Ali Osman Gündoğan

Ali Osman Gündoğan

Yalnızlık

Yalnızlık

Ha­ya­tı­mı­zın ba­zı dö­nem­le­rin­de ken­di­mi­zi yal­nız his­set­ti­ği­miz za­man­la­rı­mız olur. Yal­nız his­set­mek, in­san­lar ara­sın­da, bir sü­rü kim­se ara­sın­da kim­se­siz ol­du­ğu­mu­zu his­set­mek gi­bi bir şey­dir. Yal­nız do­ğar, yal­nız ölür ve bu iki yal­nız­lık ara­sın­da baş­ka­la­rıy­la bir­lik­te ya­şa­rız.

Ken­di­mi­zi yal­nız his­set­ti­ği­miz dö­nem­ler­de, bu dün­ya­da­ki var­lı­ğı­mı­zın baş­lan­gıç ha­li ile yi­ne bu dün­ya­da­ki var­lı­ğı­mı­zın son ha­lin­den bi­ri­sin­de gi­bi­yiz­dir. Bi­ze ne ol­du­ğu­nu bil­mez ve bü­tün dün­ya­dan so­yut­lan­mış bir bi­çim­de bir tü­rün üye­si ol­du­ğu­mu­zun bi­le far­kın­da ol­ma­yız. 

Va­ro­lu­şu­mu­zun baş­ka­la­rıy­la bir­lik­te bir an­lam ka­zan­dı­ğı bu dün­ya­da­ki var­lı­ğı­mız, geç­miş ile ge­le­cek ara­sın­da “a­n” de­di­ği­miz şim­di­de sa­lı­nır du­rur. Kâh geç­mi­şe sı­ğı­nır kâh ge­le­ce­ğe atı­lı­rız. Geç­miş, şim­di­de var­lı­ğı­nı sür­dü­rür ve ge­le­cek de şim­di­ye ön­ce­den mi­sa­fir olur. Tan­pı­na­r’­ın gü­zel ifa­de­siy­le, “an, geç­miş ve ge­le­ce­ğin ra­sat­ha­ne­si­di­r”. Biz geç­miş ve ge­le­ce­ğe, an de­ni­len ra­sat­ha­ne­den ba­ka­rız.

Yal­nız­lık his­si­nin bi­zi sa­rıp sar­ma­la­dı­ğı ve şim­di de­ni­len an­dan so­yut­la­dı­ğı, şim­di­yi iş­gal eden her ne var­sa on­lar­dan ayır­dı­ğı za­man­lar­da ge­nel­de ya mün­ze­vi bir bi­çim­de ken­di­mi­ze de­mir atar, ken­di­miz­de ika­met ede­riz ya da geç­miş­te bi­zim için en mü­ba­rek, en mu­kad­des, en kıy­met­li an ve ki­şi­ler­le olan mu­hab­bet­le­ri­mi­zi, ha­tı­ra­la­rı­mı­zı şim­di­de olan yal­nız­lık için­de­ki var­lı­ğı­mı­za ta­şı­rız. Böy­le­ce de bi­zi esir alan o anın yal­nız­lık de­ni­len ve üze­ri­mi­ze aba­nıp bi­zi ne­fes­siz bı­ra­kan buh­ran ha­li­ni yok et­me­ye ça­lı­şı­rız. Ama en önem­li olan da, yal­nız­lık içe­ri­sin­de kıv­ra­nır­ken ve bü­tün şu­uru­muz­la ken­di var­lı­ğı­mı­za nü­fuz et­me­ye ça­lı­şır­ken, bi­ze “şah da­ma­rı­mız­dan da­ha ya­kın ola­n” Al­la­h’­ı, de­ru­ni bir tec­rü­be ha­li ola­rak keş­fe­der ve an­la­rız ki, yal­nız­lık de­ni­len şey, baş­ka­la­rıy­la olan me­sa­fe­nin ka­pan­ma­sı ha­li de­ğil, de­ru­ni tec­rü­be ha­liy­le mü­na­se­bet kur­du­ğu­muz Al­la­h’­la me­sa­fe­siz­lik ha­lin­de an­cak or­ta­dan kal­dır­la­bi­lir­miş. Her tür­lü mis­tik tec­rü­be­nin kay­na­ğın­da bu­lu­nan yal­nız­lık ha­li­nin bi­ze söy­le­di­ği bu ha­ki­ka­ti keş­fet­mek, el­bet­te ko­lay de­ğil­dir ve keş­fe­dil­di­ği tak­dir­de de, onun öz­nel ka­rak­te­ri se­be­biy­le ifa­de­si müm­kün de­ğil­dir.

Ken­di­si­ne doğ­ru­dan iş­ti­rak et­ti­ği­miz var­lık, ya­ni en çok sev­di­ği­miz var­lık, bi­zi yal­nız­lık­tan da kur­ta­ran var­lık­tır. Böy­le bir var­lık­tan kop­mak, de­va­sız bir der­de gark ol­mak­tır.

Ço­cuk­luk­ta ken­di­mi yal­nız his­set­ti­ği­mi hiç ha­tır­la­mı­yo­rum. Kim­se­siz ol­du­ğum duy­gu­su­na hiç ka­pıl­ma­dım. Yal­nız­lı­ğı en faz­la tec­rü­be et­ti­ğim za­man­lar, ar­tık ken­di­mi ço­cuk ola­rak his­set­me­di­ğim, ba­na ço­cuk mu­ame­le­si ya­pa­cak kim­se­nin ol­ma­dı­ğı za­man­la­ra denk gel­di.

Ya­şı­nız kaç olur­sa ol­sun, han­gi gö­rev ve­ya mev­ki­de bu­lu­nur­sa­nız bu­lu­nun, si­ze ço­cuk mu­ame­le­si ya­pan ana­nız ya­nı­nız­da ol­du­ğu müd­det­çe ço­cuk gi­bi dav­ra­nıp onun ya­nın­da şı­ma­ra­bi­lir­si­niz; çün­kü yal­nız de­ğil­si­niz­dir. Onun do­ku­nu­şu ve gön­lü­nü­ze hi­tap eden mer­ha­met­li se­si ve ba­kı­şı, si­zi sa­rıp sar­ma­lar. O ses ve ba­kış­tan, top­rak ve un ko­kan na­sır­lı el­le­ri­nin yü­zü­nü­zü ok­şa­dı­ğın­da bı­rak­tı­ğı sı­cak­lık­tan mah­rum ol­mak de­mek, si­zi ha­ya­ta bağ­la­yan ma­ne­vi ik­lim ile içi­niz­de­ki buh­ran­la­ra ne­den olan kö­tüm­ser­lik rüz­gâr­la­rı­na dur di­ye­cek ses ve ba­kış­tan mah­rum ol­mak de­mek­tir.

Ço­cuk ana­dan, dün­ya­ya ge­lir­ken ko­par ve bu ko­puş, ana kar­nın­dan ana ku­ca­ğı­na ge­çiş­tir. Ye­rin­den-yur­dun­dan edil­miş ol­ma­nın ço­cuk­ta ya­rat­tı­ğı tah­ri­bat, cen­net­ten yer­yü­zü­ne düş­müş in­sa­nın ya­şa­dı­ğı va­ro­luş­sal kop­ma gi­bi­dir. Onun için ana ku­ca­ğı sı­cak­tır, gü­ven­li­dir ve hu­zur­lu­dur. Fark­lı bir bo­yut­ta ana ile bu­luş­ma­dır.

Asıl yal­nız ka­lış, asıl hü­zün ve ço­cuk­luk­tan çı­kış, onu na­mü­te­na­hi âlem­de bu­luş­mak üze­re, her an ken­di­si­nin mer­ha­me­ti­ne mu­ha­tap ol­du­ğu­muz dün­ya­dan uğur­la­dı­ğı­mız an­da ya­şa­dı­ğı­mız yal­nız­lık ve

 hü­zün­dür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Osman Gündoğan Arşivi