Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Üniversite Adaylarına Tecrübî Nasihatler...

Üniversite Adaylarına Tecrübî Nasihatler...

Öncelikle Cumanız mübarek olsun.. Herkes seçimlere odaklandığı için Milletvekili Adaylarından bahsetsek çok daha popüler olur, okumayan kalmazdı, bundan eminim. Fakat bizim derdimiz popüler yazmak, büyük kitleden alkış almak falan değil..

 

Bu satırların sahibi, herşeyin sahibinin (c.c) rızasını umuyor, bütün yazılarını (büyük bir iddiada bulunmak değil, sadece niyet olarak ifade ediyoruz) Allah (c.c) rızası için kaleme alıyor. Piyasadaki kalem sahipleri için bir mánâ ifade eder mi bilmiyorum ama birçok yazıyı, hattâ abdestli olarak yazmayı tercih ediyor.

Üniversite imtihanlarının birinci ayağı geçtiğimiz Pazar günü yapıldı.. Yaklaşık iki milyon öğrenci sınavda ter döktü.. Bunların bir milyona yakını ilk defa üniversite imtihanına giren Lise mezunu öğrenciler, kalanı ise ikinci ve daha çok girenlerdi.. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve müteakip üniversite sınavı hayırlara vesile olsun. Allah çocuklarımıza hayırlı muvaffakiyetler nasib eylesin.

Bendeniz bu yazıyı daha ziyade ikinci basamak üniversite sınavlarından (LYS) sonrası için yazıyorum. Gençler üniversite imtihanlarından sonra aldıkları puanlara göre tercihler yapacaklar. Kim hangi üniversiteye gitmek istiyor, puanı tutuyor mu, tutanlar arasında hangisini tercih etmeli gibi sorular kafalarını ciddî surette meşgul edecek. Tabiî ana babaları da onlarla birlikte bu sualleri düşünüp duracaklar...

Birileri de onlara akıl verecek, rehberlik edecekler... Bendeniz de min gayri haddin bunlardan biriyim. Fakat bu fakirin rehberliği onların rehberliğinden biraz farklıdır. Vali olmaktan ziyade «adam olmak» hedefindekiler okusun.. Ana babalar da hakeza, çocuklarını gerçekten seviyor, iki dünyada aziz ve hayırlı insanlar olmasını arzu ediyorlarsa okusunlar.

Maddeler halinde sıralıyorum:

1) Kıymetli gençler, tercihinizi yaparken ilk düşünmeniz gereken konu, (artık hemen her ilde üniversiteler var) bulunduğunuz ilden mi, yoksa başka bir ildeki okulu mu tercih edeceğiniz noktasında olmalıdır. Alt başlıklarla bunu açayım:

  1. Kendi kendinize bakacak, kendinize yetecek istidatta yetiştirildi iseniz başka bir ilde de okuyabilir, oradaki devlet yurdunda yahut özel bir yurtta, bir evde ikamet edebilirsiniz.
  2. Aksi ise, asla böyle bir tercihte bulunmayın, tecrübe ile sâbit sonu felaket oluyor.. Bu durumdaki gençler mutlaka ana babalarının yanında okusunlar.

2) Muhterem ana babalar, çocuklarımızın bol para kazanmalarını değil, hayırlara yönelmelerini, önce «adam» olmalarını hedef alınız. Ne demişti o meşhur baba? “Ben sana vali olamazsın demedim, ben sana adam olamazsın dedim” demişti oğluna.. Neden demişti, yüreği yanmıştı da o yüzden demişti...

Hiçbir ana baba evlâdının adam olmamasını istemez. Herkes elinden geldiğince evlâtlarının adam olmaları için çalışır da, kimisi «adam» olmayı, büyük bir makama gelmek, bol para kazanmak sanıyor!

3) Kıymetli gençler, sizler istikbâlin büyükleri, yöneticileri, geleceğin ana babaları olacaksınız. İhtimal, şimdi sizlere şu nasihatleri verenler, ana babalarınız hep ölüp gidecek gelecekte bir gün yapayalnız kalacaksınız.. Bugün ana baba himayesinde olan çocuklar olarak genelde şımarık ve hayatın gerçeklerinden kopuksunuz.

Oysa birçok yetim ve öksüz böyle bir imtiyazdan mahrumlar. Yarın bütün bir hayat üzerinize yıkılacak. Omuzlarınızda o yükü kaldıracak güç yoksa ezilip bunalımlara gireceksiniz. O nedenle şimdiden mesuliyet almaya, hayatın içine girmeye bakın..

* * *

Üstadın «Üniversitelerimiz» başlıklı ve 12 Nisan 1999 tarihli eski (eskimez) bir yazısı var. Üniversite adayları, onların muhterem ana babaları, hattâ tüm Türkiye, bu yazıyı unutmasınlar, mutlaka okusunlar istedim. İnşa’allah hayırlara vesile olur. Buyrun:

“Geçenlerde bir sohbet meclisinde bir profesör, üniversitelerimiz hakkında şöyle konuştu: “Yüksek tahsil müesseselerimiz ortaokul seviyesine düşürülmüştür. İlmî araştırma yapılmamaktadır. Bilhassa sosyal ilimler, lisan, edebiyat, tarih konusunda tam bir sefalet, rezalet ve fecaat hüküm sürmektedir.” Ben de aynı kanaatteyim. Üç dört hafta önce taşra üniversitelerinden birinin tarih bölümünde okuyan bir öğrenci ile karşılaştım. Tarih bilgisini ve kültürünü anlamak için, belli başlı Osmanlı tarihçilerinin isimlerini saymasını istedim. İnanmayacaksınız ama bir tek isim bile veremedi. Peçevi, Naima, Solakzâde, Lütfi Paşa gibi çok meşhur müverrihlerimizi bile söyleyemedi. Lisan ve edebiyat kürsülerinde de durum bundan farklı değildir.

Üniversitelerimiz bu hale nasıl düşmüştür? Bunun birinci sebebi liselerin bitmiş olmasıdır. Türkiye’de, üzerinde lise tabelası bulunan bir sürü bina, bunlarda -sözde- yüzbinlerce öğrenci var ama bir tek gerçek lise yoktur. (.....) Üniversitelerimiz, dünya birincisi olmamız gereken türkoloji eğitim ve araştırmalarında bile nal toplamaktadır. (.....) İlmî araştırma yapmak için hem şevk bırakılmamıştır, hem de maddî imkân tanınmamaktadır. ABD’de profesörler iki senelik mukavelelerle işe alınırmış. (.....) Orada bir doçent, bir profesör kariyerinde kalabilmek için mutlaka ilmî araştırma ve yayın yapmak zorunda bırakılırmış. Bizde öyle mi? Üniversitelerimiz YÖK’ün kollektif üretim çiftlikleri, kibbutzları gibidir [kibbutz, İbranice’de «ortak yerleşim alanı» Üstad, YÖK’ün kimlerin kontrolünde olduğuna işaret ediyor olmalı. REB]. İlmî araştırmaya ne lüzum var. Başörtüsü avı yaparsın, aferin alırsın...”

* * *

Tam 16 sene geçti... Küremizde çok şeyler değişti ama bizde öyle mi? Bakın hálâ «Ermeni Meselesi» hakkında bile dörtbaşı mamur bir Üniversite Raporumuz yok!.. Muhterem ana babalar, çocuklarınızı üç aşağı beş yukarı yine böyle üniversitelere göndereceksiniz. Hattâ şimdilerde okullarda rektör himayesinde PKK’lar bile var! O yüzden siz tecrübeye kulak verin, «Adam Olma» hedefine yoğunlaşın.. 20 Mart 2015

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Ercan Bitikçioğlu Arşivi