Bilimsel yalanlar!

Bilimsel yalanlar!

Açık Toplum Enstitüsü'nün Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binnaz Toprak'a yaptırdığı 'Türkiye'de farklı olmak - Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler' başlıklı araştırmaya tepkiler sürüyor.

265'i erkek, 136'sı kadın toplam 401 denek üzerinde yapılan araştırmaya göre; Türkiye tam bir –tahammülsüzlükler ve baskılar-ülkesi.

Araştırma, CHP ve onun azat kabul etmez yandaşlarının yıllardır ileri sürdüğü-saplantılara- tıpatıp uyuyor.

Sosyal bilimlerin, toplumu anlamada, sosyal meseleleri çözmede büyük imkânlar bahşettiğini kimse inkâr edemez. Şartları yerine getirilen, objektif olmaya özen gösteren araştırmalar, toplumsal sorunların çözümüne büyük katkı sağlar. Ama belli siyasi yargıları teyit etmek, saplantıları kuvvetlendirmek için yapılan araştırmalar, sorunları kangrenleştirmekten başka hiçbir işe yaramazlar.
Araştırmanın, önceden kabul edilen peşin hükümleri kuvvetlendirmek için yapıldığı, görüşülen kurum ve kişilerin kimliklerinden belli. Toplumun genel eğilimlerini kavrayacak her kesimi içine alan bir saha çalışması yapmak yerine, CHP il örgütleri, Atatürkçü Düşünce Dernekleri, Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Pir Sultan Abdal Dernekleri, Hacı Bektaş Veli Dernekleri, Cem Vakfı, yerel medya kuruluşları, üniversiteler, öğrenci kulüpleri, kadın kuruluşları, ticaret ve Sanayi odaları, hastaneler ve tabip odaları gibi tamamı aynı politik çizgideki kuruluşlara gitmek, araştırmanın toplumsal eğilimleri anlamaktan ziyade, önceden kabul edilmiş bir yargıyı temellendirmek için yapıldığını gösteriyor.

Araştırmaya göre, Laikler, Aleviler, Kürtler, farklı kimliklere sahip olanlar-din ve muhafazakârlık-eksenindeki bir soyutlama ile ötekileştiriliyor, mahalle baskısına uğruyorlarmış. Bir defa Laiklik, Kürtlük ve Aleviliğin, aynı başlık altında ele alınıp, aynı başlık altında değerlendirilmesi araştırmanın bilimselliğini tartışmalı hale getirmiştir. Laiklik, Alevilik ve Kürtlükle ilgili muhayyel ötekileştirmenin temel motivasyonu aynı değildir. Kürtlük bir etnik kökene işaret eder, eğer bu etnik yapı ile ilgili bir dışlama varsa bunun muharriki din ve muhafazakârlık olamaz. Her din, kendi varlığına yönelik tehditlere karşı tedbirler alır, bir dine karşı tehdit ancak onun alternatifi olan başka bir dinden gelir. Kürtlük bir din değildir ki, din ve muhafazakârlıkla irtibatlandırılarak bu eksende dışlandığı düşünülsün.

Laiklik ve Alevilikle ilgili ise, öteden beri araştırmanın örneklemi olan çevreler tarafından benzer iddialar ileri sürülüyordu zaten. Ancak bugüne kadar bu iddiaların hiç biri somut verilerle ispat edilemedi. Bilakis son yıllarda yaşanan trajik olaylar, kamusal alan tartışmaları asıl ötekileştirmenin laiklik ve Kemalizm ekseninde dindar ve muhafazakâr kesimlere karşı yapıldığını gösteriyor.

Daha önce farklı cinsel kimlik taşıyanlarla ilgili de benzer bir araştırma yapılmış, aykırı cinsel eğilimi olanların toplum tarafından dışlandığı ifade edilerek, Türk toplumunun hazımsızlığına işaret edilşmişti. Cinsel sapmalar, ruh sağlığını kaybetmemiş her toplumda reaksiyonla karşılanırlar. Bu tepkiler her zaman da din ve muhafazakârlık eksenli değildir. En çürümüş batı toplumlarında bile hiçbir anne-baba çocuğunun homoseksüel olmasını istemez. Tepkiler bazen gelenekten, bazen dinden, bazen o toplumun ahlak anlayışından beslenir. Her tepkiyi bir hastalık ve tahammülsüzlük alameti olarak görmek yanlıştır.

İnsan yığını olmayı aşmış, bir kültürü, bir inancı, bir tarihi, bir geleneği olan her toplumun bazı rezervleri de vardır. Bireyleri,o ahlak anlayışına göre denetler, sınırlar,hatta zaman, zaman tepkiler koyar..Buna, bilim adamları sosyal denetim diyor.Sağlıksız olan, bir toplumun böyle bir sosyal denetim mekanizmasına sahip olmaması, her şeyi normal karşılamasıdır. Onun için ahlaki sapmalara karşı gösterilen toplumsal tepki ve moda adıyla mahalle baskısı (yasaları ihlal etmemek şartıyla)o toplumun sağlık durumunu ve ortak değerlere bağlılığını gösterir.

Öte yandan, dünyanın her yerinde azınlık olanların genel bir psikolojisi vardır. Az olan, çok olan karşısında kendini güçsüz hisseder. Azınlık psikolojisi alınganlık psikolojidir ve çok kırılgandır. Yüz tesettürlü kadının arasında, tek açık kadın eziklik hisseder. Bunun için her hangi bir baskıya gerek yoktur. Yüz kişinin içki içtiği masada içki içmeyen bir kişi, kendini yalnız ve dışlanmış hisseder, Yüz kişinin oruç tuttuğu bir yerde, oruç tutmayan bir kişi kendini yalnız hisseder, rahat hissetmez. Bunun için bir baskıya, karşı duruşa, tepkiye gerek yoktur. Bu azınlık o psikolojisine sahip olmanın tabii bir sonucudur. Onun için, bütün bu gerçekleri hesaba katmadan, kimi içsel sebeplerden, kimi gelenekten

Kimi milli reflekslerden kaynaklanan–eziklik ve dışlanma-hissini, din ve muhafazakârlıkla ilişkilendirmek yanlıştır. Dünyada benzeri bulunmayan Laiklik anlayışımıza ve darbe müktesebatımıza katkıda bulunmak için böyle bilimsel yalanlar uydurmak kimseye fayda getirmez. Bu tip araştırmalar, Türk toplumuna Fransız kalanların yapabileceği araştırmalar da değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi