Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Basın Tutuklandı!

Basın Tutuklandı!

Tabuların yıkılmakta olduğu günümüzde basın adının dokunulmazlığı, bir düşünce uğruna yıllarını cezaevinde yıpratanlarda gaz yapıyor.

Kafa karışıklığından sormadan edemiyoruz?

Kim bu Basın?..

Ey hakim, bizim Basın’ı ne cesaretle tutuklarsın?

Gel bakalım ifade ver...

Dün tutuklayanlar verdiler ifadeleri, kirişi kıran da kırdı.

Öyle ya, bugün tutuklayan yarın ifade verecek...

Koskocaman Anayasa Profesörü Mustafa Kamalak Hocamız da muhalefet etme iştiyakı ile konuya dibacesinden açıklık getirdi:

 “Basın hürdür sansür edilemez.”

Etme hocam, kim sansür edilemez?

Basın mı basan mı?

Rivayet edilir...

Eski Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın aracına ait kriko mahalle arasında düşünce   Ankara sokaklarını iyi bilen bir bekçiyi görevlendirmişler.

“Git ara, valinin krikosunu bul getir.”

Bekçi akşama kadar arayıp durmuş ama çaresiz:

“Muhterem valim, her ne kadar kriko kaybedilmişse de mahalle halkına sordum sual ettim, Kriko adında birileri tanınmıyor bilinmiyor, arz ederim.”

Vali krikosunu arıyor, bekçi Kriko adında birisini!

İttihatçıların harman olduğu dönemlerde Takrir-i Sükûn kanunu vardı.

Bu kanuna göre, tek kişinin konuşması için matbuat susturuldu.

Ama şimdi öyle bir kanun yok da “Basın” diye birileri türedi.

Denizli horozu mübarek.

Susturulamaz, susturulması da asla teklif edilemez.

Ayakta duramayacak kadar sarhoş olan sürücü polis memuruna çıkışıyor:

“Ulan sen beni tanıdın mı, biliyor musun ben kimim?”

Ona göre sarhoş araç kullanmak önemli değil.

Önemli olan kim olması!

Hani şu Karadenizli fıkramız. 

Alacak davasında hakim borçluya sormuş:

“Sen bu kişiyi tanıyor musun?”

“Yoo tanımayurum.”

Laz uşağı gururuna yedirir mi?

“Ula sen beni tanımayusen ben de seni hiç tanımayurum.”

Gereği düşünüldü:

“Taraflar birbirlerini tanımadıklarından davanın reddine.”

Tanıma meselesi....

Tanıyacaksın, tanımazsan davayı kaybedersin.

Demek oluyor ki Basın kendini iktidara tanıtamamış.

Nihayet sır çözüldü.

İki açıkgöz reyting yapma adına devletin sırlarını haber ayağında ifşa edince hakim kelepçeleri vurdurmuş, onlar da taraf bulmak için kendilerine  “Basın” adını koymuşlar.

Eskiden de rivayet edilirdi.

Kim ki bir başçavuşa küfreder hemen ordunun manevi şahsiyetine hakaret suçundan deliğe tıkılırdı. Şimdi de bazı kesimin her bir gazetecisi Basın!

Bir süre devran böylece yürüdü gitti.

Ama şimdi öyle değil.

Evet, basın susturulamaz.

Ama suç işleyen bal gibi susturulur...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi