Baltayı ayağınıza vurmayın

Baltayı ayağınıza vurmayın

Hakkınızda bir adam, bir televizyonda veya bir gazetede veya bir toplulukta sizi aşağılayan veya kendi kanaati olan veya iftira eden bir söz söylemiş.

Siz, düşünün ve eğer o dediği sizde varsa o yanlışı düzelterek sözsüz cevap verin.

Eğer o söylediği sizde yoksa kişinin kendine ulaşarak yanlış bilgilendirildiğini ve doğrusunu söyleyin.

Yok, bunları yapmaz da köşe başına oturur ve mikrofonun başına geçer o söylenen veya yazılanı yayarsanız kendi ayağınıza baltayı vurmuş olursunuz.

Ağaca çıkmış orada baltasıyla ağacı kesen adamın düşmesi için başkasına ihtiyaç yoktur çünkü bastığı dalı kesmektedir.

Binlerce kişinin okuyup geçeceği kötü bir haberi daha fazla kişinin duyup okuyacağı yere çekmek kişinin kendi aleyhine olan hoparlörü kendi omzunda taşımak demektir.

Allah’ın salih kullarından biri çok önemli bir hizmeti görmeye giderken adamın biri ona kötü bir şey söyleyerek hakaret etmiş.

O salih adam “Eğer ben, senin dediğin gibiysem, Allah beni affetsin, eğer değilsem Allah seni affetsin” demiş ve yoluna devam etmiş.

Lâf taşıyıcılardan biri değerli bir ilim adamının yanına gelir ve “İlim adamı geçinen filan, size şunu, bunu söyledi” der.

O değerli ilim adamı “O değerli kardeşim farz edelim ki senin taşıdığın bu çirkin sözleri söyledi. O sözler o evin içinde kalacağı yerde sen, o zehirli ok gibi sözleri getirdin ve benim bağrıma sapladın” demiş ve yanından kovmuş.

Bu günlerde laf taşıma görevini basın yayın organları yapmaktadır.

Biz, işimize bakalım ve Müslüman bildiğimiz insan, bizim hakkımızda ne söylerse söylesin, cevap vermeden hizmetimize devam edelim.

Adamın biri esnaftan biri için iki kişinin yanında “O hırsız” dese, o iftirayı duyan temiz esnaf da çarşıdaki diğer esnafın hepsini gezerek “Bana filan adam hırsız diyormuş. Bu adamın haddini bildireceğim” dese, o güne kadar bu iftirayı duymayanlara kendisi duyurmuş olur ve esnaf yanında tertemiz adının yanına küçücük bir leke izini kendisi sürer.

Hakkınızda söylenen iftiraların yayılmasına yardımcı olmayın.

Söylenen söz doğruysa yanlışınızı düzeltin ve o adama teşekkür edin.

Karşıdakinin hatırına gelmeyeni hatırlatmayın.

Adam karşısındakini korkutacağında “Senin kolunu koparırım veya başını keserim” demezmiş.

Çünkü bunlardan korkmayan insanlar olurmuş.

“Senin aklına bile gelmeyecek şekilde cezalandıracağım” derse adamın en çok korktuğu aklına gelir ve korkarmış.

Eski Akıncılardan biri, her gün evine gelince eşine ve çocuklarına kendini gıdıklatırmış.

Sebebi sorulduğunda “Karakolda beni hiçbir işkenceyle konuşturamazlar ancak gıdıklarlarsa konuştururlar. Onun için kendimi alıştırıyorum” diye cevap vermiş.

Yusuf aleyhisselamın kardeşleri Yusuf’’u yok etmek istiyorlar ama nasıl yok edeceklerini bilmiyorlar.

Babaları Yakub aleyhisselâma gidiyorlar pikniğe çıkacaklarını söyledikten sonra “Yarın Yusuf’’u da bizimle beraber gönder. Yesin, oynasın, elbette biz onu koruruz” diyerek Yusuf’’unda gelmesi için izin isterler.

Yakub Aleyhisselâm: “Onu götürmeniz beni üzer ve sizin haberiniz yokken onu kurdun yemesinden korkarım” der. (Yusuf suresi ayet 12-13)

“Onu kurdun yemesinden korkarım” sözü Yusuf’’un kardeşlerinin kafasına dank eder.

Yusuf’’u kuyuya atan kardeşleri akşam ağlayarak eve dönerken yalancıktan kana boyanmış gömlekle gelirler ve “Onu kurt yedi” derler.

Ne merhametli kurtsa Yusuf’’u yemişte gömleğine hiçbir zarar vermemiş.
Rabbimizin bu ayetlerini sevgili peygamberimiz bize açıklıyor: “İnsanlara (yanlış) telkinde bulunmayın. Yakub’un çocukları kurdun insanı yiyeceğini (o anda) bilmiyorlardı. Yakub “Yusuf’’u kurdun yemesinden korkarım” deyince onlar da “Onu kurt yedi dediler” buyurmuş. (Darami’den naklen Alusi tefsiri 12/96 Tefsiru ibni Ebi hatem 8/303, Süyuti, Dürül mensur 13/5)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi