Serdar Arseven

Serdar Arseven

Yazıcıoğlu’na ne büyük hakaret, ne büyük alçaklık!..

Yazıcıoğlu’na ne büyük hakaret, ne büyük alçaklık!..

Arif Sağ ve yanındaki 33 kişi, otelin sacla kaplı pencerelerinden birini kırdıklarında, hemen karşılarında küçük bir pencere olduğunu fark ettiler...
Bu onlar için yegâne kurtuluş yoluydu...
Hemen uzanarak cama vurmaya başladılar...
-
Partideki BBP mensupları arka taraftaki bu bölüme ulaştıklarında,
yuvalarından fırlamış gözlerle karşılaştılar.
Kısa süren şaşkınlıktan sonra ilk yaptıkları, yardım isteyen tahrikçilere el uzatmak oldu.
Arif Sağ, o grubun en önemli adamıydı...
Onun için önce o atıldı...
Ve, ilk kurtarılan oldu.
Ardından gelenler, hep birlikte çıkmaya davrandıkları için pencerede sıkışıp kalıyorlardı.
O hengâmede soğukkanlılıklarını kaybetmeyen BBP’liler, seri ama dikkatli hamlelerle, hiçbirinin yaralanmasına sebebiyet vermeksizin kurtardılar tamamını.
Kurtulanlar sevinçliydi...
Kendilerini dumanların arasından çekip çıkartan BBP yöneticilerine teşekkür üstüne teşekkür yağdırıyorlardı.
Daha da ileri gidip, Ankara’ya varır varmaz yapacakları ilk işin BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu ziyaret etmek olduğunu söylüyorlardı...
-
Bir dolu delille Ergenekon-PKK tezgahı olduğunu ortaya koyduğumuz Sivas olaylarında öbür aleme gidenler gitti...
Dönenler, durumu politikaya alet etti.
Sivas’ta kendisini kurtaran BBP yöneticilerine teşekkürler yağdıran ve “Ankara’ya gidince ilk işim Muhsin Başkanı ziyaret etmek olacak” diyen bu adamlar...
İlk iş olarak ne yaptılar biliyor musunuz?..
“Olaylarda BBP’nin parmağının olduğunu” öne sürdüler.
Kendilerini BBP’nin kurtarmış olmasının ise “bugüne kadar yaptıkları” yanında “bahse değer olmadığını” zırvaladılar!..
Kurtulmuşlardı nasılsa...
İhtiyaçları kalmamıştı!..
Yalvarmak, yakarmak, ayaklara kapanmak...
Olay yerinden uzaklaşıp güvenli liman Ankara’ya varıncaya kadardı!..
-
Bunları büyük ihtimalle biliyorsunuz...
Ben yine de hatırlatayım dedim.
Hatırlatayım ki; bu takımın ne “kadir kıymet bilmez”, ne “nankör” ve malûm lisanın gayrisinden anlamaz olduğu bir kez daha görülsün.
Sivas’ta sergilenen rezilliğe bakın;
Olayların yıldönümünde....
Sivil toplum örgütü maskeli teröristler...
Pankart açmışlar:
“Gülerek yaktın, donarak öldün!..”
-
Muhsin Yazıcıoğlu gibi, “heyecanlı gençliği” olmadık işlere bulaşmaktan korumuş...
Bu rezil pankartı açan “zavallı”ların, o gençler tarafından lime lime edilmelerine mani olmuş bir büyük lidere yönelik bu hakaretin mutlaka cezalandırılması gerekiyor!..
BBP Sivas İl Başkanı Zeki Haral’ın “köpeklik” olarak nitelendirdiği bu çirkin tavırla ilgili olarak yasal yollara başvuracaklarını açıklaması iyi...
Bu tavrın, farklı demokratik tepkilerle de desteklenmesi lazım.
O pankartın açıldığı etkinliği organize eden sivil toplum örgütlerinin, bu kirli eylemi “kınayıncaya” kadar “zorlanmaları” lazım!..
Bu büyük hakaret karşılıksız kalmamalı!..
Hukuki olan bütün karşılıklarını bulmalı!..
İKİ DÖNEM OKUL, BİR DÖNEM PİYASA!..
Önceki gün TOBB Üniversitesi’nin mezuniyet törenindeydim...
O ana kadar bilmiyordum;
Henüz 5 yıl evvel kurulmuş olan üniversite, tercih edilirlik ve hocaların yayınladıkları makale sayıları itibarıyla bir numaraya çıkmış...
Bunu da “Türkçe eğitim”le yapmış...
Eğitim dili Türkçe ama her mezun çok iyi İngilizce biliyor.
Bunlar iyi de...
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun dikkat çektiği noktalardan birine özellikle vurgu yapmak isterim...
Klasik sistemde, üniversiteler iki sömestr ders yaparlar.
TOBB’da bu, üç sömestr.
Tatil matil yok.
Öğrenciler iki sömestri üniversitede, üçüncüsünü de piyasada geçiriyorlar.
Böyle böyle...
Okul bittiğinde piyasa tecrübesini de edinmiş oluyorlar.
İki dönem üniversite öğrencisi, bir dönem çırak...
Hoş sistem.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi