LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Ekonomimiz pazar ekonomisi demokrasimiz azar demokrasisi!

Ekonomimiz pazar ekonomisi demokrasimiz azar demokrasisi!

- Lütfü Bey; Başbakan Erdoğan’ın bir çiftçiyi “Ananı da al git” diyerek azarlamasını, DTP’lileri “Ya sev ya terk et” dercesine azarlamasını, Fehmi Koru gibi kendisine en yakın yazarları bile “Yazıklar olsun, sevsinler seni” şeklinde azarlamasını holding medyası günlerce eleştiri konusu yaptı. Ama aynı holding medyası Genelkurmay Başkanlarının Kemalist olmayan partileri ve onlara oy veren halkı azarlamasını, Kemalizmi savunmayan aydınları azarlamasını hiç eleştirmiyor. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un görevi devraldığı günlerde medyaya muhtıra verircesine yaptığı yüksek dozdaki azarlamayı bile holding medyası gerektiği şekilde eleştiri konusu yapamadı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Türkiye’nin ekonomisi pazar ekonomisi, Türkiye’nin demokrasisi ise azar demokrasisi! Demokrasiye geçişimizin miladı sayılan 1950’den beri Genelkurmay Başkanları bırakın halkı azarlamayı, halkın seçtiği başbakanları bile sürekli azarladı. Yalnız Genelkurmay Başkanları mı? Yeni general olmuşlar bile, hatta albaylar bile halkın çok büyük oranlarda oy verip başbakan yaptıklarını sürekli azarladı. Bunlar Kemalizmi savunmayan, Kemalizm dışında bir görüşe sahip olan her partiyi, her aydını, her vatandaşı azarladı. Bunlara göre Kemalizmden başka bir görüşe hayat hakkı tanınmayacak, Kemalizme bir dine tapar gibi tapılacaktı. Bunu yapmayanlar başbakan da olsalar, dünya çapında bilimadamı da olsalar, aydın da olsalar azarlanacaktı. Kemalizm pazarlana pazarlana, Kemalizm dışındaki her görüşün mensupları azarlana azarlana bugünlere geldi Türkiye demokrasisi... İşte onun için diyorum ki, Türkiye’deki demokrasi azar demokrasisi! Bugüne kadar yürekli bir başbakan da çıkmadı ki, kendisini ve halkı aşağılatmasın. Aksine kendisini ve halkı aşağılamaya kalkışan Genelkurmay Başkanlarına haddini bildirsin. Nitekim Tayyip Erdoğan da bunu yapmıyor. O da “Ananı da al git” diyerek, “Ya sev ya terket” dercesine konuşarak halktan insanları azarlıyor. “Yazıklar olsun, sevsinler seni” diyerek Fehmi Koru gibi kendisine en yakın yazarları azarlıyor. Daha genel bir deyişle, bu ülkede devlet milleti azarlıyor. Hal böyle olunca da demokrasimiz azar demokrasisi olmaktan bir türlü kurtulamıyor.
DEVLETİN PARTİSİ MİLLETİN PARTİSİ Mİ OLUYOR?
- Daha düne kadar başörtüsünü laikliği tehdit eden kıyafet olarak gören CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, yerel seçimler öncesinde türbanlı ve çarşaflı kadınlara parti rozeti takması değişik yorumlara neden oldu. Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?
- Türkiye’de başörtüsü kimileri için baş tacı, kimileri içinse baş ağrısıydı! Başta Deniz Baykal olmak üzere CHP zihniyetindekiler için başörtüsü baş ağrısıydı! Onlara göre başörtüsü laik Cumhuriyet’in başını ağrıtan bir siyasal simgeydi. Bu baş ağrısından kurtulabilmek için başı kapalılara tüm kapıları kapatmak gerekliydi. Hele hele başı kapalılar kamusal alanlara, üniversitelere kesinlikle girmemeliydi. CHP bunun için az mı mücadele verdi? CHP başörtüsünü üniversitelere, kamusal alanlara sokmamak için Anayasa Mahkemesi’ne bile gitti. Ancak CHP az gitti uz gitti, sonunda başörtülü, hatta çarşaflı hanımlara partinin kapısını açacak, onlara parti rozeti takacak hale geldi. Peki doğru olan neydi? CHP’nin dün yaptığı gibi başörtülü hanımları dışlaması mı doğruydu, yoksa bugün yaptığı gibi başı kapalılara kapılarını açması mı doğruydu? Elbette başı kapalılara kapılarını açması doğruydu. Türkiye’deki hanımların oldukça önemli bir bölümü başörtülü olduğuna göre, bunlar yok sayılabilir mi? Sonuçta başörtü takıp takmamak insanların kişisel tercihi değil mi? İnsanların kişisel tercihine de saygı göstermek gerekmez mi? Ancak CHP insanların kişisel tercihine dün göstermediği saygıyı bugün gösterir hale mi geldi; yoksa yerel seçimler yaklaştığı için mi böyle bir tutum içine girdi? Yani CHP’nin başörtüsüne şimdi gösterdiği saygı samimi mi, göstermelik mi; kalıcı mı, geçici mi? Eğer CHP’nin insanların kişisel tercihlerine şimdi gösterdiği saygı göstermelik değilse, başörtülülere sadece CHP’nin kapılarını açması değil, mesela üniversitelerin kapılarını açması da gerekmez mi? CHP’nin devletin partisi değil milletin partisi olabilmesi için de gerekli olan bu değil mi?
DEVLETTE İSRAF ÇOK, İNSAF YOK
- Ülkemizde bir yandan işsizlik artarken, öte yandan doğalgaz, elektrik gibi milletin doğal ihtiyaçlarına peş peşe zamlar yapılması sonucunda millet zaten kısık olan bütçesini daha da kısarken, devlette israfın alıp başını gittiği görülüyor. Ne diyorsunuz buna?
- Biliyorsunuz geçenlerdeki bir sohbetimizde devlette 84 bin makam arabası bulunmasına rağmen yine de başbakana, bakanlara en pahalısından yeni cipler alınacağını, Başbakanlık görevlilerinin kullanması için de yine en pahalısından 29 araç alınacağını söylemiştim. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya gibi dünyanın en zengin devletlerinde bizdeki makam arabası sayısının onda birinin bile olmadığını belirtmiştim. Ancak bu konudaki sohbetimiz yerimizi aştığı için Çankaya Köşkü’ndeki israftan söz edememiştim. Şimdi ondan da söz edeyim ki bu konuda devlet ile millet arasındaki uçurumu daha net sergileyeyim. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığını Ahmet Necdet Sezer’den devraldığı 2007 yılında Çankaya Köşkü’nün bütçesi 33.9 trilyon liraymış. Ahmet Necdet Sezer, bu bütçenin 17.2 trilyonunu harcamış. Geri kalanını da Abdullah Gül’e bırakmış. 2008 yılında Çankaya Köşkü’nün bütçesi neredeyse iki katına çıkartılıp, 55.6 trilyon lira yapılmış. Abdullah Gül bu süre içinde hem Ahmet Necdet Sezer’in kendisine devrettiği parayı, hem de bu 55.6 trilyonu kullanmış. Bu da yetmemiş olacak ki, önümüzdeki 2009 yılında Çankaya Köşkü’nün bütçesi 69.3 trilyon liraya çıkartılmış. Eh Abdullah Gül sadece Çankaya Köşkü’ndeki makamını yenilemek için 4,5 trilyon harcarsa bu bütçe yeter mi? Bu arada Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız’ın 12 milyon dolarlık askeri helikopterle ailesini pikniğe götürdüğünün ortaya çıkması devletteki israfın bir başka örneği değil mi? Ne yazık ki devlette israf eden çok, millete insaf eden yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi