Ahmet Varol

Ahmet Varol

İslâmohobi

İslâmohobi

İslâmofobi kavramı “İslâm karşıtlığı” hareketinin gerekçeye dayandırılması ve kabul ettirilmesi için kasten üretilmiş bir kavramdır. Bu kavramın yaygınlaştırılmasında çağdaş emperyalizmin ve uluslararası Siyonizmin çıkar hesaplarına hizmet eden medya organlarının önemli rolü olduğunu söylemek mümkündür. Bu medya organları eski haçlı seferleri dönemlerinden kalma ve bilinçaltına yerleştirilmiş kin duygusunu yönlendirme amacıyla başlatılan kitlesel hareketi “antiislâmizm” veya “İslâm karşıtlığı” anlamına gelecek bir adla adlandırmamak için “İslâmofobi” kavramını yaygınlaştırdılar. Aksi takdirde “antisemitizm” hareketini kötülemenin ve kınamanın bir anlamı olmayacaktı. Bu hareketi gerekçe edinen sömürü mekanizmasının kaynağı kurutulmuş olacaktı.
Antisemitizmde de İslâmofobide de yönlendirme mekanizmasının aynı merkezden çalıştırıldığını söyleyebiliriz. Fakat ne kadar ilginçtir ki her ikisinde de kin ve düşmanlık temelli bir kitlesel hareket söz konusu olduğu halde birinde bu kitlesel hareketin kendisi ve harekete katılanlar suçlu hedef alınanlar masum, diğerinde ise düşmanlığı yürütenler masum onların hedef aldıkları ise suçlu gösterilmişlerdir. Bu durum medyanın etkisini ve toplum psikolojisinin istismarından doğabilecek sonuçları ortaya koyması açısından düşündürücüdür. Fakat bundan da öte kelimelerin ve kavramların insanların düşünce mekanizmalarını yönlendirmede ne kadar etkili olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Bu yüzden biz zaman zaman kelimeler ve kavramlar üzerinde özellikle duruyor, başkalarının ürettiği kelimelere ve kavramlara yenik düşmemenin öneminden söz ediyoruz.
İsrail işgal devletinin Gazze’ye yönelik saldırılarının devam ettiği günlerde gönderilen ama benim elime geç ulaşan bir mektupta Almanya’dan yazan bir araştırmacı çok ilginç bir hususu dile getirmişti. Kendisinin mesleği icabı Yahudilerin dini organlarının toplantılarına katıldığını söylüyor ve bu toplantılara katılan liderlerin Gazze saldırıları sebebiyle “Yahudi terörü” diye bir kavramın ortaya çıkmasından ve yayılmasından çok korktuklarına dikkat çekiyordu. Bu zat, sözünü ettiği kişilerin “Siyonist terör”, “İsrail terörü” gibi kavramları önemsemediklerini ve bunlardan rahatsız olmadıklarını ama kendilerinin yaydığı “İslâm terörü” gibi “Yahudi terörü” kavramının yayılmasından korktuklarını, bu yüzden her gün haberleri büyük bir dikkatle takip ettiklerini, alışık oldukları isimlendirmelerin tekrar edilmesi karşısında da rahatladıklarını söylüyordu.
Şimdi düşünelim: Ne adına ve ne gibi amaçlar için ortaya çıktığı bile yeterince bilinmeyen bir örgüt adına bir kişi haber ajanslarını arayıp bir şiddet olayını sahipleniyor ve tüm medya organları koro halinde “İslâm terörü” kavramını işlemeye başlıyor. “İsrail” işgal devleti “Yahudi devleti” olarak tanınması için her türlü baskıya başvuruyor ama hiç kimse onun sergilediği terörü “Yahudi terörü” olarak isimlendirme cesareti gösteremiyor. Oysa bu devletin bir “Yahudi devleti” olarak tanınmasını dayatanlar önce sergilediği şiddetin “Yahudi terörü” olduğunu kabullenmek zorundadırlar. Ama hiç kimse bunu gündeme getiremiyor. Çünkü o durumda kendisine antisemitist damgası vurulacağını özellikle Avrupa ülkelerinde yaşayanların da böyle bir ithamla mahkemelerde sürünmeye başlayacağını biliyor.
İslâmî kimliğin yıpratılması amacıyla üretilen kavramlara çok çabuk yeniliyoruz. Bu kavramlar karşısında savunmaya geçmek de yenilgidir. İKÖ’nün Avrupa’da “İslâmofobi”ye karşı temsilcilik açma kararı vermesi temelde iyi niyete mebni ve yanlış anlamayı düzeltme amaçlı olabilir. Ama bir yandan da bu kavramı kabullenme anlamı taşıyor ve oturmasına, yaygınlık kazanmasına yardımcı oluyor.
Bir yandan “İslâmofobi” kavramı etrafında stratejiler geliştirilmesi çalışmaları sürerken, diğer yandan İslâm dünyasına ilginin artması, Müslümanlara “barış” ve “sevgi” mesajları verilmesi de dikkat çekici. ABD’nin yeni başkanı Obama’nın Kahire’den İslâm âlemine hitap ederek, Amerika’nın İslâm’la savaş halinde olmadığını ilan etmesinin üzerinden fazla zaman geçmeden Rusya cumhurbaşkanı Dimitri Medvedev de Kahire’yi ziyaret etti. Medvedev bu yarışta Obama’nın önüne geçerek Rusya’nın İslâm âleminin bir parçası olduğunu söyledi. Bunu da “İslâmohobi” olarak adlandırırsak yanlış olmaz her halde. Ekonomik kriz çağın hâkim güçlerini sallamaya başlayınca, önemli bir ekonomik potansiyele sahip İslâm âleminin kıymeti de artmaya başladı. Önceden İslâm dünyasına yönelik saldırılarının, işgal operasyonlarının haklı gösterilmesi amacıyla sürekli gündemde tutulmaya çalışılan İslâmofobinin yerini de böylece İslâmohobi almaya başladı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi