû Dâvûd” şerhi “el-Menhel” sahibi Mahmud Muhammed Hattab (Rahimehullâh) bu hadis-i şerîfe şöyle mana vermiştir:

Allâh-u Te’âlâ, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ve onun ümmetine hergün ve gece beş vakit namazı farz etmiş ve bunları zamanında doğru düzgün bir şekilde kılmaya devam eden müminleri azaba sokmadan cennete kavuşturacağını vaat etmiştir.  Namaza devam etmeyenler için ise cennete azapsız kavuşturma sözü vermemiştir. Artık dilerse onları affeder, isterse cezalandırır. 

Beş vakit namazın farz olduğuna inanmak, onları kılmaktan daha önemlidir. Zira farz olduğuna inanarak tembelliğinden kılmayan kişi, kâfir sayılmaz.  

Ama farziyetini inkâr eden kâfir olur. Beş vakit namazı üzerinde bir borç bilerek eda eden kimse cehenneme haram olur. 

CEHENNEME HARAM

Nitekim kendisine Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in kâtibi denen Hanzala el-Üseydî (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Her kim şu farz olan beş vakit namazı kendisi üzerinde (Allah için) bir hak olarak görür de, onların abdestlerini, vakitlerini, rukû’ ve secdelerini muhafaza ederse, cehenneme haram kılınır.” (Beyhakî, Şu’abu’l-îmân, no:2566, 4/313; Taberânî, el-Mu’cemu’l-kebîr, no:3494, 3495, 4/13-14; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 4/267; Heysemî, Mecma’u’z-zevâid: 1/289) 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
18 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi