Ahmet Varol

Ahmet Varol

Tarihten kalan bir şehir

Tarihten kalan bir şehir

Geçen Cuma namazını Yemen’in başkenti Sana’da kıldım. Arkadaşlarla birlikte namaza hazırlandık. “Hangi camiye gidelim? Tarihi bir camiye mi yoksa Sana’nın en büyük camisine mi?” Arkadaşlardan bazıları “tarihi camileri az çok biliyoruz, bu sefer en büyük camiye gidelim” dedi. Çünkü en büyük camisi tarihi bir cami değil. Birkaç ay önce tamamlanmış ve çevre düzenlemesi henüz devam eden yeni bir cami. Ben de ilk kez göreceğim.
Bu yeni caminin adı Salih Camisi. Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih tarafından inşa ettirilmiş. Bu yüzden onun adı verilerek Salih Camisi denmiş. “Salih” kelimesi aynı zamanda “iyi insan” anlamına geldiği için caminin adının bu anlamla da bağlantısı var. Fakat halk arasında bu isimle değil de daha çok “Başkanın Camisi” adıyla ün salmış.
Gerçekten başkan Sana’nın ferah bölgelerinden birini oldukça görkemli ve çok büyük bir camiyle süslemiş. “Taksim’e cami yapamazsınız” diye yaygara basanlar gibi gürültü çıkaranlar da olmamış; çünkü Yemen halkının bütün kesimleri böyle bir hizmeti bağrına basıyor. Camiyi görünce başkanın Sana’ya imzasını attığını düşündüm. Yöneticiler ülkelerine veya yönetim merkezi olarak kullandıkları şehirlere bir imza atmaktan hoşlanırlar. Somali’nin başkenti Mogadişu’yu ziyaret ettiğimde Okyanus kıyısında dolaşırken kıyıda yıkık dökük bir bina karşımıza çıkınca rehberlik yapan arkadaşlar “burası eski başkan Siyad Berri tarafından yaptırılmıştı ve yabancılara kadın pazarlanan lüks bir otel olarak kullanılıyordu” demişlerdi. Yönetimde kaldığı sürece İslâm’ın izini ülkesinden silmek için elinden gelen her şeyi yapan Berri bunu başaramadı ve kendisi silinip gitti. Attığı çirkin imzalar da ülkenin halkı tarafından reddedildiği ve Berri adına bir yüz karası kabul edildiği için kazındı. Böylece Berri, adıyla ve attığı imzalarla birlikte çöplüğe atıldı, tarihin sayfalarına gömüldü. Halklarının değerleriyle uzlaşan imza atanların imzaları ise, yüzlerce yıldır korunuyor. İstanbul’da Fatih’in, Sultanahmet’in, Bayezid’in, Süleyman’ın, Edirne’de Selim’in ve daha nicelerinin imzaları korunduğu gibi. Tahmin ediyoruz Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih de bunun farkında olduğu için Sana’ya kolay kolay silinemeyecek bir imza atmış.
Buna dikkat çekmemiz, Yemen Cumhurbaşkanının politikalarını onayladığımız anlamına gelmesin. Onun da Amerikan emperyalizminin pençesinden kendini kurtarabildiği ve tam anlamıyla özgür bir tavır sergileyebildiği söylenemez. Ama bir gerçeği de itiraf etmeliyiz ki bu şahıs halkının değerleriyle karşı karşıya gelmemeye, onun dinî, tarihî ve geleneksel kimliğine saygılı olmaya da özen gösteriyor. Bundan dolayı muhalif cephenin başını çeken İslâmî camia da dâhil olmak üzere geniş bir kitlesel taban tarafından kendisine saygı duyuluyor. Bugüne kadar işgalci Siyonist devletle siyasi ilişki içine girme temayülü göstermemiş, Filistin’in özgürlük mücadelesinden yana tavır sergilemiş ve bu mücadeleye siyasi platformda destek vermiş olmasının da bunda etkisi var.
Salih Camisi, Sana ve Yemen şartlarına göre gerçekten muhteşem bir cami. Çevre düzenlemesi de tamamlandığında tahmin ediyorum Sanalılar için hem bir ibadet, hem de güzel bir gezi alanı olacaktır.
Sana’da geçen yıldan bu yana altyapı hizmetlerinde ve çevre düzenlemesinde de hissedilir bir ilerleme olduğunu müşahede ettim. Geçen yıl ziyaret ettiğimde, daha önceki ziyaretlerimde gördüğüm haliyle pek bir fark dikkatimi çekmemişti. Arkadaşlar Sana’yı bu kez nasıl bulduğumu sorduklarında kendilerine bu intibaımı zikrettim, ama bu şehirde zor bir şeyi başarmanın zorunlu olduğunu dile getirdim. Hem bu şehrin tarihi güzelliğinin korunması, hem de ahalisine çağın şartlarının gerektirdiği modern altyapı hizmetlerinin ulaştırılması. Bununla kastettiğim sadece tarihi eserlerinin korunması değil elbette. Çünkü Sana tümüyle tarih. Şehrin mimarisinde, evlerin inşasında tarihi gelenek korunduğu için bu şehri ziyaret ettiğinizde karşınıza bütünüyle bir tarih çıkıyor. Nasıl tarihi eserlerin orijinalliğinin korunması için restorasyon yapılıyorsa, Sana’da sürdürülen tarihi usûle göre inşa edilen binalar da restore edilmiş tarihi binalar gibi göz dolduruyor. Bu yüzden yenileri eskilerinden pek ayıramıyorsunuz ve karşınıza bütünüyle tarihi bir şehir çıkıyor. Ama son zamanlarda çağın zerafetten yoksun anlayışına göre inşa edilen binalar cadde kenarlarını doldurmaya başlamış. İşte bu binalar oyunun kuralını bozuyor ve sayılarının artması durumunda artık “Eski Sana” kalmayacak. O yüzden şehrin tarihten gelen gösterişinin korunmasıyla birlikte modern altyapı hizmetlerinin sunulması özel bir itinayı ve muhtemelen biraz daha fazla harcamayı gerektiriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi