LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Demokrasi oturmadı, çünkü yeteri kadar paşa yargılanmadı!

Demokrasi oturmadı, çünkü yeteri kadar paşa yargılanmadı!

- Lütfü Bey; demokrasiye yakışmayan yasakların, baskıların ve benzeri uygulamaların sürmesi vatandaşa “Türkiye’de demokrasi ne zaman yerleşip oturacak” sorusunu sorduruyor. Sizin bu soruya cevabınız nedir üstadım?
- Türkiye’de demokrasi bir türlü yerleşip oturmadı, çünkü yeteri kadar general yargılanmadı! Bakın demokratik sisteme geçmemizin miladı sayılan 1950’den beri milletin seçip işbaşına getirdiği hükümetlere karşı her on senede bir askeri darbe yapıldı. Askeri darbe yapılmadığı zamanlarda da muhtıralar verildi; “balans ayarı” denilen askeri ayarlamalar yapıldı. Askeri darbelerin sonucunda milletin seçtiği başbakan asıldı, bakanlar asıldı, siyasi partilerin yöneticileri hapse atıldı. Üstüne üstlük milletin seçtiği Meclis ile milletin oy verdiği siyasi partiler kapatıldı. Anayasaya göre darbeci generallerin bu yaptıklarının hepsi idamlık suçlardı. Peki bugüne kadar darbe yapan hangi generale ne yapıldı? Darbe yapan hangi general yargılandı? Darbe yapan hangi general hapse atıldı? Türkiye, darbe yapan generalleri yargılayamayan dünyadaki tek ülke olarak kaldı. Türkiye’nin dışında dünyadaki her ülkede darbe yapan generaller yaşlarına bakılmaksızın yargılandı, hapse atıldı. Bazıları ölene kadar hapisten çıkamadı. Peki Türkiye’de darbe yapan generaller ne oldu? Türkiye’de darbe yapan generaller mahkum olacaklarına, cumhurbaşkanı oldu! Darbe yapan generallerin adresi hapishane olacağına, Çankaya Köşkü oldu! Böyle bir ülkede demokrasi yerleşip oturur mu? İşte onun için Türkiye’deki demokrasi defolu bir demokrasi oldu. Başka bir deyişle, bizdeki, demokrasi değil, defokrasi oldu! Eğer darbe yapan generaller yargılanıp hapse atılsaydı Türkiye’deki demokrasi bu durumda olur muydu? Demokrasiyi katleden darbelere, müdahalelere cesaret eden olur muydu? Bırakın bunu, demokrasi dışı yasaklara, baskılara ve benzeri uygulamalara cesaret eden olur muydu?
HEM SİYAH SARAY, HEM SİLAH SARAY!

- Siyahi Barack Obama’nın ABD Başkanı olarak Beyaz Saray’da oturacak olması, “Beyaz Saray, Siyah Saray oldu!” esprilerine yol açtı. Neler söylemek istersiniz bu konuda?
– Ben daha Barack Obama’nın adı sanı ortada yokken, “Adı Beyaz Saray ama aslında dünya halkları açısından o bir Siyah Saray!” yorumunu yapmıştım. Çünkü dünya halklarını sömüren, dünya halklarını katleden emperyalist politikaların yönetildiği Beyaz Saray, dünya halklarının gözünde bir Siyah Saray’dı! Karanlıklar prenslerinin cirit attığı, dünyanın her yerinde karanlık olayların tezgahlandığı bir Siyah Saray’dı! Dünya halklarının iliğini kemiğini sömüren, kanını içen bir Siyah Saray’dı! ABD Başkanı olmak isteyenler, başta silah şirketlerinin desteğini aldıktan sonra girip oturabiliyorlardı bu saraya. Silah şirketlerinin daha fazla silah satabilmesi için dünyanın çeşitli bölgelerinde çıkartılan savaşların kararı veriliyordu bu sarayda. Elbette bu savaş kararları ABD’nin dünya halklarına ait petrol gibi doğal kaynakları sömürmesi için veriliyordu. Dünya ülkelerini ABD’nin sömürgesi yapmak için veriliyordu. Dünya halklarını ABD’nin köle gibi kullanması için veriliyordu. ABD işte bunun savaşını veriyordu. İşte bunun için ABD’nin yönetildiği Beyaz Saray’a en başta ABD silah şirketlerinin desteği alınarak girilebiliyordu. Zaten dünya halkları için de Beyaz Saray, silah ve savaş anlamına geliyordu. Bu anlamda Beyaz Saray, aslında Silah Saray’dı! Onun içindir ki ABD’de bir siyahın başkan olmasıyla Beyaz Saray, Siyah Saray olmadı. Zaten dünya halkları için orası oldum olası Siyah Saray’dı! Dahası, orası Silah Saray’dı!
MAJESTELERİNİN YAZARLARI, ÇİZERLERİ!

– Bugüne kadar Başbakan Erdoğan’ı bütün güçleriyle savunan, onun hakkında en küçük bir eleştiride bile bulunmayan, ona toz kondurmayan başta Fehmi Koru, Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu gibi yazarlar şimdi onu eleştirmeye başladılar. Ne diyorsunuz buna?
- Sorunuzda adlarını saydığınız kişiler üzerine konuşmayalım; kişilikler üzerine konuşalım. Daha doğrusu, yazar kişiliği üzerine konuşalım. Yazarlığa başlarken kendi kendime “Yanlış yapan en yakının da olsa ona göz yumma” diye bir öğütte bulundum. Ve ben bugüne kadar bu öğüde harfi harfine uydum. Dünya görüşleri, siyasi görüşleri bana en yakın olanların yanlışını gördüğümde bile onları eleştirmekten kaçınmadım. “Bu bana yakındır, öyleyse her yanlışına göz yumayım; o benim karşıtımdır, öyleyse her yanlış yaptığında ona var gücümle vurayım” diyenlerden olmadım. Ayrıca bu kapitalist zulüm ve sömürü düzenine karşı olduğum için, bu düzene hizmet eden başbakanlara da, başkalarına da iyi gözle bakmadım. 20’li yaşlarımda başlayan 30 yıllık köşe yazarlığım boyunca bu kapitalist zulüm ve sömürü düzenine hizmet eden başbakanların hiçbiri kurtulamadı benim eleştirilerimden. İşte bu yüzdendir ki Başbakan Erdoğan da kurtulamadı benim eleştirilerimden. Ve işte bu yüzdendir ki Başbakan Erdoğan defalarca şikâyetçi oldu benden. Tıpkı kendisinden önceki başbakanların beni gazete yönetimlerine şikâyet edecek kadar benden şikâyetçi olması gibi. Peki Başbakan Erdoğan benden niçin şikâyetçiydi? “ABD’ye, IMF’ye, yabancı ve yerli güç odaklarına kulak verme, millete kulak ver; milletin sana verdiği anayasayı bile değiştirebilecek oyun hakkını ver; bu kapitalist sömürücü, zulümcü, baskıcı, yasakçı düzene hizmet etme, bu düzeni saf dışı et; edemiyorsan da emaneti millete iade et” diyerek kendisini eleştirdiğim için benden şikâyetçiydi. Bu yüzden ben Başbakan Erdoğan’ın kara listesinin baş köşesine yerleştirilirken, bugün onu eleştirenler ise Başbakan Erdoğan’ın gönül listesinin baş köşesindeydi. Ve elbette ödül listesinin de baş köşesindeydi! Ancak anlaşılan şimdi Başbakan Erdoğan’a duydukları aşk bitti. Dün Başbakan Erdoğan’ın yaptığı yanlışları görmeyenler, bugün görecek hale geldi. Öyle ya, aşkın gözü kör değil mi? Aşk bitmedikçe insan sevdiğinin yanlışlarını görebilir mi? Ayrıca sorduğunuz soruda saydığınız üç yazar isminin dışındaki bazıları var ki, gazeteciliği çok iyi bildiklerinden değil, yağ çekmeyi çok iyi bildiklerinden medyada önemli yerlere getirilmişlerdi! Yazmayı iyi bildiklerinden değil, yağlamayı iyi bildiklerinden medyada köşe başlarına getirilmişlerdi! Onlar zaten daima majestelerinin yazarları, çizerleriydi!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi