Dr. Erbakan Özal

Dr. Erbakan Özal

Ey Türk, Kürt ve Diğer Kardeşlerim!.. (I)

Ey Türk, Kürt ve Diğer Kardeşlerim!.. (I)

Türkiye, güçlü devletler arasında olmasa bile, İslam âleminin büyük beklentilerle istikbale ümitle bakabilmesi ya da bağlanabilmesi için yegâne beşeri dayanağıdır. Şaşırtıcı gelebilir ama bu ülkenin kıymetinin en iyi şekilde anlaşılacağı an, memleketin iç savaşa sürüklendiği ve kardeşin kardeşe silah sıkmaya başladığı an olacaktır. Ancak, o vakit artık geriye dönüş mümkün olmayacağından dolayı, ahu vah etmenin hiçbir faydası olmayacaktır. Öyle ise, lütfen oyuna gelmeyelim!..

Değerli kardeşlerim!

Bilimsel ve resmi eserlere göre, “Dünyanın kaşarlanmış sömürgeci, emperyalist ve merhametsiz güçlü devletleri” olan Batılı ülkeler, bölgedeki Kürt kardeşlerimizi, Türkiye devletinden daha mı çok seviyor sahiden? Yine genel kabul gören veriler bağlamında, artık sağır sultanın (!) bile duyduğu ya da bildiği asıl gerçek şudur: “Batılılar, bölgedeki Kürt toplulukları kullanarak İsrail’in ütopya projesi olan arz-ı mev’ud hayalinin gerçekleştirilmesine uygun zemin oluşturmaya çalışmaktadır.” Dolayısıyla, yaygın değerlendirmelere göre; İsrail, Osmanlı coğrafyasında kendisine engel gördüğü Türk, Arap, Fars halkları ile yerleşik İslam inancına karşı Kürt toplulukları kullanmaktadır. Bu dehşetengiz değerlendirmeler karşısında, ne kadar daha kardeş kavgasına seyirci kalmayı sürdüreceğiz? Dikkat! Başkalarını düşman bellemekten bahsetmiyorum; oyuna getirilmemize karşı uyanık olmamızı istiyorum!.. 

Yaygın değerlendirmelere göre; Batılılar, üstlenmiş oldukları bu projeye inanmamakla birlikte, menfaatlerine uygun olduğu için, zorlanarak da olsa, nihayetinde bu projeyi uygulamaya koyulmuşlardır. Peki, projenin bu ayağının gerçekleştirilmesine inanmayan Batılılar, niçin böylesine büyük bir hayal için milyonlarca Müslüman’ı şehit etmekte, milyonlarcasını sakat bırakmakta, milyonlarcasını yetim, öksüz ve dul bırakmakta, yerleşik aile mefhumunu ortadan kaldırıp işgal edilen İslam ülkelerini kesintisiz iç hesaplaşmaların ortasında bırakmaktadırlar? Yine yaygın yazılı değerlendirmelere göre; elbette işin perde gerisinde küresel ekonominin patronları ile binlerce yıldan beri yer altından devletlerin kılcallarına kadar yerleşmiş bulunan örgütlü derin güçlerin kurumsal yapıları bulunmakta olması nedeniyle, gerçekleştirilmesi zor görünen bu proje için toptan seferberlik ilan etmeyi kendilerine vazgeçilemez bir görev kabul etmişlerdir.

Açıkçası, her ne kadar böylesi bir projenin gerçekleştirilebilirlik ihtimali oldukça zayıf olsa da, geride bırakacağı korkunç yıkım nedeniyle ciddi anlamda endişe uyandırmaktadır. Bunun farkında olan Batılılar ise, verilen emre itaat etmenin paralelinde elde edebilecekleri olabildiğince büyük ölçekli ekonomik menfaatler için, bölgede sömürülmeye değer ne varsa, acımasızca tümünü birden en ince ayrıntısına kadar ele geçirmeye çalışmaktadırlar. Hakikat böylesine net bir biçimde kendisini gözler önüne seriyor olmasına rağmen, bu süreçte hâlâ daha PKK ve türevi örgütleri Kürt topluluklarıyla ilişkilendirenlerin hiçbir şekilde iyi niyetli olmadıklarını da lütfen gözden kaçırmayalım…

Ülkemize, milletimize ve ulvi değerlerimize karşı böylesine korkunç, acımasız ve gözü kara bir derin operasyonlar yapılırken, hâla daha PKK ve türevlerinin, bölgedeki Kürt topluluklarının istikbal hayallerine hizmet ettiğine mi inanılacak? Üstelik PKK ve türevlerinin adı Kürt kavramıyla alakalı olsa da, bu simge örgütlerin iç yapılarının tamamı batılıların kontrolündeki çok uluslu silahlı gruplarla yapılandırılmıştır. Yani, yapılan yaygın analizlere göre; tıpkı IŞİD gibi, PKK ve türevi örgütleri adına operasyon yapanlar profesyonel elemanların ağırlıklı çoğunluğu Batılı devletlerin yetiştirerek görevlendirdiği elemanlardır. Bu anlamda yetiştirilerek kullanılan insanların belli bir miktarı da maalesef bu bölgemizin insanlarıdır.

Şimdi böylesine sistemli, profesyonel, sinsi, kamufle ve güçlü operasyonların gerçek mahiyetini çözme noktasında aciz kalan bölge ülkeleri yanında, bölge halklarından ne bekleyebiliriz ki? İşte, böylesine garipliklerin şifresini çözerek oynanmakta olan oyunu bozmanın zorluğunu düşünecek olursak; Irak, Afganistan, Libya, Mısır, Yemen ve Suriye’deki halkların yanılarak iç savaşa tutuşmuş oldukları gibi, maalesef, Türkiye’nin de benzer bir iç savaşa sürüklenmesinin önüne geçebilmek, gerekli acil tedbirler alınmadığı takdirde, neredeyse imkânsız hale gelebilir. Unutulmasın ki; İÇ SAVAŞ çıkartılmasına karar verilmişse eğer, farklı kesimleri temsil ediyor görüntüsü altında piyasaya sürülebilecek 100 kişilik yabancı istihbarat elemanı vasıtasıyla, birkaç gün içerisinde, çok güçlü olduğunu zannettiğimiz Türkiye’yi geri dönülmesi mümkün olmayan bir iç savaş sürecine sürükleyebilir. 

Uzmanlar, boşu boşuna “harekete geçirilmeye hazır bekleyen uyuyan hücreler” projesini sıklıkla dile getirmiyorlar. Sözü edilen uzman değerlendirmelerine göre; aslında Türkiye, NATO üyesi olmasının kazandırmış olduğu bilgi, tecrübe ve donanımla bu durumların hepsini en ayrıntısına kadar bilmesine karşın, niçin gerekli tedbirleri aldığını kitlelere hissettirememektedir? Hakikaten çok şaşırtıcı bir durum!..

Devam edecek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Erbakan Özal Arşivi