Serdar Arseven

Serdar Arseven

Ergenekon, 28 Şubat, İsrail, Gazze!..

Ergenekon, 28 Şubat, İsrail, Gazze!..

Ergenekon, son dalgayla iyiden iyiye 28 Şubat'a bağlandı ya,
Karteldeki Ergenekon avukatlarından biri bağırıyor:
“Operasyonlara destek verenler son dalgayı 'altın vuruş' olarak nitelendiriyorlar. Bu 'altın vuruş' işlerine fazla heveslenmesinler! Uyuşturucu işinde iğneyle yapılan bir 'altın vuruş' vardır. Bu vuruş, adamı götürür!.. Bugünkü operasyonların acısı da tez zamanda çıkar!!!”
Aslında sadece bu “morfin uzmanı” değil...
Askerin, son dalganın ardından “toplanmasını”, Genelkurmay Başkanı'nın da Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la bir araya gelmesini, “darbe” imalarıyla öne çıkartan çok sayıda “tahrikçi”ye takıldı gözümüz...
“Darbe olmasın diye darbe tezgâhlayanlara göz yumulmalı” bunların yaklaşımına göre!..
Bu tavra en fazla “Muhterem Başbuğ Paşa” bozuluyordur,
“Asker ile Ergenekon sürecini yürüten Yargı'yı karşı karşıya getirmek istiyorlar!” diye.
Hele, “Bir Genelkurmay yönetimi, askerini bu kadar kolay teslim etmez!..” yollu laflarıyla “kışkırtıcılık” yapan “yazar”a ne büyük öfke duyuyordur!.. (SKY Türk, 8 OCAK-17.00)
Bugünkü askeri yönetim, “aşağıdaki kaynamayı” da hesaba katarak birtakım çıkışlar yapsa da, bu “emekli takımı” ile uzantısı olan “bazı muvazzafların” temizlenmesinden başka bir çare olmadığını görmez mi?
Genelkurmay Başkanı'nın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la dünkü görüşmelerinde, “marjinal darbecileri” sahiplendiğini öne sürmek...
Saçma değil mi?
Malûm, “askeri lojmanlarda oturan emekli askerler”in göz altına alınacağı çok önceden bildiriliyor askeri yetkililere...
Muhterem Başbuğ da, olacak bitecekleri çok önceden biliyordu yani...
Gözaltılar kendisini şaşırtmış, kızdırmış vesaire...
Zırva!!!

Bu “darbe” söylentilerini filan bir kenara bırakıp, son operasyonun güçlendirdiği “28 Şubat'tan hesap sorma” ameliyesine devam etmek gerek.
Türkiye, “darbelerle”, hele, ülkenin ciddi ciddi düze çıkma sinyalleri vermeye başladığı bir dönemde gerçekleşen “28 Şubat darbesi” ile hesaplaşmak mecburiyetinde!..
Ve hesaplaşıyor!..
Son operasyonla gözaltına alınanlara baktığınızda net bir “28 Şubat tablosu” görüyorsunuz...
Ve daha da ileri giderek gerçeği yakalayalım:
“Net bir İsrail bağlantısı” görüyorsunuz!..
Net...
O kadar ki...
Bakın, Kemal Gürüz'ün serüvenine...
Bu dalgada göz altına alınan Gürüz'ün “icraatlarından” bir bölümüne göz atmak gerekirse...
Ergenekon'un en belirgin alâmeti, “maneviyat karşıtlığı” ya...
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde rektörken,
“mescid kapatma eylemi”yle dikkatleri üzerinde topluyor bu zât.
“Ülkücü” bildikleri bir rektörün gelir gelmez mescid kapatmasını şaşkınlıkla karşılayan bir grup öğretim üyesi, “uygulamanın sebebini” sormanın bedelini “kapı dışarı edilmekle” ödeyince...
Anlıyor, sıkıntının ne kadar büyük olduğunu.
Gürüz'ün Yahudi-500. Yıl Vakfı'nı kuranlar arasında yer alması...
Ve dahi; zamanın Şanlıurfa Belediye Başkanı'nın siyonizmi hedef alan sözlerine hem de “Rektör” sıfatıyla “tepki göstermesi” endişelerin ne kadar isabetli olduğunu ortaya koyuyor.
Bir Belediye Başkanı, “İsrail”e sert çıktı diye,
Bir “rektör”, o Belediye Başkanı'na tepki gösterir mi?..
Gösterir...
Böyle yaparsa yükselir, “YÖK Başkanı” olur.
İsrail'e gider...
Siyonistler tarafından “YÖK'le işbirliği zeminini oluşturmasından dolayı” “onur konuğu” olarak ağırlanır.
Öte yandan...
Bu memlekette bir 28 Şubat olacaksa, YÖK Başkanlığına “Kemal Gürüz” getirilir.
Getiren de...
Haliyle, zamanın Cumhurbaşkanı “Demirel”dir!..
Peki, Demirel nedir?..
Refah Partisi'nin iktidara geldiği günlerde İsrail Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Weizmann'ın “Erbakan Başbakan oldu. Türkiye Din'e yöneliyor... Bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?” sorusuna verdiği cevaptan bellidir:
“Türkiye'ye daveti kabul etmemin bir sebebi de bu konuları soruşturmak!.. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i çok iyi tanıyorum ve onun, elindeki bütün gücü kullanarak böyle bir gelişmeyi önleyeceğine inanıyorum!”

Bakın, 28 Şubat bağlantıları nasıl bir bir ortaya dökülmekte...
Geçtiğimiz günlerde muhabirimiz Aslan Değirmenci'nin bir haberine yer vermiştik...
Haberin gövdesini iki belge oluşturuyordu.
Terörist İsrail'in önde gelen silah şirketlerinden Elbit System'in Türkiye'deki ilgili çevrelerle bağlantısı için bir ismin “tam yetkili” olduğunu gözler önüne seren belgeler...
Altı çizili olarak “bir isim” dedik ya...
O isim;
Ergenekon terör örgütünün tutuklu sanıklarından emekli yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk!..
“İsrail, 28 Şubat, Ergenekon” bağlantılarını ortaya koyan birçok ayrıntı var...
Mesela; 23 Şubat 1996 tarihinde dönemin kudretli isimlerinden Çevik Bir'in “kotardığı” Türk-İsrail Askeri Eğitim İşbirliği anlaşmasını, 18 Nisan 1996 tarihinde hangi Başbakan “Bakanlar Kurulu”ndan geçirmişti?!!
Bazı yazar arkadaşlar, bu pisliğe “Erbakan Hoca”yı bulaştırmaya kalkıştılarsa da...
Tarih yalan söylemez...
Hatırlayacaksınız; “Siyasi hayatının bitmesi pahasına İmam Hatipleri bitireceğini” ilan etmekle kalmayıp...
Dindarlara “Onlar karanlıktan korkan yarasalar gibidir” diyerek hakaret eden politikacıyı...
Tablo açık; Demirel, Çevik Bir, Kemal Gürüz, Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Sabih Kanadoğlu, Deniz Baykal, Tuncer Kılınç, Kemal Yavuz, şu, bu...
Her biri “İsrail”e akredite!..
Her biri “28 Şubat”çı!..
Bazıları “Ergenekon terör örgütü sanığı” bazıları da, “Ergenekon sanıklarının” gönüllü avukatı!..
Soykırım mağduru Gazze’ye yardım gönderdiğimiz bugünlerde, “Ankara-Tel-Aviv hattı”na da dikkat kesilelim!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi