Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Evin sahibi sen değilsin

Evin sahibi sen değilsin

Modern insanın tutulduğu üç kronik hastalık var ; yalnızlaşma, bencillik ve kibir. Kibir bütün olumsuz hasletleri bünyesinde barındıran manevi bir sorun. Bu hastalığa yakalanan fertler fıtratlarında barındırdıkları değerleri bir bir kaybederek yoksullaşıyorlar. Yaşamı için gerekli olabilecek hiçbir şeye sahip olmayan yoksul bir kişi nasıl bir bocalama içersinde yaşıyorsa manevi anlamda yoksullaşan kişi de aynı karmaşayı aynı bocalamayı ruhsal dünyasında yaşıyor.

Kibir kişinin Allah’ın lütfettiği imkânlar üzerinden ahkâm kesmesi ve küstahlık yapmasıdır. Kendisini dünyanın merkezinde gören kişi, ahretle olan bağını unutuyor ve dünyada ebedi kalacakmış vehmine kapılıyor. Hayalle gerçek arasında bir bağ kuramayan kibirli insan benliğinden uzaklaşarak mayınlı tarlalarda gezinmeye başlıyor. Ve varlığını hiçbir zaman kendisine ait olmayan ve olamayacak olan imkânlar üzerinden tanımlamaya ve buna kendisini inandırmaya çalışıyor. Oysa evrende yegâne güç ve kudret sahibi olan tek varlık Allah’ tır . Kibirli kişi Ona ait olan bir sıfata kendini ortak etmeye çalışmakta ve tutulduğu bu ağır hastalığı diğer insanlara da bulaştırmaktadır.

Tevazu ne kadar engin ve kuşatıcı bir değer ise kibir de o kadar yıkıcı ve tahripkâr bir duygudur. Zira Resulullan “bir kimseye Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi kötülük olarak yeter” buyurmakta ve kibrin kişilerarası ilişkilere verdiği ağır tahribata vurgu yapmaktadır. Kibri ile ön plana çıkan fertler aynı zamanda sevgi ve kardeşlik gibi iki önemli değerin katilidirler. Bu değerleri katleden kişi ya da kişiler tarihe karanlık bir bırakıp gitmişlerdir. Allahın kendisine bahşettiği mülkü kendinden zannedip kibre kapılan Karun’un durumu buna açık bir örnektir.

Bizler dünya üzerinde sadece birer emanetçiyiz. Sahip olduğumuz beden emanet, aldığımız nefes emanet, kullandığımız araçlar emanet, üzerinde yürüdüğümüz toprak emanet. Ve unutmayalım ki, hepimiz misafir olduğumuz bu mekânı terk edip ebedi yurdumuza göçüp gideceğiz. O nedenle dünyaya küçük bir çocuğun oyuncağına sarıldığı gibi yapışmaktan vazgeçip asli görevlerimize odaklanmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi