BAŞBAKAN Yardımcısı Kurtulmuş “Cumhurbaşkanlığı sistemine” geçilmesi ile ülke yönetiminin “çift başlılıktan” kurtulacağını ifade ettiği zaman buna karşı çıkmış ve “Cumhurbaşkanı bir şey yapılmasını istiyor da hükümet karşı mı çıkıyor?” diye sorarak Numan Kurtulmuş’u eleştirmiştik.

Meğer Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş doğru söylüyormuş.

 

Ülke yönetiminde bir “çift başlılık” söz konusuymuş.

Bunun en güzel örneğini de yine Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “çok farklı tellerden çalan” açıklaması ortaya koyuyor. Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş “bir şey” diyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yok öyle bir şey” diyor.

 

Hadi daha açık anlatalım.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş El Bab operasyonunun başarılı olması ile Fırat Kalkanı Harekâtı’nın hedefine ulaşacağını söylüyor. “Rakka başka bir meseledir” dedikten sonra, “Rakka meselesi Türkiye sınırlarını tehdit eden bir şey değil” diye konuşuyor. Konu Erdoğan’a iletildiğinde bakın O ne diyor:

“El Bab’dan sonra durmak; böyle bir şey yok. Orada bir iletişim sıkıntısı olabilir. El Bab bir defa bizim nihai hedefimiz değil. Şu ana kadar biliyorsunuz 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdik. DEAŞ’ın asıl merkezi El Bab değil Rakka. Nihai hedef de 5 bin km karelik bir alanı temizlemektir.”

Cumhurbaşkanı ile Başbakan Yardımcısı’nın “söylemleri” arasındaki bu farklılık bizi Kurtulmuş’a yönelttiğimiz eleştirilerden dolayı özür dilemeye mecbur ediyor! Meğer Başbakan Yardımcısı “çift başlılıktan” şikâyet ederken yerden göğe haklıymış!

Ama böyle bir “çift başlılığın” Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilince ortadan kalkacağını kim garanti edebilir?

 

Diyelim ki Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı’na Numan Kurtulmuş atanmış olsun. O zaman bir açıklama yaparken, “Acaba Cumhurbaşkanı bu konuda ne der?” diye düşünecek mi?

Yoksa yine “aklına geleni” söyleyecek mi? Ne değişecek o zaman? “Çift başlılık” yine söz konusu olmayacak mı? Korkarız ki bu çalışmalar “havanda su dövmekten” öteye bir anlam taşımıyor! Çünkü “çift başlılık” biraz da kendi aralarındaki “diyalog eksikliğinden” kaynaklanmıyor mu?