M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Avrupalı Müslüman

Avrupalı Müslüman

Zaman zaman bir süreliğine kaldığım Almanya gibi Avrupa’nın diğer ülkelerinde yaşayan müslümanların tamamına yakını, “Avrupalı“ gibi yaşamada oldukça başarılılar. “Avrupalı Müslüman“ ifadesini bilerek kullanıyorum. Çünkü, Avrupa’ya aidiyetten memnun olan bir müslüman profili var karşımızda!..

Avrupa’nın sistemi, yaşantısı, gelenekleri, örf ve adetleri, yılların getirdiği alışkanlıklarla iyice hazmedilmiş, benimsenmiş, kanıksanmış durumda. Eskiden dönmeyi şiddetle arzu edip düşünenler, şimdilerde “Avrupalı“ olmanın avantajlarını, nimet ve külfetlerini yaşamakta sorun görmüyorlar!...

Oysa Hıristiyan kültür ve inancının hakim olduğu bir ülkede yaşadıklarını onlar da biliyor. Büyük zorluklarla ve çeşitli problemlerle iç içe olduklarını da... Bu olumsuz ortamdan kendileri etkilendiği gibi, çocukları ve yeni nesil daha fazla etkilenmekte. Bunun da farkındalar. Ancak nasıl bir çıkış yolu bulabilecekleri konusunda emin değiller. Çaresizlik karışımı yine de hallerinden memnun görünüyorlar.

Bu noktada “Avrupalı Müslümanlar“ın, bilgi, inanç ve amel eksenli bir rehabilitasyona ihtiyaçları var. Bir müslüman olarak Avrupa’da yaşamanın zorluk ve problemlerinden büsbütün kurtulmak mümkün gözükmese de, hiç olmazsa bu zararı en aza indirebilmek için, bu rehabilitasyon çalışmaları mutlaka yapılmalıdır.

Müslümanların adetleri, töreleri, ahlak anlayışı, aile yapısı, ana ve babalarına karşı davranışları, bayramları, mutfak anlayışı, düğün merasimleri, giyim ve kuşamları...vs. diğer kültürlerden çok farklı ve özeldir. Bu özellik ve farklılığın kaynağı ise, hiç şüphesiz ki İslam’ın temel direği olan son ilahi kitap Kur’an-ı Kerim ve insanlığın son rehberi Hz.Muhammed (s.a.s)’in güzel ahlakı ve örnek yaşantısıdır.

İslam dünyasını tarih boyunca yücelten, inananlarına huzur ve mutluluk veren, büyük medeniyetler kurdurtan ve dünyaya örnek olmasını sağlayan bu ana kaynağa ne zamanki Müslümanlar sırtını döndü ve bundan uzaklaştı, işte o zaman yabancı inanç ve kültürlerin zararlı etkisini ta yüreklerinde hissetmeye başladılar. Onları özel yapan değerleri ve kendilerine özgü hayatı yaşamayınca da inançları zayıfladı ve hatta imanlarını kaybetme noktasına geldiler. Onlara ait olmayan bir inancı ve onlara yabancı bir kültürü hayatlarına hakim kılmaya başlayınca da sonuç şu oldu: İnandıklarını yaşamayınca, yaşadıkları gibi inanmaya başladılar.

Bu batı tarzı yaşantı ve bu yaşantıya yeni neslin özendirilmesi, İslam toplumunda bozulmaları hızlandırdı, huzuru kaçırdı ve bunlar problemlerin ana kaynağını oluşturdu. Peki çözüm nedir? Düştükleri yerden kalkmak!.. Yani tekrar ana kaynaklarına dönmek ve onları özel yapan değerleri yeniden hayata hakim kılmaktır çözüm…

Bu faaliyetlerin yapılmasında erkekler kadar müslüman kadınlara da büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. İman ve ahlak değerlerinin, zengin kültür ve medeniyetinin gelecek kuşaklara aktarılmasında (erkek-kadın, genç-yaşlı, eğitimli-eğitimsiz) herkes üzerine düşen görevi yapması gerekiyor.

Sözünü ettiğimiz rehabilitasyon çalışmalarını devlet yetkililerinden beklemek beyhudedir. Onların böyle bir derdi yok. Avrupa’daki sivil kuruluşlar, cemiyetler ve cemaatler, bunun üzerinde ciddiyetle durup “Avrupalı Müslüman”,ları, nasıl “Müslüman Avrupalı” yapabiliriz konusunu çalışmalarının merkezine almalılar. Değişim ve dönüşüm çok hızlı ama çalışmalar çok cılız ve yetersiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi