Adnan Tanrıverdi

Adnan Tanrıverdi

Mızrak çuvala sığmamıştır

Mızrak çuvala sığmamıştır

Üniversitelerde uygulanan başörtü yasağının kaldırılması amacıyla, TBMM tarafından, Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişikliği iptal eden ve yürütmesini durduran 5 Haziran 2008 tarihli Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesi, 4,5 ay gecikme ile Resmi Gazete’nin 22 Ekim 2008 tarihli nüshasında yayımlanmıştır.
Mızrak çuvala sığmamıştır.
Gerekçe, karara hukukîlik kazandıramamıştır. Vicdanları rahatlatamamıştır. Sızlatmıştır.
Gerekçenin açıklanması, Ergenekon Davasının yargılama safhasında, amiyane tabirle “karambole” getirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi yetkisini aşmıştır.
Mahkeme, evrensel hukuk kuralları yerine 28 Şubat’ın hukuk dışı uygulamalarını referans almıştır.
Mahkeme, kişi hak ve özgürlüklerinin korunması yerine, yasakların devamını savunmuştur.
Mahkeme, hukukî davranmak yerine, ideolojik ve siyasî davranmıştır.
Mahkeme, inancı nedeniyle örtünmenin, dinin siyasete alet edilmesi anlamına geldiğini; kişi temel hak ve özgürlüklerinden olmadığını savunmuştur.
Mahkeme, başlarını inançları nedeniyle örten üniversiteli genç kızların, dini inançları istismar ettiğini ve kutsal duyguları kötüye kullandığını ileri sürmüştür.
Mahkeme, genç kızlarımızın başörtülü olarak üniversitelere girmelerine müsaade edilmesinin, Anayasa’nın 174. maddesindeki devrim kanunlarının iptali anlamına geleceğini savunmuştur.
Mahkeme, başörtülü genç kızların üniversitelere girmeleri ile dinin, siyasal yapıya egemen olmaya başlayacağını veya dinin, ulusal irade yerine siyasal yapının hukuksal kurallarının meşruiyet temelini oluşturmaya başlayacağını iddia etmiştir.
Mahkeme, dinin emirlerini dogma (nass yerine, Allahu Teâlanın mutlak emirleri yerine kullanılmaktadır.) olarak kabul ederek, başını örtmenin, dogmaların (başörtmenin, Allah’ın emri olduğunu kabul etmenin) siyasal yapıya egemen olmasına sebep olacağını, bu durumun da özgürlükleri (kimin özgürlüğü savunuluyorsa) ortadan kaldıracağından başörtü yasağının (başörtmek özgürlük sayılmıyor ya, onun için yasaklanabilir.) devam etmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, aydınlanma (Rönesans ve Reformasyon hareketleri ile getirilen din dışı, seküler, aklı ilâhlaştıran felsefî düşünce yapısı) koşullarının sağlandığı toplumlarda (aklın, vahyin önüne geçirildiği; yani Allah’ın emirleri yerine aklın emirlerine tabi olan toplumlarda; yani külli irade yerine cüzi iradeye tabi olan toplumlarda), laik ve demokratik değerlerin özümseneceğini; dolayısıyla zımnen, başını örtmek isteyenlerin bu özümsemeyi yapamamış, anti sosyal kişiler olduğunu, bunlara müsaade edilirse; toplumun siyasal, sosyal ve kültürel yaşamının da buna bağlı olarak, evrensel değerlerin egemen olduğu, çağdaş bir görünüm kazanamayacağını ileri sürmektedir.
Mahkeme, laikliği inanç özgürlüğünün teminatı olarak görmek yerine; bir kısım felsefî düşünceleri referans alan bir ilke olarak gördüğünü; demokrasilerin çağdaş olabilmesi için, mutlak hakikat iddialarını (vahyi) reddedmeleri gerektiğini; dogmalara (Allah’ın emirlerine) karşı akılcılıkla durulmasının zorunlu olduğunu; dünyayı, dünyanın bilgisiyle açıklayabilecek toplumsal ve düşünsel temellerin yaratılması gerektiğini ileri sürmektedir.
Mahkeme, üniversitelerde başını örtme özverisinde bulunabilen birkaç genç kızın; kendilerinden farklı yaşam tercihlerine, siyasal görüşlere veya inançlara sahip olan bütün öğrenciler üzerinde bir baskı aracına dönüşmesi olasılığı bulunduğundan, örtünenlere baskı uygulanarak, örtünmeyi yasaklamanın gerekliliğini; böylelikle, başını örtenlerin üniversitelere alınmalarının engellenerek, eğitim hakkından herkesin eşit olarak yararlandırılmış olacağını savunmaktadır.
Mahkeme, çoğunluğu Müslüman olan ülke nüfusunu temsil eden yasa koyucunun (TBMM’nin çoğunluğunu oluşturan siyasî iradenin) dinsel özgürlüklerin sınırlandırılması yönünde iradesini göstermesi mümkün olmadığından, çoğunluk inancı dışında olanların temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması görevinin (üniversiteye başlarını örterek gitmek isteyen genç kızlarımız, kendileri gibi düşünmeyenlerin hangi temel hak ve özgürlüğünü kısıtlıyorsa) Anayasa Mahkemesi’nce üstlenilmesinin demokratik Anayasacılığın gereği olduğunu ileri sürerek; azınlığın korunmasını sağlayacak kanunların çıkarılmasında kendisini yetkili göstermiş ve azınlığın örtünmeme özgürlüğünün kullanılabilmesi için çoğunluğun inancına tabi olarak örtünmek isteyenlere konulan yasağın devam etmesine karar vermiştir.
Mahkeme, TBMM’nin ve milletin iradesini gasp etmiş ve millet adına karar vermek yerine, azınlık adına karar vermeyi tercih etmiştir.
Mahkeme, Anayasa değişikliklerini denetim yetkisinin, şekil bakımından ve sadece, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlı olmasının, Anayasa (148. Madde) gereği olmasına rağmen, kendisini esastan görüşmeye yetkili görmüş, Anayasayı ihlal ederek yasağın devamına karar vermiş ve bunu da kararının gerekçesinde savunmuştur.
Şimdi biz ve toplumun % 80’inden fazlası;
¥ Bir Allah’a, ölüme ve ahirete, hesap gününe, cennete ve cehenneme, Kur’an’a, İslâm Peygamberine (sas) ve getirdiklerine iman ediyoruz.
¥ Akl-ı baliğ Müslüman kadınlar için örtünmenin Allah’ın emri olduğuna inanıyoruz.
¥ Vahyi değil de aklı öne geçirmenin Allah’a şirk koşmak demek olduğunu biliyoruz.
¥ Herkesin inancını, dinini, mezhebini, meşrebini, yaşantısını seçmekte özgür olduğunu ve insanlara bir inancı zorla kabul ettirmenin dinimizle bağdaşmadığını kabul ederek; isteyenin, Rönesans, Reformasyon hareketlerinin getirdiği aydınlanma prensiplerini benimsemesine, vahiy yerine aklını, makamını, mevkiini, rütbesini, dünya menfaatini, hevâ ve hevesini geçirmesine karışmayız.
¥ Egemenliğin, milli iradenin tecelligahı olan TBMM’de olmasının Anayasa gereği olduğuna, kanun yapma yetkisinin de parlamentoda olduğuna inanıyoruz.
Şimdi ne olacak? Böyle inananların, inançlarını yaşamak için ülkeyi terk etmeleri mi lazım?
Yersiz kuşkular ve çarpık inançlar nedeniyle, milletin büyük çoğunluğunun zulme maruz kalmasını kim önleyecek?
Ya bu yargıçlar söylediklerinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar, ya da gerekçeleri ile;
¥ TBMM’nin % 80’ini temsil eden 411 vekile;
¥ Eşleri başlarını örtüyor diye Silahlı Kuvvetler’den re’sen emekli eden çarpık zihniyete teslim olarak, onların tasfiye ettiklerine;
¥ Üniversitelerde başörtüleri ile okumak isteyen genç kızlarımıza, ailelerine ve yakınlarına;
¥ Kamu görevinden örtüleri nedeniyle tasfiye edilen insanlara;
¥ Eşlerinin başı örtülü olan devlet ricaline;
¥ Milletimizin kahîr çoğunluğuna;
¥ Milletin mukaddesatı için hayatlarını feda eden şehit ve gazilerimize ve
¥ Açıkçası milletin dinine açıktan hakaret ediyorlar.
Bu millet bunu hak etmemiştir.
TBMM milli iradeyi temsil etmelidir.
Ya bu yargıçları değiştirmelidir. Ya da yetkileri sınırlanmalıdır.

www.adnantanriverdi.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Tanrıverdi Arşivi