Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

İslâmdağ’dan yayılan ışık: Halil Hoca

İslâmdağ’dan yayılan ışık: Halil Hoca

Geçen hafta, Ordu’nun Kumru, Gölköy, Korgan ve Çamaş ilçelerinde yaptığımız Namaz panellerinden söz ederken, yöredeki dini duyarlılığın temellerini atan manevi mimarlara dikkat çekmiş; bu hafta da onları yazacağımı söylemiştim. Bugün, 42 yıllık ömrüne sığdırdığı hizmetlerle bölgeye damgasını basan Halil Tatlıgül Hoca hakkında, Dr. Ahmet Çapku’nun kaleme aldığı “Halil Hoca” isimli eserden de (Kayıhan Yayınları, İst-2008) yararlanarak kesitler sunmak istiyorum. Dualara vesile olması ve hayırlı çalışmaları kamçılaması dileğiyle.
1948’de (nüfus kağıdında 1952) Ordu/Kumru’nun Eski Çokdeğirmen köyünde doğan Halil Tatlıgül, daha ilkokulda, o yörenin önde gelen alimi Ömer (Fatsa) Hoca’dan Kur’ân ve Arapça öğrenmeye başlar, sonra yine ondan Sarf ve Nahiv okur. Babası Ali Efendi, bir ara oğluyla birlikte Kumru Müftüsü Hüseyin Kılıç’ı ziyaret eder. Kafiye’yi okuma seviyesinde olan Halil’in zeka ve istidadını hemen keşfeden müftü bey, ona bu çocuğu Trabzon/Of’a götürüp oradaki seçkin alimlerden ders aldırmasını tavsiye eder. Çok fakir olan babası, Halil’in de ısrarına dayanamayıp, onu 1962 yılında Of’a götürür ve Dursun Efendi’nin medresesine teslim eder. Yatacak yer olmayınca Halil, bir süre camide kalır. Talebesinin gece korkuya kapıldığını farkeden Hoca, onu evine alır.
(Tam adıyla Hacı Dursun Feyzî (Güven) Hoca, Sadık Albayrak’ın Son Devir Osmanlı Uleması’ndaki bilgiye göre; 1883 Of/Çalek köyü doğumlu olup, Sahn-ı Semân Medresesi’ni, sonra Süleymaniye Medresesi Kelam ve Hikmet şubesini bitirerek dersiâm olmuş, Trabzon ve Havalisi Medreseler Müfettişliğine tayin edilmiştir. Çalekli Hacı Dursun Efendi olarak anılan Hoca, medreselerin kapatılması üzerine talebe okutma faaliyetini gizli-saklı hep sürdürmüştür. Yetiştirdiği talebeleri arasında son devir kırâat âlimi Mehmet Rüşdü Aşıkkutlu da vardır.)
Of’ta altı ay kalan Halil Tatlıgül, kendi isteği ve çok yaşlı olan Dursun Hoca’nın izni ile Rize/Zevandik’te klasik medrese usûlü ders veren Mustafa Yıldız Hoca’nın rahle-i tedrisine girer. Dört yıllık eğitimin sonunda icazet verilen bu medresede eğitim görürken bir yandan da Rize’nin meşhur âlimi Yusuf (Karali) Hoca’dan ders alan Halil Hoca, bin beyitlik Makâmât-ı Harîrî’yi ezberleyiverir. Karali Hoca, Halil’in hafızasına hayran kalır. Ders esnasında, bazen lügate bakmak isteyenlere, “Yahu lügat aramanıza gerek yok, aranızda ‘ayaklı lügat’ Halil var” demekten kendini alamaz. (Karali Hoca için bkz: İsmail Kara, Sözü Dilde Hayali Gözde, Dergah Yay., İst-2005)
Rize/Zevandik’te klasik ilimleri öğrenen ve kıraat talimi alan Halil Hoca, 1966 yılında icazetini aldıktan sonra da kendini yetiştirmeye devam eder. Her çiçekten bal alırcasına, nerede bir alim duysa, gidip dizinin dibine oturur. Feraiz ilminde kendini yetersiz gördüğü için, 1973’te bir aylık askerlik iznini fırsat bilip Mehmet Aşıkkutlu Hoca’dan (Aşıkkutlu Hoca, Feraiz ve kırâat ilminde başvuru merciidir.) bu ilmi öğrenecek; yine 1980’de İstanbul-Haseki Eğitim Merkezi’nin “Aşere Takrib ve Tayyibe” bölümüne girerek kıraat ilmini geliştirecektir.
Halil Hoca, 1966’da Rize’deki medrese eğitimini bitirince memleketi Ordu/Kumru’ya hareket eder. 1961’de yapıma başlanan Fatsa-Kumru yolu epey tamamlanmış, bu arada Dağgüvezi Çatak’ı diye bir yerleşim birimi ortaya çıkmıştır. Oraya kadar kamyonlar gitmekte, sonrasındaki çamur yollarda ise pek vasıta işlememektedir. 18 yaşında icazetini eline alan Halil Hoca, bir kamyona binip Çatak’ta iner. Acıkmıştır. Hacı Recep Ali Kargın’ın bakkal dükkanına girer, ekmek arası helva alarak bir kenarda edeplice yemeye başlar. Hacı, bu gencin tavırlarında bir farklılık sezer. Eski Çokdeğirmen hatibi Ali Efendi’nin oğlu olduğunu, Rize’de icazet aldığını, ailesini ziyarete geldiğini söyleyince Recep Ali Efendi’nin gözleri parlar. Zira onlar da Çatak köyüne bir hoca aramaktadırlar...
Halil Hoca ile hemen anlaşırlar. Dükkanın arkasında iki küçük oda vardır; biri yatakhane, öbürü de dersane olarak kullanılır. Talebeleri ile birlikte yatıp kalkan Halil Hoca, kolları sıvar ve klasik medrese usulü dersleri orada vermeye başlar. Sonra yeni binalar yapılır, Hoca’nın nâmı hızla bölgede yayılır; Ordu’dan, Samsun’dan, hatta Rize’den bile öğrenciler akmaya başlar Çatak’a. Öğrenci sayısı 150-180’e kadar çıkar. Klasik usul eğitimi tamamlayan talebelerine üç dönem icazet verdiği bilinmektedir. Değerli bilim adamımız Dr. Kerim Buladı, Çatak’a yakın Gölköy köyünden olup ondan icazet alanlar arasındadır. Çok sayıda öğrenci yetiştiren, bazı tercüme eserleri de olan Halil Hoca 1990’da 42 yaşında iken vefat eder. Allah gani gani rahmet eylesin.
Çatak’ın yeni adı olan “İslâmdağ”ın isim babası da Halil Tatlıgül Hoca’dır. Gerçekten de İslâmi güzelliklerin dağlara-taşlara kazındığına, güzel insanların güzel gayretleriyle yöre insanının çehresinin değiştiğine tanık olduk adım adım. Bölgenin manevi zeminini iğneyle kuyu kazarcasına dokumuşlar, onlar. Öylesine sağlam bir zemin ki bu; 12 Eylül öncesinin “kurtarılmış bölgesi” Fatsa’dan gelen terör baskısına rağmen, dini yapıyı ayakta tutmuşlar o mübarek insanlar. Bizler, onların münbit hale getirdiği topraklara namaz rüzgarı üfledik. O hazır zeminler olmasa, Halil Hocaların, Kiraz Hocaların (merhum Mehmet Akkiraz) ektiği tohumlar yeşermiş olmasa, rüzgarlar esip dursa, bulutlar ha bire yağmur taşısa ne yazar? O halde, bizlere ve Halil Hoca’nın evlatları gibi onların mirasına sahip çıkmaya çalışanlara, daha çok gayret, daha çok dikkat ve rikkat göstermek, basiret ve ferasetle Sırat-ı Müstakîm’de yürümek düşüyor. Allah’ın davasına hizmet eden tüm müminlerin mekanları cennet olsun.
PROGRAMLAR: -28 Ekim Salı (bugün), saat: 19.30, Batman, Sena Düğün ve Konferans Salonu, A.Yıldız, Ahmet Bulut, Mehmet Paksu, Namaz ve Cami.
-1 Kasım Cumartesi, saat: 13.00, İst/Sultançiftliği, Avrasya Düğün Salonu (Medical Park yanı), Abdullah Yıldız, Ahmet Bulut, Namaz ve Cami.
-1 Kasım Cumartesi, saat: 17.30, İst/Fatih, Araştırma ve Kültür Vakfı (Horhor Cad. Yeşil Tekke sk. No:4), Abdullah Yıldız, Kur’ân’ı Yaşayanlar.
-2 Kasım Pazar, saat: 19.30, Tekirdağ, Belediye Kültür Salonu, Abdullah Yıldız, Ahmet Bulut, Senai Demirci, Namaz ve Cami.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi