Ali Osman Gündoğan

Ali Osman Gündoğan

Felsefe ve Edebiyat Sempozyumunun Ardından

Felsefe ve Edebiyat Sempozyumunun Ardından

Van’da,  Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü ve Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığının 29-30 Nisan tarihlerinde birlikte düzenledikleri “Felsefe ve Edebiyat” konulu verimli ve başarılı bir Sempozyum gerçekleştirildi.  Organizasyonun başarısı ve sunulan bildirilerin niteliği, son yıllarda katıldığım toplantıların üzerinde idi. Düzenleyen kurumlar ile Van Felsefe ve Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinin öğretim elemanları ve öğrencilerinin çok samimi karşılayışları da ayrıca anılmaya değer. 

Türkiye’de sosyal bilimler genellikle “bilim” kavramının fen bilimleri ile özdeşleştirilmesinden ve mühendisliğin alt yapısını fen bilimlerinin oluşturmasından ötürü, hep arka planda kalmış disiplinler durumundadır. Mühendis-teknisyen insan tipinin idealleştirilmesi, çağımızın insan konusunda yaşadığı büyük bir hastalıktır. Bu hastalık, bilim alanlarına ilişkin olarak da bazı olumsuzluklara da neden olmuştur. Sosyal bilimlerin küçümsenmesi hatta bilim statüsünde bile görülmemesi bu hastalıkların başında geliyor. Sosyal bilimlere yatırım yapılmaması, projelerde yeterli destek verilmemesi ve kaynak aktarılmaması üniversitelerde karşılaşılan temel hastalıkların başında göze çarpan hususlar.

Oysa idealleştirilen teknokrat-mühendis tipinin bilim dünyasına katacağı hiçbir şey yoktur. Çünkü bu tip, bilgi konusunda hazıra konar. Temel bilim mantığından ziyade pratik ve pragmatik amaçlar peşinde koşar. Uygulayıcıdır. İşin asıl garip tarafı maalesef şudur: Bu insan tipi, fen bilimleri zeminine dayanmak zorundadır. Oysa bugün ülkemizde fen bilimleri, temel bilimler geldikleri nokta itibariyle birkaç üniversite hariç, tercih edilmeyen ve üniversitelerde kapanan bölümler arasında bulunuyor. Fen fakültelerinin bölümlerine kayıt yaptıran öğrencilerin düşük puanlarla bu bölümlere girmesi, temel bilimler alanında bilim insanı yetiştirmek bakımından büyük bir engel oluşturuyor.

Sosyal bilimler ise iş bulma zorluğuna rağmen tercih ediliyor durumda olmakla birlikte yakın bir gelecekte bu disiplinlerin işi de zor görünüyor. Öğrenci sayılarının fazla oluşu da ayrı bir zorluk oluşturuyor. Sosyal bilimler insan, toplum, kültür, dil, felsefe, sanat, hukuk, din, medeniyet gibi bütün alanların kendisine dayanmak zorunda olduğu ve moral bir dünya düzeni için sağlıklı bir geleceğin inşasında en önemli disiplinler olmasına rağmen gerektiği biçimde bir ilgiye ve desteğe sahip olmadıkları için gelişmeleri de pek mümkün olamıyor.

Madde üzerinde egemenlik kurmak isteyen pozitif bilimlerin uğradığı hüsran ile ruh dünyası üzerinde anlamacı bir tarzda iş görmek isteyen sosyal bilimlerin yalnızlığı bilim dünyamızın içinde bulunduğu durumu sanıyorum özetliyor.

Van’da yapılan Sempozyumu, sosyal bilimlerin ve özellikle de disiplinler arası çalışmaların önemini kavramak bakımından önemli görüyorum. Çünkü felsefe ile edebiyat arasında, her biri kendi bağımsızlığını korumak kaydıyla köklü bir ilişki var. Özellikle insan ve onun var oluşu ile hayat üzerine düşündüğümüzde, felsefenin soyut, kuru ve kavramsal dili yeterli olamıyor. Burada edebiyatın zengin, canlı ve tasvir edici dili hemen devreye giriyor. Böylece edebiyat felsefeyi hayata, yaşanan ve tecrübe edilene çekiyor. Edebiyat eseri de bir fikir taşımadığı ve içerikten yoksun kaldığı zaman sadece boş laflardan ibaret hale gelebiliyor. Bu bakımdan felsefe de edebiyatı bütünüyle kurgusal olmaktan çıkarıp insan, toplum, siyaset, ahlak gibi sorunlar ile ilgilenmeye davet ediyor.

Türk Düşüncesini anlamak için Türk Edebiyatına bakmanın zorunluluğu da ayrı bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Osman Gündoğan Arşivi