Kuzey Irak fırsat mı, felaket mi?

Kuzey Irak fırsat mı, felaket mi?

İki değerli araştırmacının imzasını taşıyan SETA analiziyle konuya girelim. (Taha Özhan, Hatem Ete, Kürt Meselesi, Problemler ve Çözüm Önerileri, Kasım 2008)

‘Kürt meselesinin kalıcı çözümü, bugüne kadar uygulanan stratejilere alternatif yeni stratejiler geliştirmekten geçmektedir. Sorun gün geçtikçe yönetilemez bir hal almakta ve Türkiye’nin geleceğini esir alan bir işlev görmektedir. Bu çerçevede, Kürt sorununu oluşturan karmaşık süreçlerle yüzleşebilecek kapsamlı bir çözüm paketinin eş zamanlı olarak yürürlüğe konması gerekmektedir.’

* * *

Buradaki bir ifade üzerinde durmakta yarar var. Gerçekten de mevcut haliyle Kürt sorunu, ‘Türkiye’nin geleceğini esir alan bir işlev’ görüyor. Benzeri bir tespiti bir dönem Graham Fuller BBC’ye verdiği mülakatta dile getiriyor:

‘Türkiye Kürt sorunu tarafından rehin alınmış durumda. Mutsuz bir Diyarbakır, Türkiye’yi bölgede güçsüz bir hale getirir ve Kürt sorununu manipüle etmek isteyen düşmanlarının yönelimlerine karşı daha savunmasız kılar.’ (25 Kasım 2008)

* * *

Kuzey Irak’ta bir Türk üniversitesinin açılması üzerinde Türkiye kamuoyunda yeterince durulmadı. Oysa Türkiye’nin bu bölgeye yönelik olarak şekillendirdiği politikanın en zayıf iki ayağından birisi eğitim, diğeri sağlık.

Bu meseleyi sadece Kuzey Irak’ta okul ya da hastane açmak diye değerlendirmek de eksik bir yaklaşım. İşte SETA analizinde bu konuda önemli bir açılım getiriliyor:

‘Doğu ve Güneydoğu’nun sınır komşularından, özellikle Kuzey Irak’tan bölgeye gelecek muhtemel eğitim (bölge üniversitesi), sağlık (bölge hastanesi) ve turizm taleplerini organize edecek altyapılar oluşturulmalıdır. Bu konuda YÖK ve Sağlık Bakanlığı bünyesinde gecikmeden çalışmaların başlaması gerekmektedir.’

* * *

Hoşumuza gitse de gitmese de, artık Kuzey Irak meselesi Kürt sorununun bir parçası. Ama aynı zamanda Kuzey Irak, Kürt sorununun daha yönetilebilir hale gelmesi için en önemli fırsat alanı.

Erbil’in ya da Süleymaniye’nin Diyarbakır’ı etkisi altına alacağı korkusuyla yatıp kalkan bir Türkiye’nin, çözüm için adım atması mümkün değil. Evet, Kuzey Irak’taki Kürtlerin bağımsızlık fikriyle yoğrulmuş olmaları, kendi bölgelerinde elde ettikleri siyasi kazanımlar, tüm bunlar Türkiye’de yaşayan Kürtler tarafından da yakından takip ediliyor.

Ama buna dayanarak Türkiye’de yaşayan Kürtlerin, Kuzey Irak’ta ortaya çıkan yarı-bağımsız yapıyı model alacaklarını söylemek, onun cazibesiyle hareket edeceklerini öngörmek, herkese haksızlık olur.

Hiç sözü dolaştırmadan söyleyelim.Türkiye’deki Kürtlerin, Kürt hareketlerinin, birbirinden farklı gibi duran akımların toplamda Kuzey Irak’ı etkileme kapasitesi, onların bu tarafı etkileme gücünden kat kat fazladır.

Yeter ki Türkiye, SETA analizinde işaret edildiği gibi ‘Sorunlar çözülürse ilişkiler geliştirilecek’ yaklaşımıyla değil, ‘İlişkiler geliştirildikçe sorunlar çözülür’ şeklinde hareket etsin.

Analizden bir alıntı daha:

‘Güvenlik tedbirleriyle beraber demokratik reformların gerçekleştirildiği, farklılık taleplerinin karşılanmasıyla beraber kardeşlik hukukunun tahkim edildiği, ekonomik tedbirlerle beraber siyasi tedbirlerin alındığı kapsamlı bir çözüm programı, birlik ve beraberliği sağlayarak, Türkiye’nin ciddi bir kriz olarak gördüğü bu sorunu büyük bir fırsata dönüştürebilir.’

Türkiye’nin burada ifade edilen programda gelip tıkanacağı en önemli başlık, ‘kardeşlik hukukunun tahkimi’. Oysa bunu kendi içimizde başardığımız takdirde, sınır ötesine taşımak için ayrı bir çaba göstermeye gerek kalmayacak.

Felaketi fırsata dönüştürmenin anahtarı burada.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi