Darbecilere gaz vermek gazetecilik midir?

Darbecilere gaz vermek gazetecilik midir?

Biliyorsunuz, Mustafa Balbay'ın tutuklanmasıyla ilgili bir yazı kaleme almadım daha önce. “Balbay'la dayanışma” gününe katılan yazarlarla ilgili yorum da yapmadım. Arkadaşlık, dostluk, vefa duygusu olabilir. Cumhuriyet'in küçük ortaklarına ait büyük medya gruplarında çalışan yazarların 'aile içi' dayanışması diye baktım olaya. Ergenekon tutuklusu yazar Ergun Poyraz ile Roj Tv'de konuştuğu gerekçesiyle Cumhuriyet'ten kovulan yazar Erdoğan Aydın'la neden dayanışma içerisine girmediklerini irdeleme gereği de hissetmedim. Dolayısıyla Ahmet Hakan'ın bu dayanışmayı “vicdan dayanışması” olarak göstermesi pek de yerine oturmuyor. Ama kabul edelim, güzel bir laf! Tabii ki isteyen istediğiyle dayanışsın, kime ne! Mesela uzun yıllar Cumhuriyet'te çalışmasının yanı sıra İlhan Selçuk'la dostluğunun gereği olarak Mehmet Barlas'ın dayanışma gününe katılmasını yadırgamadım. “Suçu kanıtlanana kadar herkes masumdur” ilkesi Balbay sözkonusu olduğunda niçin geçerli sayılmasın ki?

Madem yeri geldi, Mustafa Balbay'a atfedilen 'darbe günlükleri' hakkında bir iki laf etmek istiyorum. Günlükleri hem bir okur, hem de bir gazeteci olarak yorumladım. Bir okur olarak günlüklere baktığımda darbe yapmaya hevesli generallerle düşüp kalkan, dahası onlara hem gaz hem akıl vermeye çalışan bir adam gördüm. Bir gazeteci olarak baktığımda ise, ortada herhangi bir gazetecilik faaliyeti göremedim. Nesi gazetecilik bunun? Bu yüzden Ahmet Kekeç gibi, “Balbay, her şeye rağmen, bir gazetecidir. Fikrine katılırsınız, katılmazsınız... Elinde kaleminden başka bir silah, bir tamamlayıcı ' ' bulunmamaktadır” diyemiyorum. Kalem, her zaman masum bir aparatçık değil çünkü. Bu aparat yeri geliyor andıç olabiliyor, yeri geliyor masum insanların hayatını karartabiliyor. Düşünüyorum da sözkonusu darbe heveskarlığı teşebbüs aşamasında kalmasaydı belki de bu yazıyı kaleme alacak bir gazete bile bulunmayacaktı ortada. Bunda darbeci yazarların rolü olmayacak mıydı? Tekrar ediyorum, suçu kanıtlanana kadar kimse suçlu değildir. Ama günlükleri, yazarından bağımsız bir metin olarak irdelediğimde içim kararıyor, midem bulanıyor. Bu metinlerin yazarının gazeteci olduğuna inanmak güç geliyor bana. Yargı bu metinlerde cezayı gerektirecek bir suç olmadığı kararını da verebilir, lakin gazetecilik mesleğine göre olaya bakarsak, gazetecilikle bağdaşmadığı gün gibi ortada be kardeşim!.


Nasıl yani!


Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu “Anayasal Düzene Karşı Şuçların Soruşturulması Yöntemi” başlıklı panelde konuşmuş. Panelin başlığı, konunun nasıl ele alınması gerektiğini söylüyor. Anayasal düzene karşı suçların soruşturulmasıyla diğer adli vakaların soruşturulması arasında fark var. Lakin Eminağaoğlu Ergenekon Soruşturması'na atfen “Bugün yetki alanları aşılarak, tek bir ilden tüm ülkeye yönelik soruşturmalar yapılması yasalarla bağdaşmamaktadır” demiş. Kanımca bu soruşturmanın değişik yargı yerlerince, ayrı ayrı savcılarla yürütülmesi soruşturmayı kitlerdi. Ergenekon ve benzeri davalarda soruşturmanın tek elden yürütülmesi bu bakımdan doğru.

YARSAV Başkanı Eminağaoğlu hukukun üstünlüğünün her türlü darbelere ve darbe teşebbüslerine karşı olmayı gerektirdiğini belirtmiş, bu gibi iddialar kapsamında kim olursa olsun soruşturulmasının zorunlu olduğunu vurgulamış. İyi, güzel, peki darbe girişimleriyle ilgili iddiaların ortaya serildiği günlerde neden “darbe girişimleri soruşturulmalıdır” dememiş? YARSAV Başkanı'nı Ergenekon Soruşturması'nı gölgeleyen gürül gürül heyecanlı açıklamalar yaparken izleyenler “Daha önce niye bu şekilde konuşmamış” diye sormazlar mı?

YARSAV Başkanı darbe teşebbüslerinin soruşturulmasının zorunlu olduğunu ifade etmiş etmesine ama Ergenekon Soruşturması'nın tek bir ilden yapılmasının yasalarla bağdaşmadığını söylemiş. Nasıl yani? Böylesine komplike iddialar yumağının tek bir yargı yeri dışında soruşturulması davayı daha da çetrefilli kılmaz mıydı? İstenilen buysa, YARSAV Başkanı doğru demiş!


Darbe günlükleri ÖSS'ye girerse!


“Cumhuriyet” gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay'ın bilgisayarında bulunan darbe günlükleri Doğan Grubu'na ait tempo24.com'da yayımlandı. Günlüklerde mizah değeri yüksek diyaloglar da yer alıyor. Bu diyaloglardan bazılarını ÖSS soruları haline getirirsek nasıl olur dedik ve bakın nasıl sonuçlar elde ettik:

SORU 1

“Hayatta en hakiki mürşit…….” cümlesini tamamlayınız..

a) İlimdir

b) Paradır

c) Kadındır

d) Hurşit'tir.

Doğru cevap: (d) şıkkı.

SORU 2

Gazetesinin birinci sayfasında türbanlı fotoğraf kullandığı için generaller tarafından sigaya seçilen medya patronu ertesi gün ne yapar?

a) Türbanlı fotoğraf kullanmaz

b) Fotoğraftaki türbanı rötuşlayarak kaldırır

c) Türbana fotoshopla peruk giydirir

d) Türbanlı fotoğraf yerine Hülya Avşan'ın poposunu kullanır.

Doğru Cevap: (d) şıkkı.

SORU 3

“Bu Demirel başka bir yapı, Allah kimseyi onun etkisi altına sokmasın (…………)

O günler tabii... Karadayı bazen Köşk'e çıkar, bambaşka biri olarak gelirdi. Etkilerdi onu... Dedim ya Allah kimseyi onun etki alanına sokmasın. Çeker bitirir adamı..”

Yukarıdaki metinde parantez içindeki noktalama işaretlerinin yerine hangi cümle konulur?

a) Adamın ümüğünü sıkar

b) Adamı et gibi çürütür

c) Adamı iki dakikada uyutur

d) Adamın yediğini burnundan getirir

Doğru cevap: (b) şıkkı.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi