Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Receb-i Şerefin namazları

Receb-i Şerefin namazları

Her kim recebde, Kur’ân’dan kolayına gelen (sûreler)le elli (rekat nâfile) namaz kılarsa,  Allâh-u Teâlâ ona çiftler ve tekler adedince insan tüyleri ile hayvan kılları sayısınca (sevap ve) haseneler yazar.

Re­ceb ayı­nın ba­şın­da, or­ta­sın­da, so­nun­da ve ba­zı gün­le­rin­de kı­lın­ma­sı mak­bul olan bir­çok na­maz var. Ha­dis-i şe­rif­ler­le sa­bit ol­du­ğu üze­re bu mü­ba­rek ay­da kı­lı­na­cak bu na­maz­lar, mü­min kul­la­ra ahi­ret ha­ya­tı­nı kur­ta­ra­cak se­vap­lar ka­zan­dı­rır.

3-4-5, 13-14-15 VE 23-24-25’İN­DE KI­LI­NA­CAK H­CET NA­MA­ZI

Emî­rü­’l-mü­mi­nîn Ali ib­ni Ebî Tâ­lib (Ker­re­mal­lâ­hu Vec­he­hû)dan nak­le­di­len ve Üveys el-Ka­ra­nî (Vey­sel Ka­râ­nî)nin na­ma­zı di­ye bi­li­nen bu ha­cet na­ma­zı­nı baş­lık­ta ge­çen gün­le­rin bi­rin­de kıl­mak is­te­yen ki­şi ge­ce­den oru­ca ni­yet eder ve zik­ro­lu­nan gün­ler­de oruç­lu olur, iş­rak­tan son­ra gu­sül ab­des­ti alır, kim­sey­le ko­nuş­maz. Ze­val­den ön­ce (kuş­luk vak­tin­de) dört re­kat­ta bir se­lam ve­re­rek on iki re­kat kı­lar, ilk dört re­kat­ta Fâ­ti­ha­’dan son­ra Ku­r’­ân-ı 

Ke­rî­m’­den ko­la­yı­na ge­len âyet-i ke­rî­me­le­ri okur, bu dört re­ka­tı bi­ti­rin­ce yet­miş ke­re: “Ger­çek var­lık olan ve her  şe­yi açı­ğa çı­ka­ran o yü­ce pa­di­şah Al­lâh-u Te­âlâ’­dan baş­ka ilah yok­tur. Onun ben­ze­ri hiç­bir şey yok­tur. Hak­kıy­la işi­ten de gö­ren de O’­du­r” zik­ri­ni söy­ler.

MURADI YERİNE GELİR

İkin­ci dört re­ka­tın her re­ka­tın­da Fâ­ti­ha­’dan son­ra üç ke­re Nasr Sû­re­si­’ni okur, se­lam­dan son­ra ise yet­miş ke­re: “En güç­lü yar­dım­cı ve en iyi yol gös­te­ri­ci olan Al­lâh! ‘An­cak Sa­na kul­luk ede­riz ve an­cak Sen­den yar­dım di­le­ri­z’ âyet-i ke­rî­me­si­nin hak­kı için (dua­mı ka­bul et)” du­ası­nı okur.  Üçün­cü dört re­kat­ta ise Fâ­ti­ha­’dan son­ra üç ke­re İh­las Sû­re­si­’ni okur, se­lam­dan son­ra yet­miş ke­re Elem­neş­rah Sû­re­si­’ni okur, son­ra sağ eliy­le göğ­sü­nü sı­vaz­la­ya­rak sec­de­ye va­rır ve ora­da hâ­ce­ti­ni Al­lâh-u Te­âlâ’­dan di­ler, han­gi hâ­ce­ti olur­sa ol­sun Al­lâh-u Te­âlâ’­nın lüt­fu ke­re­miy­le el­bet­te o mu­ra­dı ye­ri­ne ge­ti­ri­lir. (Mu­ham­med ib­ni Ha­tî­rüd­dîn, el-Ce­vâ­hi­ru­’l-hams, sh:55-56)

RE­CEB-İ ŞE­RέFİN YA­RI­SI­NIN NA­MAZ­LA­RI

Enes (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)dan mer­fû­an ri­va­yet edi­len bir ha­dîs-i şe­rîf­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur:

 “Her kim re­ce­bin ya­rı (on be­şin­ci) ge­ce­sin­de on dört re­kat kı­lar; her re­kat­ta, bir Fâ­ti­ha, yir­mi İh­lâs, üçer ke­re de Fe­lak ve Nâs sû­re­le­ri­ni okur. Na­ma­zı­nı bi­ti­rin­ce ba­na on ke­re sa­lât okur son­ra da otu­zar ke­re tes­bih, hamd, tek­bir ve teh­lil de bu­lu­nur­sa, Al­lâh-u Teâ­lâ ona, se­vap­la­rı­nı yaz­mak, Fir­devs (cen­ne­tin)de ken­di­si için ağaç­lar dik­mek üze­re bin me­lek yol­lar. 

O ge­ce­ye ka­dar yap­tı­ğı bü­tün gü­nah­la­rı si­ler, bir da­ha­ki se­ne­ye ka­dar üze­ri­ne hiç­bir gü­nah yaz­maz. Bu na­maz­da oku­du­ğu her har­fe kar­şı­lık, ken­di­si­ne ye­di yüz ha­se­ne ya­zar, her ru­kû ve sec­de­si­ne kar­şı­lık cen­net­te ona ye­şil ze­ber­ced­den on kasr (köşk) bi­na eder. 

Her re­ka­ta mukabil, cen­net­te ona kır­mı­zı yâ­kut­tan on şe­hir ve­rir. Bir me­lek ge­lip, eli­ni omuz­la­rı ara­sı­na ko­ya­rak: ‘Geç­miş gü­nah­la­rın mu­hak­kak ba­ğış­lan­dı, ame­li­ne ye­ni­den baş­la­’ der.” (Cû­zekānî, Sü­yû­tî, el-Le­’â­lî, 2/57)  Re­ce­bin ya­rı (on be­şin­ci) ge­ce­si, bir Fâ­ti­ha, on İh­lâs ile yüz re­kat kı­lı­nıp, pe­şi­ne bin ke­re is­tiğ­far­da bu­lun­mak, gü­nün­de de bir Fâ­ti­ha ve bir İh­las ile el­li re­kat kıl­mak teş­vik edi­len amel­ler­den­dir. (Mu­ham­med en-Nâ­zi­lî, Ha­zî­ne­tü­’l es­râr, sh:67)

İS­TİF­TAH GE­CE­Sİ NA­MA­ZI

Mu­ham­med ib­ni Ha­tî­rüd­dîn Haz­ret­le­ri­’nin nak­li­ne gö­re; re­ce­bin on be­şin­ci ge­ce­si beş se­lam­la on re­kat kı­lı­nır, her re­kat­ta Fâ­ti­ha­’dan son­ra otuz ke­re İh­las Sû­re­si oku­nur, na­maz bi­tin­ce yüz ke­re: ‘Es­tağ­fi­rul­lâ­h’ de­ni­le­rek Al­lâh-u Te­âlâ’­dan mağ­fi­ret ta­lep edi­lir. (Mu­ham­med ib­ni Ha­tî­rüd­dîn, el-Ce­vâ­hi­ru­’l-hams, sh:57)

ON BE­ŞİN­Cİ GÜN NA­MA­ZI

Mu­ham­med ib­ni Ha­tî­rüd­dîn Haz­ret­le­ri­’nin nak­li­ne gö­re; re­ce­bin on be­şin­ci gü­nü iş­rak­tan son­ra yir­mi beş se­lam­la el­li re­kat kı­lı­nır, her re­kat­ta Fâ­ti­ha­’dan son­ra bi­rer ke­re İh­las ve Mu­av­vi­ze­teyn (Fe­lak-Nas) sû­re­le­ri oku­nur, da­ha son­ra sec­de­ye va­rı­la­rak şu du­a oku­nur:   

 “Ey Al­lâh! Yal­nız Se­nin için na­maz kıl­dım, an­cak Sa­na sec­de yap­tım, sa­de­ce Sa­na iman et­tim, bir tek Sa­na te­vek­kül et­tim, o hal­de Sen be­nim Se­nin hu­zu­run­da al­çal­ma­ma, yüz üs­tü ka­pan­ma­ma, yal­nız kal­ma­ma, bo­yun kır­ma­ma, yal­va­rıp ya­kar­ma­ma, şaş­kın­lı­ğı­ma, ih­ti­yaç ve za­ru­re­ti­me acı da, dert­le­rim­den bir çı­kış ve kur­tu­luş ba­na na­sip et. Ey acı­yan­la­rın en mer­ha­met­li­si! Rah­me­tin­le (dua­mı) ka­bul ey­le!” (Mu­ham­med ib­ni Ha­tî­rüd­dîn, el-Ce­vâ­hi­ru­’l-hams, sh:57)

BA­ŞI, OR­TA­SI VE SO­NUN­DA KI­LI­NA­CAK NA­MAZ­LAR

Sel­man (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)dan ri­va­ye­te gö­re, re­ceb hi­la­li be­lir­di­ğin­de, Ne­bî (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) ona şöy­le bu­yur­du:

 “Ey Sel­man! Her­han­gi bir iman­lı ka­dın ve­ya er­kek bu ay­da otuz re­kat kı­lar; her re­kat­ta, bir ke­re Fâ­ti­ha, üçer ke­re de İh­las ve Kâ­fi­rûn sû­re­le­ri­ni okur­sa, mut­la­ka Al­lâh-u Teâ­lâ on­dan gü­nah­la­rı­nı si­ler, ayın ta­ma­mı­nı oruç tut­muş gi­bi ken­di­si­ne ecir ve­rir, ge­le­cek se­ne­ye ka­dar (de­vam­lı) na­maz kı­lan­lar­dan (sa­yıl­mış) olur.

Ken­di­si için her gün, Be­dir şe­hid­le­rin­den bir şe­hid ame­li yük­sel­ti­lir. Her gü­nün oru­cu­na mukabil onun için, bir se­ne­lik iba­det ya­zı­lır. Onun için bin de­re­ce yük­sel­ti­lir. 

ATEŞTEN KURTARIR

Eğer ayın tü­mü­nü tu­tup bu na­ma­zı da kı­lar­sa, Al­lâh-u Teâ­lâ onu ateş­ten kur­ta­rır, cen­ne­ti ken­di­si­ne va­cip kı­lar ve Al­lâh-u Te­âlâ’­nın (ma­ne­vi) ci­va­rın­da (mak­bul­ler­den) olur.

Cib­ril ba­na bu­nu bil­dir­di ve: ‘Yâ Mu­ham­med! Bu (na­maz) si­zin­le, müş­rik ve mü­nâ­fık­lar ara­sın­da bir alâ­met­tir, çün­kü mü­na­fık­lar bu­nu kı­la­maz­la­r’ de­di.”

Bu­nun üze­ri­ne Sel­man (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) bu na­ma­zı na­sıl ve ne za­man kı­la­ca­ğı­nı so­run­ca, Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­du:

“Ey Sel­man! Ayın ba­şın­da on re­kat kı­lıp; her re­kat­ta bir Fâ­ti­ha, üç ke­re de İh­las ve Kâ­fi­rûn sû­re­le­ri­ni okur­sun. (Son) se­la­mı­nı ve­rin­ce, el­le­ri­ni kal­dı­rıp: ‘Al­la­h’­tan baş­ka hiç­bir ilâh yok­tur. O tek­tir, hiç­bir or­ta­ğı yok­tur. Mülk O’­na âit­tir, hamd O’­na mah­sus­tur, di­ril­tir ve öl­dü­rür, Ken­di­si ise dâi­ma di­ri­dir, hiç öl­mez.

Bü­tün ha­yır­lar, O’­nun (kud­ret) elin­de­dir. O her şe­ye hak­kıy­la gü­cü ye­ten­dir. 

Ey Al­lâh! Se­nin ver­di­ği­ne hiç­bir en­gel yok­tur, en­gel­le­di­ği­ni de ve­re­cek bi­ri yok­tur. Zen­gin­lik sa­hi­bi­ne, ser­ve­ti Sa­na kar­şı ya­ra­maz!’ der­sin.  Son­ra el­le­ri­ni yü­zü­ne sür. 

YÜZÜNÜ MESHET

Ayın or­ta­sın­da da on re­kat kı­lıp; her re­kat­ta bir Fâ­ti­ha, üç ke­re de İh­las ve Kâ­fi­rûn Sû­re­le­ri­ni okur­sun. (Son) se­la­mı ve­rin­ce, el­le­ri­ni kal­dı­rıp:  ‘Al­la­h’­tan baş­ka hiç­bir ilâh yok­tur. O tek­tir, hiç­bir or­ta­ğı yok­tur. Mülk O’­na âit­tir, hamd O’­na mah­sus­tur. Di­ril­tir ve öl­dü­rür. Ken­di­si ise dâi­ma di­ri­dir, hiç öl­mez. Bü­tün ha­yır­lar, O’­nun (kud­ret) elin­de­dir. O her şe­ye hak­kıy­la gü­cü ye­ten­dir. O Vâ­hid, Ehad, Sa­med, bir ve tek ilâh­tır, eş ve ço­cuk edin­me­miş­ti­r’ deyip, son­ra­sın­da el­le­rin­le yü­zü­nün üs­tü­nü mes­het. 

Ayın so­nun­da da on re­kat kı­lıp; her re­kat­ta bir Fâ­ti­ha, üç ke­re de İh­las ve Kâ­fi­rûn sû­re­le­ri­ni okur­sun. (Son) se­la­mı ve­rin­ce, el­le­ri­ni kal­dı­rıp:

 ‘Al­la­h’­tan baş­ka hiç­bir ilâh yok­tur. O tek­tir, hiç­bir or­ta­ğı yok­tur. Mülk O’­na ait­tir, hamd O’­na mah­sus­tur. Di­ril­tir ve öl­dü­rür. Ken­di­si ise dâi­ma di­ri­dir, hiç öl­mez. Bü­tün ha­yır­lar, O’­nun (kud­ret) elin­de­dir. O her şe­ye hak­kıy­la gü­cü ye­ten­dir.

Al­lâh-u Teâ­lâ, Efen­di­miz Mu­ham­med (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e ve te­miz Ehl-i Bey­t’­ine sa­lât et­sin. 

SIRATTAN GEÇİŞ İZNİ

O çok yü­ce ve pek bü­yük Al­lâh-u Te­âlâ’­nın yar­dı­mı ol­ma­dan (hiç­bir şe­ye) güç ve kuv­vet yok­tu­r’ de ve di­le­ği­ni is­te, du­ân ka­bul edi­lir.  Al­lâh-u Teâ­lâ se­nin­le ce­hen­nem ara­sı­na, her bi­ri­nin me­sa­fe­si gök­le yer ara­sı ka­dar ge­niş olan yet­miş hen­dek ko­yar ve her re­ka­ta mukabil sa­na bir mil­yon re­kat ya­zar, ay­rı­ca sa­na ateş­ten be­rat ve sı­rat­tan ge­çiş iz­ni ve­rir.”

Sel­man (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) şöy­le an­lat­tı: “Ne­bî (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) bu ha­di­si bi­ti­rin­ce, duy­du­ğum bu ka­dar faz­la mü­kâ­fat­tan do­la­yı Al­lâh-u Te­âlâ’­ya şü­kür için, ağ­la­ya­rak sec­de­ye ka­pan­dım.” (Ab­dülkādir el-Gey­lâ­nî el-Ğun­ye, 1/329-330; Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l-me­câ­lis, 1/141)

RE­CEB-İ ŞE­RÎF­TE BİR NA­MAZ

Enes ib­ni Mâ­lik (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)ın ri­va­yet et­ti­ği bir ha­dîs-i şe­rîf­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur:

“Her kim re­ceb­de, Ku­r’­ân’­dan ko­la­yı­na ge­len (sû­re­ler)le el­li (re­kat nâ­fi­le) na­maz kı­lar­sa, Al­lâh-u Teâ­lâ ona çift­ler ve tek­ler ade­din­ce in­san tüy­le­ri ile hay­van kıl­la­rı sa­yı­sın­ca (se­vap ve) ha­se­ne­ler ya­zar.” (İb­ni Asâ­kir, Tâ­rîh-u Me­dî­ne­ti Di­meşk, no:5121, 43/291-292) İb­ni Ab­bâs (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hu­ma)nın ri­va­yet et­ti­ği bir ha­dîs-i şe­rîf­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur:

“Her kim re­ceb­den bir gün oruç tu­tar ve on­da, ilk re­ka­tın­da yüz ke­re Âye­te­’l-Kür­sî, ikin­ci re­ka­tın­da yüz ke­re İh­lâs-ı Şe­rîf oku­ya­rak dört re­kat kı­lar­sa, cen­net­te­ki ma­ka­mı­nı gör­me­dik­çe ve­ya bu ken­di­si­ne gös­te­ril­me­dik­çe öl­mez.” (Sü­yû­tî, el-Le­’â­lî, 2/55; İb­ni Ar­râk, Ten­zî­hü­’ş-Şe­rî­‛a, 2/89)  İb­ni Cev­zî­’nin, “Mev­zû­’a­t”­ını tah­kik eden Nû­red­din Bo­ya­cı­lar ho­ca­mız, bu ha­di­sin uy­dur­ma ol­ma­yıp, is­nâ­dı­nın za­yıf ol­du­ğu­nu açık­la­mış­tır. Ba­kı­nız! Ha­dis no:1007, 2/435.  

Ayet-i Kerime

Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.”(Ahzâb, 56)

Hadis-i Şerif

“Allah’a sığınan kimseyi koruyup himaye ediniz. Allah için isteyene veriniz. Size iyilik yapana siz de iyilik yapınız. Şayet verecek bir şey bulamazsanız karşılık vermek istediğinizi göstermek üzere kendisine dua ediniz.”
(Ebû Dâvûd, Zekât 38; Nesâî, Zekât 72)

Edi­tör:  Me­sut  Er­tanç- So­ru­la­rı­nız için:  mer­tanc@ga­ze­te­vah­det.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi