Serdar Arseven

Serdar Arseven

AK Parti'nin mini paketi üzerine...

AK Parti'nin mini paketi üzerine...

Malûm; Meclisin “Anayasa yapma yetkisi” Yüksek Mahkeme tarafından şey edilmiş durumda...
Genelkurmay Başkanı da son iletişim toplantısında; “Meclis ancak bizim razı olduğumuz düzenlemeleri yapabilir” mesajını verdi, üstü yarı açık yarı kapalı...
“Şimdi bu durumda Meclis ne? Ne yapar? Biz niçin sandığa gidiyoruz? Kimi, niçin seçiyoruz? Ne olacak gitmesek, ne değişecek?”
gibi zararlı düşünceler içine girmeksizin, “ ne yapılabilir”e bakmak iyi olmaz mı?

AK Parti, bu anlayıştan hareketle “mini” bir “Anayasa değişiklik paketi” hazırlıyor. “Mini” ama, birileri yine “takoz” koymazsa, sonuçları o kadar da “minik” olmayacak.
Bombalardı, suikastlardı, Ergenekondu derken, bu Anayasa mevzularından biraz uzak kaldık.
Vicdan azabı; açığımızı bir nebze olsun kapatmak kastıyla meselenin merkezine gitmeye karar verdik.

Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, harıl harıl bu mesele üzerinde çalışmakta...
En sağlam kaynak o;
neyi hedefliyorlar, nereye kadar gidecekler ve nerede duracaklar?..
Bunları tam olarak tespit etmeye çalıştık...
Sağolsun, bir buçuk saat boyunca misafir etti bizi.

Efendim; bu pakette öyle “YAŞ kararlarının yargı denetimine alınması”, “Bürokrat dokunulmazlığına son verilmesi” gibi “keskin” hususlar yer almıyor.
Almaması da normal.
Dedik ya, AK Parti'nin sandalye sayısı bu işi referandumsuz geçirmeye yetmiyor.
Ve CHP de malûm, zırt pırt Anayasa Mahkemesine gidiyor!..
Oradaki irade de... Malûm oğlu malûm!..

Devam edelim...
Hatırlarsınız; hani Anayasa Mahkemesi bir önceki AK Parti iktidarı döneminde, “Üyelerimizden bir bölümünü Meclis seçsin” teklifinde bulunmuştu...
Bu tarihi bir fırsattı ve kullanılmış olsaydı parti kapatma dâvâları neredeyse tarih olacaktı!..
Ve AK Parti'de hem ülkeyi hem de kendisini boşu boşuna perişan eden “kapatma tehdidi” ile uğraşmayacaktı!..
Yazık ki olmadı...
Sayın Başbakan, “Efendim, böyle bir adım atmaya lüzum yok, AB yolunda emin adımlarla ilerliyoruz nasılsa!” yollu tavsiyelere kulak verdiğinden...
Ve de “Avrupa Birliğine güven olmaz. Siz iyisi mi bu fırsatı kaçırmayın!.. Hazır Anayasa Mahkemesi hem de oy birliği ile böyle bir teklifte bulunmuşken düzenlemeyi geçirin” diyenlere kulak vermediğinden...
O fırsat kaçtı... Ve kaçan fırsat da elbet büyük oldu!..
Şimdi, Anayasa Mahkemesinden çıkan karardan dolayı eli hayli zayıflamış durumda bulunan bir AK Parti var iktidarda...
Ve bu AK Parti ile “hak ve özgürlük” mücadelesi verilecek..

Peki her şey bitti mi?.. Hayır, ne münasebet!..
Hayat devam ettiği müddetçe fırsat bitmez.
İşte şimdi AK Parti, o zaman kaçırdığı fırsatı geri çağırmaya çalışıyor...
CHP razı edilebilirse, Anayasa Mahkemesi üyelerinden bir bölümünün, tıpkı Türkiye haricindeki bütün ülkelerde olduğu gibi Meclis tarafından seçilmesini sağlamaya çalışacak...
Bu düzenleme parti kapatmayı aşağı yukarı imkansız hale getiriyor...
Yani, gerçekleşebilirse öyle oluyor...
Sayın Kuzu son derece ümitli, şöyle diyor:
“Dünyanın en fazla parti kapatan ülkesiyiz; elâleme rezil olmuşuz... CHP, 'Varsın bu rezalet böyle devam etsin' mi diyecek!..”
Valla der!..
CHP bu; adamı dünyaya rezil eder!..

Zamanında rüzgâr güçlü eserken geçirilmedi de bu “Anayasa Mahkemesi” düzenlemesi...
Şimdi...
Bu dar günlerde...
Neyse, her neyse!..
CHP seçim öncesinde açılım yaptı; çarşaf, tarikat, kurban derisi, şu bu...
Ortada seçim meçim olmadığından biraz zor ama bir bakmışsınız 'açılımı' devam ettirmek istemiş!..

Şu Anayasa Mahkemesi üyelerinin, 65 yaşını dolduruncaya kadar oraya yapışıp kalmaları meselesi de önemli...
Avrupa'daki muadilleri, 6, 8 bilemediniz 12 yılda ayrılıyor oradan...
Bizde ise ohoooo, at kapağı 40 yaşında;
tam çeyrek yüzyıl, insanoğlu bıkar be!..
Bıkar, yıpranır, aşınır, şu olur bu olur...
Sayın Kuzu; “Bunu da mesela 12 yıl olarak belirleyebiliriz” diyor...
“Belirleyebiliriz” ve tabii “mutabakat”la...

Bir de, şu “başsavcılık” mevzuu...
Bir zât, diyelim ki Vural Savaş; “gaza geldiği” için “şaaak” diye kapatma davası açabiliyor...
Ya sen kimsin?..
Ülkeyi krizden krize sürükleyecek olan bir adımın kararını nasıl olur da tek başına, keyfince verirsin?..
Sor bakalım ne diyor?..
Ben soruyorum; dişleri meydanda, “Bal gibi veririm!” diyor!..
Haksız değil, Türkiye'de görev yapıyorsa bal gibi verir...
Böyle tuhaflıklar da sadece bizde olur!..
Türkiye'de bir savcı, “imparatorların” dâhi sahip olmadığı yetkiyi kullanmak suretiyle iktidardaki Refah Partisi, iktidardaki AK Parti hakkında kapatma dâvâları açar!..
Onlar hakkında açar da;
“yabancı vakıflarla akçeli ilişkileri” belgelenmiş ve dahi, merkezlerinde bilumum suç cihazları bulunmuş partiler hakkında açmaz!..
Yetki onda; istediğine açaaar, istediğine açmaz!..

Sayın Kuzu, “Paketimizde var, bu da değişmeli” diyor...
Başsavcı bir kuruldan izin aldıktan sonra dava açabilecek...
Bu, Meclis Genel Kurulu da olabilir bir başka kurul da...
Maksat, kurul olsun!..

Ombudsman meseleleri filan da var ama ben bunlara o kadar takılmıyorum...
Anayasa Mahkemesine ve Başsavcılık makamına ilişkin düzenlemeler geçirilebilirse, çok ama çok önemli bir virajı almış olacak ülke...
Bu işin kilidi, CHP ile MHP...
Zor gibi görünüyor ama...
Bir bakmışsın razı olmuşlar...
Sivil toplum örgütleri, medya vesaire...
Bastırmak lâzım!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi