Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

PKK ve DTP, Ergenekon’un neresinde?

PKK ve DTP, Ergenekon’un neresinde?

Bir hastalığın "tedavi" edilebilmesi için, ilk önce ona "doğru teşhis" konulması gerekir... "Teşhis" konulabilmesi için de "muayene" ve "tahlil"e ihtiyaç vardır... Evet, "tahlil" yapılmalıdır ki; "hastalığın kaynağı" ve "hastalığı tetikleyen" unsurlar ortaya çıkarılabilsin... Hastalığın tedavisi için, nasıl ki "muayene, teşhis ve tahlil" gerekiyorsa, "problem"lerin çözümü için de aynı yöntemler geçerlidir... Çünkü, "insan vücudu" için "hastalık" neyse, "ülkeler" için de "problem" odur.. Ortada bir "problem" varsa, onun çözümü için de "teşhis"in doğru konulması, "tahlil"in doğru yapılması gerekir...
Aksi halde, "yara" büyür büyür ve "kangren"e dönüşür... Kangren olan uzvun kesilip atılmak zorunda kalındığını söylemeye herhalde gerek yok...

BU, ORGANİZE BİR KALKIŞMADIR!
Bu girizgâhtan sonra, soralım: "Problem" nedir?..
Türkiye'nin esas problemi "terör"dür, "darbe"lerdir, "çete yapılanmaları"dır, "faili meçhul"lerdir, "vatan, millet, bayrak" adına girişilen ancak "menfaat" amaçlı "illegal eylemler"dir!..
Peki, problemin odağında kim vardır:
35-40 bin cana ve 300 milyar dolara malolmuş "PKK" vardır, PKK'nın siyasal uzantısı "DTP" vardır ve tüm bu örgütlenmelerin içine "kol" salmış olan terör örgütü "Ergenekon" vardır!..
Ergenekon, öyle bir "ahtapot"tur ki; bir kolu PKK'nın içinde, bir kolu DHKP-C'nin içinde, bir kolu DTP'nin içinde, bir kolu "Milliyetçi, solcu, laikçi, ulusalcı ve İslâmcı geçinenler"in içindedir...
İşin ilginç ve garip tarafı;
Adına Ergenekon denilen "ahtapot" sıkıştığında "kol"lar hemen harekete geçmekte ve "hangi örgüt harekete geçirilecek" ise, o harekete geçirilmektedir!..
Kâh PKK, kâh DTP!..
Ya da;
Kâh "sağcı"lar, kâh "solcu"lar!..
Veya "ulusalcı"lar!..
Son günlerde meydana gelen olaylara dikkatli bakarsanız, bunun böyle olduğunu sizler de göreceksiniz..
Kim, ne derse desin;
"Organize bir kalkışma" ile karşı karşıyayız.
Evet, bunun adı "organize bir kalkışma"dır!..

LÜTFEN ZAMANLAMAYA DİKKAT!
Düşünebiliyor musunuz;
Tam da "Ergenekon Terör Örgütü duruşması"nın başlayacağı/başladığı günlerde, "DTP kurmayları"ndan biri, "işkembe"den bir palavra savuruyor:
"Öcalan'a işkence yapılıyor!"
İşkence iddiasının "zamanlama"sına lütfen dikkat!
Tam da, "Ergenekon Dâvâsı'nın arefesi"nde!..
Ondan sonrası malûm...
En ön saflara "çocuklar"ın sürüldüğü ve ellerine taş ve sopa verilen "gösteriler" başlıyor!..
Diyarbakır başta olmak üzere, Güneydoğu'nun birçok şehrinde "lastik"ler ve "özellikle toplanmayan çöpler" yakılıyor, "tehdit"ler savurulup "kepenk"ler indirtiliyor, polise "taşlı-sopalı saldırılar" yaptırılıyor!..
Ki, bu "illegal gösteriler"i yapanlar içinde, Şırnak'ta dün olduğu gibi "DTP'li Belediye Başkanları"nın da bulunması, "PKK-DTP dayanışması" veya "PKK-DTP işbirliği"nin önemli bir göstergesi olsa gerek.

13 ARALIK 2005’TE DİYARBAKIR’DA
Benim anlayamadığım şu:
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bütün "risk"lere ve "PKK tehditleri"ne rağmen Diyarbakır'da Dicle Üniversitesi'nin açılış töreninde söylediği gibi;
"Bir taraftan demokrasiden yana olduğunu söyleyeceksin, bir taraftan demokratik hukuk devletinden yana olduğunu söyleyeceksin, öbür tarafta vatandaşın, esnafın, tüccarın ticaret yapma hakkını tehditle ortadan kaldıracaksın" hiç olacak şey mi?..
Hem "demokratik açılımlar" isteyeceksin, hem de "demokratik adımlar" atmaya çalışan bir Başbakan'ı "protesto"larla karşılayacaksın!..
Size bir şey söyleyeyim mi;
Diyarbakır özelinde Osman Baydemir, Güneydoğu genelinde ise "DTP'liler"in herhangi bir "çözüm" istediklerine inanmıyorum ben...
Bu kanaatimi, 13 Aralık 2005'te gittiğimiz Diyarbakır temaslarından bu yana muhafaza ediyorum...
Hatırlarsınız... 13 Aralık 2005'te, Murat Yalçıntaş başkanlığındaki "74 kişilik İTO heyeti" ile birlikte Diyarbakır'a gitmiştik...
İTO'nun amacı, Diyarbakır'ı da içine alan "iki proje"yi hayata geçirmekti...
Birincisi,
"Doğu ve Güneydoğu Anadolu Turizm Odaklı Kalkınma Projesi."
ikincisi de;
"İhracata İlk Adım Projesi"
Birincisi "Almanya", ikincisi de "İspanya" orijinli bir projeydi...
Bu gezi esnasında; Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı sayın Kutbettin Arzu ile Diyarbakır Ticaret Başkanı sayın Fahrettin Akyıl'ı; son derece "istekli" ve "heyecanlı" görmüştüm... Projelerin bir an önce hayata geçirilmesini bekliyorlardı...
Sayın Kutbettin Arzu'nun bir sözü vardı ki; hemen herkesin, üzerinde uzun uzun düşünmesi gerekiyordu...
Şöyle diyordu Kutbettin Bey:
"Bu ülkeye kim bir çivi çakacaksa, ben onun emrindeyim!.. Eğer çivi çakacak bir yer bulamazsa; gelsin, benim kafama çaksın!..
Yeter ki; bu ülkeye bir çivi çakılsın!"
Bu sözler de gösteriyordu ki; her türlü fedakârlığa hazırlar!.. Zaten bunu, "karşılama"dan "uğurlama"ya kadar fazlasıyla göstermişlerdi... Özetle söylemem gerekirse, "sımsıcak bir ilgi" görmüştük Diyarbakır'da!..
Fakaaat!..
İşte, işin bir "fakat"ı vardı ki; üzerinde önemle durulmalıydı.
Ne enteresan değil mi;
"Diyarbakır'a katkı" için tam "74 işadamı" ile giden İTO heyeti, Diyarbakır Belediye Başkanı tarafından karşılanmadı, iyi mi?..
Bırakın karşılamayı, Baydemir, İTO heyetine bir "hoşgeldiniz" bile demedi!..
Düşünebiliyor musunuz;
İTO üyesi işadamları İstanbul'dan kalkıp, taa Diyarbakır'a gidiyor ama Diyarbakır'ın Belediye Başkanı, onlara bir "hoşgeldin"i bile çok görüyor!..
İTO heyeti değil de, "gâvur heyeti" gelseydi, acaba ne yapardı Osman Baydemir?..
Herhalde yollarına "kırmızı halı"lar serer, "çiçek"lerle karşılardı!.. Hoş, bunu zaten yapıyor!..
Demek oluyor ki; Baydemir'in gözünde;
"Müslüman"ın "gâvur" kadar değeri yok!..
Peki, "gâvura rağbet" niye?.. Çünkü Baydemir, "çalışmak ve yatırım yapmak" yerine "dilencilik" yapıyor!..
Evet, evet, "gâvurdan para dilenmek" daha kolayına geliyor!.. Onlar da, "sinsi emeller"ini gerçekleştirebilmek için "para" verip, Baydemir'i kullanıyorlar!..
Saklayacak değilim, kanaatim böyle!..

O ÇÖPLER NİYE TOPLANMADI?
İşte bu Baydemir; tam da "Ergenekon Terör Örgütü duruşması"nın başladığı gün, "büyük bir risk" alarak Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nin açılışına katılan Başbakan Erdoğan’ı protesto için, "çöp"leri toplatmamış iyi mi?..
Başbakan, "manzara"yı şöyle tasvir ediyordu:
"Diyarbakırımız daha güzel olsun diyoruz ama, Allah aşkına havaalanından buraya gelirken şu yolların halini gördüm... Modern bir şehre bu pislik yakışır mı? Acaba bu Diyarbakır'ı yönetenlerin çöp arabaları yok mu, temizlik elemanları yok mu? Bu yakışıyor mu?"
Bu "çöp"ler, elbette "özellikle" toplanmadı!..
Özellikle toplanmadı ki; "lastik"lerin yeterli gelmediği yerlerde "çöp"ler ateşe verilsin!..
Şimdi, söyleyin Allah aşkına;
"Böyle bir kafa" ile ne yapılır, nereye gidilir ve hangi "demokratik adım" atılır?..
Bana öyle geliyor ki;
Osman Baydemir'in "Kürt halkı" diye bir derdi yok..
"Kürt halkının mağdur olduğunu" göre göre "gerilla taktiğini andıran eylem"lere girişmek, tek cümleyle özetlenebilir: "Kürt halkından kopukluk!"
Sadece Osman Baydemir değil, kendilerini "Kürtlerin önderi" olarak gören/gösteren DTP kurmaylarının da "Kürt halkının talepleri" ile bir ilgilerinin olduğunu sanmıyorum.
Onların bütün derdi, "Mart'taki mahalli seçimler"de başarılı olmak ve "Diyarbakır'ı kaybetmemek!"
Öyle ya;
Diyarbakır'ı kaybederlerse "gâvur heyetleri" nereye gelecek, onları nerede ağırlayacaklar?..

AHMET TÜRK, DAHA DA GERİYOR!
Bunun içindir ki, "DTP ortamı germeye" ve "kaosu ülke geneline yaymaya" çalışmaktadır!..
"DTP Meclis Grubu"nun "TBMM" dururken, dün Diyarbakır'da toplanması ve Genel Başkan Ahmet Türk'ün "gerginliği tırmandırıcı" sözler sarf etmesi, "bu amaca yönelik"tir!..
PKK'nın başı Apo'dan "Sayın" diye söz eden Ahmet Türk'ün; "Kürtler iki gündür sokaklarda tepkilerini gösteriyorlar, taleplerini sloganlarla, dövizlerle, yürüyüşlerle ifade ediyorlar" diyerek bölge halkını kışkırtmaya çalışması!..
"Abdullah Öcalan'a dönük geliştirilen her türlü politikanın Kürt halkına yönelik olduğunu, oradaki en ufak onur kırıcı, irade kırıcı uygulamanın Kürtlerin onur ve iradelerini kırmaya yönelik olduğunu hepimiz biliyor ve görüyoruz" ifadelerini kullanması ve dahası;
"Kürtlerin iradesi olarak gördüğü ve her türlü saldırıda, anında refleks göstererek iradesini beyan ettiği Sayın Abdullah Öcalan'a yapılan bu uygulama gayri insani, gayri ahlaki ve gayri hukukidir. Düşmanına bile saygı gösterilmesi sosyal ve siyasi etik gereğidir. Bundan yoksun olanlar kendilerine gösterilecek saygıdan da yoksun kalırlar" şeklinde ifadeler kullanması; asıl derdin "Kürt halkı" değil, "PKK'nın başı" olduğunun göstergesidir!..
Öyle ya; "Apo yok"ken de "Kürt halkı" vardı!..

ERGENEKON-PKK-DTP ÜÇGENİ!
Yeniden başa dönecek olursak; Silivri'de "mahkemeye baskı" gösterilerinin de, Diyarbakır'da "Hükümet'e baskı" gösterilerinin de arkasında "Ergenekon" vardır!
Silivri ve Diyarbakır'daki "kalkışma"ların "Ergenekon'dan bağımsız" olduğunu iddia edebilmek için "kör" veya "aptal" olmak gerekir!..
Hayır, "aptal" değiliz!..
"Ergenekon Terör Örgütü Dâvâsı"nın bir numaralı sanıklarından Doğu Perinçek, bağıra bağıra, "Ergenekon soruşturması bitmeden PKK terörü bitmez" diyorsa ve tam da bugünlerde "PKK terörü" tırmanıyorsa, işte burada durup, düşünmek ve "fotoğrafı iyi okumak" gerekmektedir!..
"Manzara"yı açık ve net koyalım;
Şu anda "Şeytan Üçgeni"nin tam ortasındayız...
PKK'dan, DTP'den ve Ergenekon'dan oluşan bir "Şeytan Üçgeni"nin!..
Bu gerçeği hiç kimse yok sayamaz!..
Yok saymaya kalkanın da, "ahtapotun hangi kolunda" olduğuna bakmak lâzım!..
Çünkü "Ahtapotun kolları" her yerde!..
Bir "son dakika" haberi:
Osman Baydemir, 3 yıl 6 ay hapsi istenen bir dâvâdan daha "beraat" etmiş, iyi mi?..
İyi seyirler, ey halkım!!!
Uzman kılıflı Ergenekoncular!
Hani, "Sözüm, meclisten dışarı" diye bir söz vardır ya...
O an "toplantıda" bulunanlar "kapsam dışı" bırakılır ya, benim de "profesörlerin tamamı"na değil, "bir kısım profesöre" bir çift sözüm var...
Ekranlarda, "hukuk uzmanı" kılıfıyla resmen ve alenen "Ergenekon avukatlığı" yapan ve "ense"leri "kilise direği"ni andıran bazı "prof"lar; Ergenekonculara yönelik operasyonların "hukuk dışı" olduğunu savunup, diyorlar ki; "Savcı davet etseydi, onlar giderdi!"
Nah giderdi!.. Levent Ersöz gitti mi?.. Turhan Çömez gitti mi?.. "Savcı"ya değil, "yurt dışına" gittiler!.. Gidiş, o gidiş!..
Kaldı ki; karşımızda "silahlı terör örgütü" var... Böyle bir örgütün mensubuna, "gel de kahve içelim" demek eblehlik değilse, nedir?..
Dahası; herkese "operasyon" yapılıyor, herkes "gözaltı"na alınıyorken, Ergenekoncuların ayrıcalığı ne?!?..
Yine bir sözle bitirelim: Bu "uzman"(!)lar var ya; okumuşlar okumasına ama, "eşşeklik"leri baki kalmış!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi