Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Boş hayaller ahmağın ekmeğidir

Boş hayaller ahmağın ekmeğidir

“Karabaş ahmak mıdır?” diyeceksiniz.
Ömrü boyunca koçun altındakileri izlemekle geçer.
Kafa yerde, gözler hedefte...
Bekler ki düşecekler, o da kapacak.
Düşmez bir türlü.
Ne zeka değil mi?
Köpek aklı.
Bizdekiler de farklı sayılmaz...
CHP zihniyeti 50 yıldır iktidar yüzü göremeyince umutları iktidarın nevalelerinde. İçeriden birileri yanlışlara kapıyı açınca düşecek, onlar da kapacaklar.
Şu Davos’ta kapamadılar...
Aksine koç sıkı durdu.
Mayın temizleme olayına gelince, başta Aydın Doğan’ın kalemşorları olmak üzere atağa kalktılar, aha düşecekler.
Boşluk buldular ya, gözleri tam da hedefinde.
İktidarın birtakım hesaplar sonucu toplamış olduğu ödünç adamlar, sırası geldiğinde muhalefete açık verip atağa kaldırıyorlar.
Görevleri icabı...
Her dönemin adamı olmak kolay iş değildir.
Herkesle iyi geçinmek, herkese yeşil ışık yakmak... En ufak bir rızk almadan hasımsız, rakipsiz geçinip gitmek... Çilesiz yaşamak...
Mutasavvıflara göre öylelerinde münafıklık alametleri vardır. Çünkü Müslüman’ın mutlaka bir hasmı, bir sevmeyeni bulunur.
Şeytan Müslüman’ın zıttıdır.
Kafir de Müslüman’ı sevmez. Münafıklar hele hiç sevemez.
Hırsızlar namusluları sever mi?
Davos’ta şahlan...
Mayın temizleme olayında İsrail’i tercih etmek gibi bir girişimin içerisine gir.
Boşluk desek az gelir de, açık kapı demek daha uygundur.
Bu tip kapıları içerideki Truva atları açık tuttuğu sürece koçun altına yatmaya da gerek kalmıyor, kapı açık, nasıl olsa gelen giriyor çıkıyor.
Meclis Başkanı’nın son çıkışını beğendiniz mi?
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan DTP’liler için mahkemeye yazmış olduğu yazı tam da bir skandal.
İktidar için han kapısı.
Bu adamlar ya tebligat kanunu okumuyorlar, ya da PKK’nın savunucularından geri teptiklerinden kılıfına uydurdular.
Kısaca söyleyeyim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tebligat memuru değildir.
Mesken ile iş yerlerinin kapısından içeriye giren yazılar muhataplarına tebliğ edilmiş sayılır. Ayrıca buna cevap vermek gerekmez...
“Vekiller yurt gezisinde bulunduklarından mahkemenin çağrısı kendilerine tebliğ edilemedi” yazısını mahkemeye sen nasıl yazarsın?
Böyle bir yetkin var mı?
Çatışmaya bakın.
Ahmet Türk, koca Türk yargısına kafa tutarcasına “Ben ifade vermeye gitmem” derken, Meclis Başkanı söylemlerinde adeta tir tir titriyor.
Ne yapsak acaba? İfade vermeme işine nasıl bir kılıf uydursak ki?
İçişleri Bakanı, aynı tele paralel olarak açıklıyor:
“Bir daha eski sahneler yaşanmayacak.”
İyi de, geçmişte senin Genel Başkan’ın hakkında “zorla getir” müzekkeresi çıkınca gitmeseydi apar topar götürülür müydü, götürülmez miydi?
Zaten “zorla getir” demenin de anlamı bu.
İsteği ile gelmiyorsa, başından gövdesinden tutup götürülecek.
Mahkeme kararına Bakan ne karışır, Meclis Başkanı ne karışır?
Ahmet Türk, hiç yalpalamadan son sözünü söyledi:
“İfade vermeye gitmeyeceğiz...”
İnancında, kararlılığında dik duranlar hoşuma gider...
Ülkede bu lafı tekrarlayacak ikinci bir babayiğit var mı?
Mahkeme celp edecek, sen de gitmeyeceksin.
Göreceğiz...
Fil mi büyük, koç mu büyük?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi