Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Konuşma Değil İcraat Faslındayız

Konuşma Değil İcraat Faslındayız

SAYIN CUMHURBAŞKANI HAKLI AMA...

Irak devlet başkanını karşıladığı törende Sayın Erdoğan benim bu köşede sıklıkla vurguladığım meseleye parmak bastı.

Göçmenlerin insan olduğu vurgusunu yaptı.

Bunu İtalya Başbakanı da yapmış ve Batı’nın vicdanı olmuştu.

Zaman zaman Avrupa’da böyle vicdan bastırmalarına gerekçe olan çıkışlar olmaktadır. Bosna meselesinde de öyleydi hatırlarsanız…

Kılını kıpırdatmayanlar Bosna’nın filmini yaptılar daha sonra…

Bizde niye öyle olsun ki?

Konuşma yetmez…

O yüzden bu ülkenin Başbakanına da, Cumhurbaşkanına da konuşma yerine icraat yakışmalıdır.

Konuş konuş nereye kadar?

Yapılması gereken ortada oysa…

Ben birkaç kez üstüne de altını da çizdim.

En baştan göç idaresini iyi yapmalıydık.

Henüz milyonları bulmadan ben ısrarla yazmıştım.

Kilis’teki göçmen kampını ziyaret etmiştik. Göçmen nüfusu henüz elli bin civarındaydı.

Kampı Edirne’ye taşıyalım ve her gece Avrupa’ya birkaç bin göçmenin ulaşmasına izin verelim. Ardından sınırları açalım. Seyahat özgürlüğü önündeki engelleri kaldıralım. 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni yenileyelim. İnsanın seyahat özgürlüğü önündeki bütün engeller bugünden sonra kaldırılmıştır diyelim.

Üç maddelik evrensel beyanname:

1.Küreselleşme tabiidir. Bilgi ve para serbest dolaşmaktadır. 

2. Bilgi ve para kimin için?

3. İnsan için… o halde insanın seyahat özgürlüğü önündeki bütün engeller kaldırılmıştır.

O kadar…

Göreceksiniz o zaman Nostradamus’tan beridir kâhinlerin palavralarına inanan ve sürekli doğudan ve güneyden üç milyon kara adam akınından korkan Avrupa haksız elde ettiği refah düzeyini paylaşmak istemediğinden sınırları daha da yükseltmektedir. Hele hele en son handiyse göçmen taşıyan gemileri batırmak istemektedir.

Avrupa’nın iç yüzü ortaya çıkmıştır.

Artık yapılması gereken göçmen trafiğini yönetmek ve bütün doğunun sınırlarını açmaktır.

Gelen geçsin, kardeşim; sen Avrupa’nın bekçisi misin?

O zaman elini taşın altına koyar ve sorumluluğunun bilincine varır belki…

Bugüne kadar siz Avrupa’nın iyi niyet laflarından ve teşekkürlerinden başka bir göçmen kampı haline gelen Türkiye’ye göçmen idaresinde hiç yardımcı olduğunu gördünüz mü? Milyarlarca doları bulan maliyetine hiç destek oldu mu? 

Fakat tersine Avrupa’ya olacak göç akınını Türkiye’nin absorbe etmesi için her türlü tedbiri aldı ve hatta bize uygulattı.

En son göçmen iade anlaşmasını imzalattı bize…

Bundan büyük ihanet olur mu?

O yüzden Sayın Başbakanım, Sayın Cumhurbaşkanım, artık konuşma, telin etme, kınama faslı yerine planlı bir icraat faslına geçmeliyiz.

Uluslararası bir dev toplantı tertip etmeliyiz.

Bütün BM üyesi ülkeler katılmalı, İslam Konferansı, sekizler, onaltılar… veya yeni çerçeveler…

Birkaç gün süren bir konferans olmalı bu…

Ama sonunda yukarıda belirttiğim üç madde yeni insan hakları evrensel beyanname olarak deklare edilmeli…

Ardından “Alo… Habur mu, alo… Edirne mi açtın mı oğlum hudut kapılarını?...”

“Açtım Sayın Cumhurbaşkanım…”

İşte o kadar…

Bakın o zaman Avrupa nasıl dize geliyor ve “Ben ettim sen etme” diyerek elimizdeki kozun farkına varıyor ve ciddi üyelik müzakerelerine başlıyor. 

Tabii ondan evvel kandırabilirse birkaç yüz milyon dolar rüşvetle hedefimizden saptırmak isteyebilir. 

Mesela “borçlarınızı siliyoruz lütfen yine göçmen kampı olmaya devam edin” filan diyebilirler…

“Borç yiğidin kamçısıdır umurumda değil” dediğinizde de o zaman milyarlara varan yardımlar teklif ederler. Onlara da aldırış etmediğinizde üyelik müzakerelerini aldatma oyunlarına malzeme olarak değil bu sefer ciddi olarak yapmaya başlarlar.

İşte o zaman fetihçi neslinden bir emare görmüş olacağım…

Gerisi hava cıva ve boş laf… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi