Yener Dönmez

Yener Dönmez

Özel haberciliğe “evet” istismara “hayır”

Özel haberciliğe “evet” istismara “hayır”

Şüphesiz geçtiğimiz haftanın en sarsıcı olayı Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın İstanbul’un göbeğinde dünyanın en modern adliyesinde şehit edilmesiydi. Temennimiz yaklaşan seçimler öncesi bu karanlık suikastların bir daha tekrarlanmaması. 

Maalesef toplum olarak negatif bir yönümüz var. Bu tip olaylar yaşandığı esnada sorunları ateşli biçimde tartışırız, bir birimizi yıpratma pahasına konuşuruz, yazarız, çizeriz, sonra her şeyi unutup gideriz. Taa ki yeni bir olayla karşılaşana kadar.

Eğer bu zamana kadar terör örgütlerinin yaptığı katliamlar yanlarına kâr olarak bırakılmasaydı, geçtiğimiz yıl Tunceli Ovacık’taki lojmanında kafasına sıkılan tek kurşunla şehit edilen Savcı Murat Uzun’un hesabını sorabilseydik, Sabancı suikastını yerli yerinde aydınlatabilseydik,  bugün bunlarla karşılaşmayabilirdik.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçen hafta “Bütün terör örgütleri taşerondur” diyerek önemli bir tespitte bulundu.   

Bu teröristler nerelerde, nasıl yetişiyor? Kimler destekliyor? Bataklığın kurutulması, terör yuvalarının çökertilmesi için nelerin yapılması gerekiyor?

Değerli okuyucularımız, yayınlarımızdan yakinen takip ediyorsunuz. Haftalardır bir meselenin üzerinde ısrarla duruyoruz:

Üniversitelerdeki terör yapılanması.

Hangi birini sıralayalım.

Ege Üniversitesi’ndeki ihmaller ve terör örgütlerine gösterilen müsamaha Fırat’ın şehadetiyle sonuçlandı.

Daha şehit savcı defnedilmeden Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Mehmet Selim Kiraz’ın katili DHKP-C’li teröristler lehine kocaman bir pankart asıldı.

Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın katilleri DHKP-C’li teröristlerin isimlerinin yazdığı pankartta, “Bahtiyar Doğruyol ile Şafak Yayla Ölümsüzdür! Yaşasın halkın adaleti” deniliyordu.

Vahdet muhabirlerinin gözünden kaçmayan bu skandal pankartın altında “Dev Genç” imzası yer alıyordu.

Bir gazeteci olarak bir taraftan “Bu ne cüret?” derken; diğer taraftan da, “Bu ne acziyet?” diye sorgulamadan edemiyorsunuz. 

Başımızı iki elimizin arasına alıp “Biz bu hallere nasıl geldik?” demekten de kendimizi alamıyoruz maalesef…

İki hafta önce Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni terörist kamplarına çeviren PKK yandaşları, teröristlerin fotoğraflarını sergiledi, sinevizyonla örgüt propagandası yaptı.

Yetinmeyip PKK’nın üniversite-lerdeki sol yapılanmasından Devrimci Genç Kadın Yurtsever Öğrenci Meclisi (DGK-YÖM) üyesi öğrenciler, Kobani olaylarında ölen yine aynı üniversiteden YPG’li Leyla Doğan için Üniversitenin Bomonti Kampüsü’nde taziye çadırı kurdular. Çadırda 30 Haziran 1996’da Tunceli’de düzenlenen bayrak töreni sırasında Mehmetçiğin arasına karışarak kendisini havaya uçuran ve 8 askerimizi şehit eden örgütün ilk intihar bombacısı Zeynep Kınacı’nın fotoğrafını sergilediler.

Peki nasıl oluyor bunlar?

Gayet açık. Üniversite yönetimlerinin onayı ile…

Yine aynı fakültenin ortasına “DHKP-C Odası” kurulabiliyor iyi mi?

Haberlerimiz üzerine Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nalan Cinemre, “O mekanlar öğrenci topluluklarına iyi niyetle tahsis ettiğimiz yerlerdi. Ancak suistimal ettikleri ortada. Mayıs sonuna kadar odalar kaldırılacak” diyor Vahdet’e yaptığı açıklamada…

Teröriste iyi niyet öyle mi?

Yazık!

Peki aynı iyi niyetin zerresi dahi eline ömründe hiç silah almamış mütedeyyin öğrenciler için, başörtülüler için gösterilmiş miydi? 

İşte meselenin esası burada. Bir film şeridi gibi gözlerimizin önüne geliyor; başörtülü öğrencilerin yerlerde sürüklenişi… Hayatlarının karartılışı…

Bırakın o dönemde müsamaha ve iyi niyeti bu gün dahi dindar öğrenciler üniversitelerde ne zorbalıklarla karşılaşıyorlar. Daha geçen hafta Ankara’nın göbeğinde ODTÜ’de bir grup öğrencinin mescitte düzenledikleri Hz. Peygamber’in hayatını konu alan siyer sohbeti malum terörist gruplarca engellendi. 

Mütedeyyin öğrenciler darp edildi.

Açık söyleyelim. Bu gidişat hayra alamet değil. Üniversitelerimizdeki sorun büyük, durum ciddi…

Mehmet Selim Kiraz hepimize ders olur mu?

Sanmıyorum. 

Hem politikacılarımız hem de medyamız maalesef yine iyi sınav veremedi. Böylesi menfur bir olaydan bile şehit savcının kanı dahi kurumadan çıkar sağlama yarışı başladı.  

Biz bir an bile tereddüt yaşamadan “Vahdet’te o skandal fotoğrafı yayınlamamalıyız” kararını aldık.

Özel haberciliğe “evet” ama milli duruşumuzu zedeleyen, istismarın her türlüsüne “hayır” dedik.

Ötekileştirerek de, şiddeti meşrulaştırarak da bir yere gidemeyiz.

İstismarın önünü kesmek için ayrıştırıcı, nefret dili yerine Vahdet dilini hakim kılmalıyız. 

basliksiz-7-036.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
22 Yorum
Yener Dönmez Arşivi