Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Ergenekon’un felsefesinden girmek

Ergenekon’un felsefesinden girmek

Aylardır ekranlarda seyrettiğimiz dehşet manzaraların adını Ergenekon koymuşlar.
Okunduğunda, ya da dokunulduğunda içerisinden dökülen karanlık ilişkilerin tevellütlerinde, pek de yabancı olmadığımız hikâyeler var. Cumhuriyet kurulduğundan bu tarafa siyasi cinayetler bizim alışık olduğumuz günübirlik adi vakalar gibidir.
İşlenirler, kapatılırlar...
Bakarsınız bir sabah bu ülkenin Başbakanı ile Bakanları asılmış...
Bakarsınız Cumhurbaşkanı zehirlenmiş.
Diğerinin havada uçağı düşürülmüş...
Diğeri yolda giderken beklenmeyen kazaya(!) uğramış.
Bana göre Ergenekon bir günlük iş değil...
Son 200 yılda Avrupa’dan gelen yabancı dalgaların her kademede örgütlenerek insanımızı nasıl da çepeçevre kuşattığına dair ibret vesikası bir örnektir. Dalgalar ucundan görünüyör...
Nicelerinin ağızları belki de hiç açılmamıştır.
Daha 27 Mayıs’ın ne anlama geldiğini bilemiyoruz.
12 Eylül’ü yaşasak da Ergenekon ışığında yakından tanımıyoruz...
Sonra başımıza yıktıkları sokak çatışmalarında katledilen 5000 gencin hangi hesaplar adına kaybedildiğini bilenimiz var mı?
Katran kokulu geçmişimiz muammadır bizim.
Şu andaki gündeme dökülen hadiseler, yılların biriktirdiği “devletçilik” kafa yapısının ülke genelinde nasıl da hayat bulduğunu göstermektedir.
Örgütlenmişler ki; kendilerine ters düşen siyasi iradeyi bir gecede zahmetsiz alaşağı edebilsinler.
Ergenekon denilen olay “dediğim dedik” anlayışı üzerine kurulmuştur.
Bu kuruluşta belki çokları doğrudan müdahil olmasalar bile, biliyorlar ki bizim olurumuz alınmadan bu ülkede hiçbir şey yapılamaz...
İdeoloji olarak aynen buna inanmışlar.
Demokrasi deyince de buna inanmışlar.
Zaman zaman bu anlayışın açığa vurulduğunu bilmiyor değiliz.
Türkan Saylan denilen hanımın yaptığı açıklamalarda hep bu tip sözler vardı. Şimdi de hesaplaşma mahkeme salonlarında başlayınca basıyorlar “hukuk devleti” feryadını...
Ne imiş?
“Hukuk çiğneniyor, demokrasi elden gidiyor.”
Eee hani sizler devlet adına tek yetkili olarak hareket ederken, hukuk devleti yıkılmıyor muydu? Demokrasi zarar görmüyor muydu?
Anlaşılan bu zihniyet tarihi şef anlayışına dayanır ki; temyizi bile asla kabil değildir.
Dededen toruna geçen kafa yapısında, sana sıra geldiğinde “demokrasi, insan hakları” diye ortalığı kat birbirine, başkalarına sıra geldiğinde “bağımsız yargı” övgüsü ile avut bu milleti!
Avutma devri belki buraya kadar, belki biraz daha uzun mesafede olabilir, sonuçta bu halk yıllardır kendisine yapılanların hesabını eninde sonunda soracaktır.
Kaybolan da soracaktır.
Faili meçhul cinayetlere kurban gidenler de soracaktır.
Evlatları karanlık örgütlerde kobra olarak kullanılan aileler de soracaktır...
Hesap günü, herhalde bir ev araması, ya da nezarette 24 saat kalmak gibi bir olay değildir.
Hesap sorarken tarih şahit olacaktır bütün bu olup bitenlere.
Şimdikiler bu işin belki de öncüleri.
Dışarıdakileri deliller ışığında toplarken, anlıyorum ki içeridekilere henüz sıra gelmedi.
Öyle ya; birileri dışarıda oturup darbe planları hazırlıyorsa, bunun her dalda içeride de yoldaşları olması lazım. Yoksa 3-5 emekli ile bu ülkede ne darbe olur, ne de arbede olur...
Olaylar çorap söküğünde Cumhuriyet Savcılarının önüne pıtrak pıtrak dökülürken, unutmamalıyız ki Ergenekon içerisine olduğu kadar, dışarısına da birtakım mesajlar vermiyor değil.
Benim görebildiğim, asit kuyuları başta olmak üzere bazı faili meçhul cinayetlerin devlet içerisinden organize edilmesinin bugünlerde deşifre olması, öte taraftan PKK’nın haklılığını güçlendiriyor. Onlara yarayacak belgeler dökülüyor gündeme.
PKK’nın siyasi temsilcileri Güneydoğu halkına sürekli pompaladıkları düşünceler işte bu kabilden olabilir.
“Gördünüz mü, köylerinizi kimler yakıyormuş, çocuklarınızı evden alıp kimler öldürüyormuş, arabalarınızı kimler kurşunluyormuş...”
Olaya bu perspektiften baktığımızda, sanki birilerinin hem nalına, hem mıhına vurur gibi görünüp, aslında halkı Kürt-Türk olarak kapıştırmaları yetmemiş gibi, şimdi de bir başka cenah olan Fetullahçılarla Ergenekoncular cephelerini oluşturmaya gayret ediyorlar...
Ergenekon’un felsefesine biraz da bu açıdan bakmak gerekmiyor mu?
Evet, deliller, olaylar tamam da, bunların bu aşamadan sonra kimlerin işine yarayacağını bilmek de ayrı bir bakış olayıdır...
Görüyoruz ki; muhalefetin ortaya atmış olduğu sloganların içeriğinde, yargının siyasallaşması kadar, iktidarların da sözde aydınlar üzerinde baskı yapması yatıyor.
Söylenenler 27 Mayıs ağzı ama sen söyleyene değil, söyletene bak.
O bakımdan biraz daha sabırla bekleyeceğiz...
(*)Emekli Hakim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi