Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Bol bol istiğfar mağfiret ve rahmete vesile olur

Bol bol istiğfar mağfiret ve rahmete vesile olur

“Siz (belâ isteyeceğinize, tevbeniz kabul edilerek) rahmet olunasınız diye Allâh’tan bağışlanma istesenize!” (Neml Sûresi:46’dan)  “Her kim (başkasına tealluk eden) bir kötülük işler yahut (kendiyle alâkalı bir günah işleyerek) nefsine zulmeder de, sonra Allâh’tan mağfiret dilerse, Allâh’ı (günahlarını çokça bağışlayıcı bir) Ğafûr ve (kendisine ziyade acıyan bir) Rahîm olarak bulur.” (Nisâ Sûresi:110)

Bilinmelidir ki bu âyet-i kerîme şu iki hükmü ifade etmektedir:

1) İster küfür ve şirk, ister kasten adam öldürme, isterse mal gasbetme olsun küçük büyük her türlü günahtan ötürü tevbe yapılabilir.  Çünkü Mevlâ Teâlâ’nın:

 “Kim bir kötülük yapar yahut kendine zulmederse” (Nisâ Sûresi:110’dan) kavl-i şerîfi bütün günahları içine almaktadır.

ZULÜM ŞİRKTİR

2) Âyet-i kerîmenin zâhiri, sadece istiğfarda bulunmanın yeterli olacağını ifade etmekteyse de, ulemadan bazısı, bu mağfiret talebinin, tevbe etmesine bağlı olduğunu zikretmişlerdir.

Zîra günahta ısrar edildiği hâlde yapılan istiğfarın fayda vermeyeceğini söylemişlerdir.

“Rûhu’l-Beyan Tefsîri”nde zikredildiğine göre, âyet-i celîlede geçen “Kötü iş”ten maksat, şirkin dışındaki günahlar, “Zulüm”den maksat ise şirktir.  Çünkü şirk en büyük zulümdür. “Kötü iş” ten maksadın, sağîre (küçük günah), “Zulüm” den muradın ise, kebîre (büyük günah) olduğu da söylenmiştir. İbni Abbâs (Radıyalllâhu Anhumâ) bu âyet-i celîlenin tefsirinde şöyle buyurmuştur:  

Gafûr ve Rahîm

“Allâh-u Teâlâ bu âyet-i kerîmesinde hilmi, afv-u keremi, geniş rahmeti ve mağfiretiyle kullarına şunu bildirmiştir ki bir insan küçük ya da büyük bir günah işlese, sonra Allâh-u Teâlâ’dan mağfiret talep etse, o takdirde Allâh-u Teâlâ’yı Gafûr ve Rahîm olarak bulacaktır, velev ki günahları göklerden, yerlerden ve dağlardan daha büyük olsun.” (Taberî, no:10429, 4/273, Suyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 4/691) İmâm-ı Beyhakî (Rahimehullah) “Şu‛abu’l-Îmân” isimli eserinde İbni Mes‛ûd (Radıyallâhu Anh)ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:  “Benî İsrâîl’de bir adam bir günah işlediği zaman sabahleyin kapısında: ‘Bu kul şöyle şöyle günah işledi, bu günahın keffareti ise şu şekilde amel etmesidir’ diye yazılı bulurdu, elbisesine idrar değen kimsenin de onu makasla kesmesi gerekirdi.”

Bunu duyan bir kimse: “Allâh’ın, Benî İsrâîl’e verdiği daha iyiymiş!” deyince İbni Mesûd (Radıyallâhu Anh) ona:  “Allâh-u Teâlâ’nın size verdiği, onlara verdiğinden daha hayırlıdır, Allâh-u Teâlâ suyu sizin için temizleyici kıldı” dedi. (Taberî, Câmi’u’l-beyân, no:10427, 4/273)

CİBRİL GELDİ

Diğer bir rivâyette ise İbni Mesʽûd (Radı- yallâhu Anh):  “Allâh-u Teâlâ’nın bize bu (naklettiğimiz) âyet-i kerîmenin yerine, Benî İsrâîl’e verdiğini (kişinin günahının ve keffaretinin kapısına yazılmasını) vermesini istemezdim” demiştir. (Beyhakî, Şu‘abu’l-îmân, no:7143, 5/426) İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhumâ): “Nisâ Sûresi’nde sekiz âyet vardır ki, onlar bu ümmet için güneşin üzerine doğup battığı her şeyden daha hayırlıdırlar” buyurmuş ve geride nakletmiş bulunduğumuz bu âyet-i kerîmeyi de onlardan saymıştır.

Ebû Ya’lâ, Taberânî ve İbni Merdûyeh, Ebu’d-Derdâ (Radıyallâhu Anh)ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmişlerdir: Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bir yerde oturup, biz de etrafında oturduğumuz zaman, bir hâceti olup da kalkıp geri dönmek isterse, nalinlerini veya üzerindeki bazı eşyayı o mecliste bırakırdı. Bir keresinde nalinlerini bırakarak kalkmıştı ki, ben su kabı alarak peşine düştüm, bir zaman sonra hâcetini görmeden geri döndü ve:

“Şüphesiz ki bana Rabbimden bir gelen (Cibrîl-i Emîn) geldi ve: Allah çok acıyıcıdır

‛Her kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de, sonra Allâh-u Teâlâ’dan mağfiret dilerse, Allâh-u Teâlâ’yı ziyade mağfiret edici ve çok acıyıcı bulur’ (Nisâ Sûresi:110) dedi. Ben de bunu eshâbıma müjdelemek istedim” buyurdu.

Ebu’d-Derda (Radıyallâhu Anh) şöyle devam etti: Daha evvel inmiş olan; “Kim bir kötülük yaparsa onunla cezalandırılacaktır” (Nîsâ Sûresi:123’den) âyet-i kerîmesi insanlara çok ağır gelmişti (bu müjdenin gelmesi onları ferahlandırdı).

TÖVBE AFFETTİRİR

Bunun üzerine ben “Ey Allâh’ın Rasûlü! Bir adam zina etse, hırsızlık etse de, sonra Rabbinden mağfiret dilese, Allâh-u Teâlâ onu da affeder mi?” deyince Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Evet” buyurdu. Ben bunu tekrar sorunca Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) yine: “Evet” buyurdu, üçüncü kere sorduğumda ise: “Evet! (Zina da etse, hırsızlık da etse, sonra Allâh-u Teâlâ’dan mağfiret dilese Allâh-u Teâlâ) Ebu’d-Derdâ’nın burnunu yere sürtmek için (onu affeder)” buyurdu. (Taberânî, el- Mu‘cemu’l-kebîr, no:109, 20/59, İbni Kesîr, et-Tefsîr, 1/492, Suyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 4/692) Bu hadîs-i şerîfi Ebu’d-Derdâ (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet eden Kab (Radıyallâhu Anh):
mağFiRet edici bulur

“Ben, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sel- lem)in bu sözünden sonra Ebu’d-Derdâ’nın kendi parmağı ile burnuna vurduğunu görür- düm” demiştir.

Mevlâ Teâlâ bu âyet-i celîlenin sonunda:  “Allâh’ı Gafûr ve Rahîm olarak bulur”  (Nisâ Sûresi:110’dan) buyurmuştur ki, bunun mâ- nâsı:

 “O kimse, Allâh’ı kendisi için mağfiret edici ve rahmet edici bulur” şeklindedir.  Âyet-i kerîmeden anlaşıldığından dolayı “lehu” zamiri hazfedilmiştir. Çünkü istiğfara teşvik ancak bu mânâ murad edildiği zaman düşünülebilir.

 

İKİ CENNET

“Hayâtü’s-sahâbe” de zikredildiği üzere Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)ın halifeliği döneminde ibadet ehli, son derece takva sahibi bir genç vardı. Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)ın hayret ve takdirle izlediği bu gencin kalbi, Allâh ve Rasûlü(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in sevgisiyle doluydu. Vakit namazlarında cemaati kaçırmaz, namazdan çıkar çıkmaz evine döner ve ihtiyar babasının hizmetini görürdü.

Bu gencin evine giden yolu bir kadının kapısının önünden geçiyordu. Kadın her defasında gencin yoluna çıkarak çirkin tekliflerde bulunuyor, fakat genç Allâh korkusundan ona iltifat etmiyordu.

KORKUYLA BAYILDI

Yine bir gün yatsı namazını kıldıktan sonra evine giderken, kadın tekrar karşısına çıktı. Bu sefer bütün maharetini kullanarak genci kandırmayı başardı. Fakat genç, kadının ardı sıra eve girerken birden bire Allâh-u Teâlâ Hazretleri’ni hatırladı ve korkuyla dilinden şu âyet-i kerîme döküldü:

 “Takvaya erenler(var ya), onlara şeytandan herhangi bir vesvese iliştiği zaman (Allâh’ın emir ve yasaklarını)hatırlayıp, hemen gerçeği görürler.” (A’râf Sûresi:201)

Hemen ardından da bayılarak düştü. Kadın hizmetçisini çağırdı. Genci tutarak evinin önüne getirip koydular. Sonra da kapıyı çalarak babasına haber verdiler. Babası dışarı çıkınca, oğlunu baygın bir vaziyette kapının önünde buldu. Komşulardan bir kaçı genci tutup eve taşıdılar.

RUHUNU TESLİM ETTİ

Uzun bir müddet baygın kalan genç kendine gelince, babası: “Evladım neyin var ne oldu?” diye sordu. Oğlu: “Bir şeyim yok” dedi. Babası: “Allâh aşkına söyle!” deyince, oğlu başından geçenleri anlattı. Babası: “Hangi âyeti okumuştun?” diye sordu. Genç âyeti okudu ve tekrar kendinden geçti. Bir de baktılar ki genç ruhunu teslim etmiş. Bunun üzerine genci yıkadılar ve gece vakti götürüp gözyaşlarıyla defnettiler.

Sabah olunca olay Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)a bildirildi. Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) gencin babasına gelerek başsağlığı diledi ve: “Bana niye haber vermedin?” diye sordu. Gencin babası: “Ey müminlerin emîri! Vakit geceydi” dedi. Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh): “Bizi onun kabrine götürün” dedi.

Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) ve beraberindekiler gencin kabrine geldiler. Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh):
 “Ey filan kişi! Rabbin makamında durmaktan korkanlara iki cennet var”(Rahmân Sûresi:46) dedi. Kabirdeki genç dile gelip: “Yâ Ömer! Rabbim cennette bana onları iki defa verdi” diye cevap verdi.

 

Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)'i
RÜYADA GÖRMEYİ SAĞLAYAN FAİDELER

“Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e salât-ü selâm getirmenin faydaları ve yararları” ile ilgili hazırlayacağımız risalede de zikredileceği üzere, hangi sîğa ile olursa olsun, çok salevât-ı şerîfe getirmek onu rüyada görmeye de sebep olur. Salât-ü selâmı çok yapmakta mübâlağa ve bunda devam hâsıl olunca; bu kimse yakaza (uyanıklık) hâlinde Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i görme hâline ulaşır.

Ben burada sadece belirli salevât-ı şerîfeleri, sûreleri ve duâları okumak sûreti ile Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i rüyada görme şerefine nâil kılan fâideleri zikredeceğim.

BİRİNCİ FÂİDE

Ebu’l-Kāsım es-Sübkî (Rahimehullâh) “ed-Dür-rü’l-munazzam fi’l-mevlidi’l-mu‛azzam” adlı kitabında Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

 “Her kim: ‘Ruhlar arasında, Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in rûh-u şerîfine, Cesedler arasında, Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in cesed-i şerîfine, Kabirler arasında, Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kabr-i şerîfine salât-ü selâm olsun’ diye salevât getirirse beni rüyasında görür.

Kim beni rüyasında görürse kıyamet gününde de görür. Kıyamet gününde beni görene de ben şefaat ederim. Şefaat ettiğim kimse ise Havz-ı Kevserimden içer ve Allâh onun cesedini cehennem ateşine haram kılar.”

 

AYET- İ KERİME

Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin. [Ahzab 56]

HADİS-İ ŞERİF

Öğünmek için söylemiyorum, ben peygamberlerin efendisi, sonuncusu ve şefaat edicilerin de ilkiyim. [Darimi]

ALİMLERDEN ÖĞÜTLER

Allahü teâlâ dilediğini yapar. İster sebepli ister sebepsiz, dilediği gibi azap veya lütfeder. Güzel ve doğru onun dilediğidir. Allahü teâlâ bize fadlı, ihsânı ile tecelli etsin; bizi fadlı ile korusun! Adliyle tecelli ederse, yanarız. Seyyid Abdülhakim Arvasi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi