Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Bir 12 Eylül Planı: Eylem Planı 3

Bir 12 Eylül Planı: Eylem Planı 3

12 Eylül de devam ediyor, 28 Şubat da… 

12 Eylül Anayasası duruyor durduğu yerde. 12 Eylül’ün getirdiği ne kadar mevzuat ve uygulama varsa aynen duruyor.

12 Eylül de devam ediyor 28 Şubat da…

Adamlar haklı çıktılar, bin yıl gidecek demişlerdi; değişen figüranlar sadece…

Sistem, alternatif saydığını içine alıp bir güzel dejenere etti ve kendine benzetti. Alternatif olmaktan çıkıp sisteme entegre olanlar şimdi devletin asli sahipleriymişler gibi arz-ı endam ediyorlar, sorumluluk duygularını olağanüstü bir hazla paylaşıyorlar…

Ben 12 Eylül’ün devam ettiğini nereden anlıyorum daha ziyade?

12 Eylül’ün gizli ‘EYLEM PLANI 3’ adındaki benim de Muhsin Yazıcıoğlu’nun da bizzat gördüğü planın el’an uygulamada olmasından…

Eylem Planı 3 başlıklı metin bir buçuk sayfalık bir metin.

12 Eylül’de televizyonlardan adlarımız okunduğu ve kaçak durumuna düştüğümüz günlerde Etlik girişinde 1011 denen askeri mıntıkada neler olup bittiğini anlamaya çalışmak için gezerken,Gölbaşı’ndaki Vilayetler Konağında garson olarak çalışan Süleymancı bir ortak tanıdığımızın çöplükten alıp sakladığı ve bize getirdiği bir müsvedde kâğıdındın üzerinde yazılıydı bu metin.

Eylem PLANI 3

GENÇLİĞİN Depolitizasyonu

Depolitizasyon için kullanılacak araçlar:

a) Seks

b) Spor

Bunun için de yapılması gerekenler sıralanıyor. En başta da seks ve spor, magazin programlarında birleştiriliyor.

Malum daha doğrusu yaşı müsait olanlar bilirler ki eskiden yani 12 Eylül’den önce magazin takılanlar futbolla, futbol takılanlar magazinle ilgilenmezlerdi. İkisi buluşturuldu.

Seks ve spora yöneltmek –ki adamlar haklılar- gerçekten gençliği depolitize eder, sorumluluk duygusundan uzaklaştırır ve mankurtlaştırmak için uygun bir psikolojik zemin hazırlar.

Nitekim 12 Eylülden sonra Erkek ve Bravo dergileri çıkarıldı ve bütün gençliğin eline verildi. Medya mahfilleri oluşturuldu.

Artık her yerde bu çeşit dergiler okunuyordu. Şimdi İslamcı medyayı, ya da havuz ve cemaat medyasını oluşturan medyanın önde gelenleri bu programın birer parçasıydılar.

Hınçal ağabeyleri önderliğinde çalışıyorlardı.

İhtilalciler gençliğin depolitizasyonu için görevlendirilecek gazetecileri devşirmişti. İki Ahmet, iki Mehmet, Ali, Engin, Gülay, Emre, genç Ilıcalı ve daha birçok sağdan soldan gazeteci…

Onların da adları bende var.

12 Eylül’den bu yana bu eski Türkiye’nin gazetecileri zerre-yi miskal bulundukları köşeden inhiraf etmediler. Gerilemediler. Yeni Türkiye’nin de gazetecileri bunlar.

ÜSTELİK DE MÜSLÜMANLARIN PARALARIYLA KARINLARINI DOYURUYORLAR. 

Liberal olabileceğini zanneden İslamcı da onların kuyruklarına takılmış sürükleniyor. Nereye sürükleniyorsa…

Demek ki neymiş?

12 Eylül de, 28 Şubat da devam ediyormuş.

Aksini söyleyen halkı kandırıyor bana göre.. Kendini de… 

Mali: Televizyon Tanrısı İşbaşında

Meşhur iletişimcilerden Arthur C. Clarcke medya tanrılarından bahseder eserlerinde.

Ya da “tanrılar kullarını kontrol için yeni bir oyuncak icat ettiler ve adına da televizyon dediler” der.

İşte bu televizyon aracısının yeni kulluklar tesis ettiğini bilmeyen var mı?

Ve televizyon idolleri aptal seyirciyi bu aptal kutusuna bağlamak için ellerinden geleni yaparlar. 

Ülkemizde de televizyon idolleri vardır. İdol lafının tanrı demek olduğunu de bilmeyen yoktur. Mahsuscuktan kullanıyorum aslında. Düpedüz tanrıdırlar laf aramızda.

Putlar ne işlev görmüşse kadim zamanlarda, şimdi de aynı işlevi görmekte bu medya tanrıları…

Bir de hepsinin arkasındaki bir zamanlar dinler arasında da yeni bileşkeler icat etmeye kalkan küresel olma iddiasındaki idoller, toplumun önemli kısmı için idol olmuşlar vardı. 

Yok muydu?

12 Eylül’ün ve 28 Şubat’ın devam ettiğini nereden anlıyoruz. Bu yeni tanrılardan…

YILLAR SONRA

Hatırlarsanız Mehmet Ali Erbil bir televizyon programında açık kalan mikrofondan yarışmacısının annesine ağza alınmayacak küfürler etmişti. Daha önce bir şovmen benzeri bir pot kırma yüzünden aforoz edilmiş ve bir daha ona program yaptırılmamıştı. Adam kayboldu gitti.

O sırada mahkemeler de bu yeni pot kırma üzerine dava açmışlardı ve muhtemelen bu şovmenin de başına aynı şeyler gelecekti.

İşte tam o sırada Penisilvanya’ya seyahat etti şovmen ve dünyayı idare eden bir diyalog mimarı ile görüştürüldü. O zamanlar Beyaz Tilki adlı bir internet haber sitesinde Beyaz Tilki Yazıyor başlıklı köşede şöyle yazılmıştı:

MEHMET ALİ ERBİL ABD’DE FETHULLAH (BEY) HOCA İLE GÖRÜŞTÜ DE ARDINDAN NE OLDU

Magazin dünyası Mehmet Ali Erbil’in ABD’ye gidip orada mukim bir cemaat lideri ile görüştüğü haberleri ile çalkandı geçtiğimiz hafta. Başta Fox TV olmak üzere birçok kanal, Mehmet Ali Erbil’in ABD’deki hoca ile nasıl görüştüğünü kendisine sordu. 

Mehmet Ali Erbil, olayı yalanlamadı. ‘Bir arkadaşı ile ABD’ye gittiğini ve Fethullah … beyle görüştüğünü, yemek yediğini’ söyledi… 

Mali, Fethullah dedikten sonra “hoca mı desem, bey mi desem” diye düşündükten sonra “bey” dedi. 

‘Oğlu için hocanın bir muska yazdığını ve kendisinin de buna inandığını’ açıkladı. Ayrıca bir doktor bile erken doğan evladı için hocanın duasını almıştı. Bundan daha tabii ne olabilirdi?

Bütün kanallar, Mali ve arkadaşlarının gezisini bu enformasyonla geçiştirdi. Oysa Mali’nin gezisinin arkasında daha derin bir mevzu olduğu söyleniyor.

O da Erbil’in TV kanallarında kırdığı potlar ve işlediği yayın suçları nedeniyle hiçbir kanalda program yapamayacak hâle gelmesi meselesidir.

Biz şu kadarını söyleyelim; Mali ABD’ye gitti ve döndüğünde huzuru buldu. Daha rahat ve kendinden emin şov yapmaya başladı. 

Yayın suçlarından beraat etti.

Haydi hayırlısı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi