Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Her kesim HSYK’yı konuşuyor

Her kesim HSYK’yı konuşuyor

Kimdir bu HSYK?
1982 Anayasası ile yargı gündemine taşınan bir kurum.
Görevi, hakim ve savcıların atamalarını yapmak, özlük haklarını düzenlemek...
Asıl önemi, yargısız kararları ile anılmasıdır.
Hakimi düşünün, kürsünün asıl sahibi o, ama mahkeme kapıları ona kapalıdır.
İki dudak arasında gitti mi gider...
İşte savcı Ferhat Sarıkaya, soruşturma nedeniyle aldığı ifadelerden iddianamesine aktardığı birkaç cümle yüzünden mesleki defteri dürüldü...
Şimdi de bir başka benzerinin Ergenekon soruşturmasında görev alanların başına gelip gelmeyeceğini tüm ülke nefesini tutarak beklemektedir.
Bu bakımdan kurul, üyesi olan Ertosun sayesinde gündemde...
Bana göre asıl gündemi başından almak lazım. Bir kere Adalet Bakanı izin vermedikten sonra hiçbir hakim ve savcı hakkında kurulun cezalandırıcı yetkisi yoktur. Ferhat Sarıkaya hakkında izin verip müfettişlerini üzerine salan bakan Cemil Çiçek’tir...
Birincisi bu.
İkincisi, Şemdinli soruşturmasının altından şimdilerde Ergenekon kokuları geliyor. Demek oluyor ki savcı o sahayı kurcalayınca başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Bana göre bu Ertosun meselesi artık kabak tadı vermeye başladı, en azından fazla büyütülmüş gibi geliyor bana... Sebebini de söyleyeyim. Kurulun toplantı yeter sayısı yedi kişidir, bunlardan bir tanesi Ertosun’dur, diğer altı kişi istediği kararı rahatlıkla alabilir.
Bu açıdan HSYK demek Ertosun demek değildir.
Teşkilatın içerisinde ne tosunlar vardır da onların ne esamisi okunur, ne de kırdıkları testilerden kimseler haberdar olmaz. Yargı bağımsızlığı havası içerisinde kaybolup giderler.
Gündemin başından alırsak, Cemil Çiçek’in atamış olduğu Müsteşar Fahri Kasırga’nın neden apar topar görevden ayrıldığını da bilmemiz lazım. Şundan bilmeliyiz, Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nı gönderecek eş ikinci bir kadro olmadığından şimdiye kadar görevden alınan müsteşarlar Danıştay kararı ile hep geri gelmişlerdir. O bakımdan Cemil Çiçek’in atadığı müsteşarın kendiliğinden daha pasif bir görev olan Bakanlık Yüksek Müşavirliği’ne gitmesi neyin nesidir?
Özetlersek şu sonuç çıkmaz mı? Cemil Çiçek’in Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü ile Müsteşarı hakkında Ergenekon bağlamında bir takım takıntılar düşünce gündeme, hükümetin kendi içerisinde olanları görmeyip de kurulu muhatap almasını ben pek anlamlı bulmuyorum.
Bugünü daha iyi kavrayabilmek için geçmişten anlatmam gerekiyor.
Ankara Başsavcıvekili iken savcıların vermiş oldukları takipsizlik kararları ile iddianameleri incelerdim. Bir görevim de o idi.
O takipsizlik kararlarında neler yoktu ki...
Birisini şöyle hatırlıyorum. Ankara’nın zengin bir iş adamı çalıştırmakta olduğu işçinin ölümünden sorumlu tutuluyordu. Yargıtay bozma kararında bu sorumluluğun özellikle altını çizmesine rağmen, ne göreyim, bizim savcı takipsizlik kararı vererek olayı kapattı...
Baktım ki olmuyor, davayı kendim açmak zorunda kaldım. Değilse “öldürmeye sebebiyet vermek” suçundan fabrika sahibi yırtacaktı.
Asıl burası önemli.
Oltan Sungurlu Bakan olunca bu kişiyi hemen Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olarak atadı. Bizi de ağır ceza mahkemesi üyeliğine postaladılar...
Özellikle teftiş raporları raflardan indirilip incelense kimlere, özellikleri nedeniyle hangi haksız işlemler yapıldığını anlarız. Kimlere soruşturma izni verilmiş, kimlere verilememiş, hep o raflardaki dosyalarda var.
Eskiden rakı içmeyen hakim ve savcıların sicillerine müfettişler “temsil kabiliyeti yoktur” yazarlardı. Görevler de ona göre dağıtılırdı.
Rakı içenlere önemli görevler, içmeyenlere ise pasif görevler.
Hâlâ namaz kılarken hakkında hangi kanaatin uyanacağından korkup da köşe bucak saklanan onlarca hakim ve savcı vardır. İthal malı laikçiliğe paraşüt açamayanları feci şekilde mimliyorlar.
Eşlerinin başı kapalı olan hakim ve savcılar hâlâ sakıncalı!
Cemil Çiçek döneminde bile Adalet Bakanlığı üst yönetimine getirilenlere bir bakın bakalım, kaç tanesinin eşi ve kızı başörtülüdür.
Eşi başörtülü olan kaç tane bürokrat atandı?
Aynı soru İçişleri eski Bakanı Abdülkadir Aksu’ya da sorulabilir... Kararnameye alınan valilerle kaymakamların eşleri ne haldeydi? Başını açmayana valilik görevi verildi mi?
Efendim Cumhurbaşkanı Necdet Sezer!
Siz bakmayın, Necdet Sezer de kimi yerlerde günah keçisiydi, canı öyle isteyenler çoğunu uyduruyordu. O gitti, havalar da kimi bakanlıklarda aynı esiyor...
Sayın Başbakan’ın koltuk yapışkanlarına yapmış olduğu çağrı ebetteki taktire değer bir anlayış, ne var ki kendi partisinde her devrin köşe başı adamı olanlar bu çağrıya girmiyorlar mı?
Onların özelliği ne?
Demek oluyor ki sopanın iki ucu da kakalı, hangi ucundan tutmaya kalkışsanız eliniz kirleniyor. Popülist politikacılar kir taşıyorlar ülke gündemine.
Hep yazıp çiziyoruz. Yargıtay gibi bir kurumda mezhepçilik, ırkçılık yapılıyorsa bunun müsebbibi ne Alevilerdir, ne de Türklerle Kürtlerdir.
Anayasal düzen, seçim sistemini yargının tepesine taşıdığından ister itemez gruplar kendiliğinden oluşuveriyor. Daha doğrusu, sistem öyle istiyor.
Şikayetçi iseniz değiştirin Anayasa’yı, değiştirin yargıdaki çarpık seçim olayını, değiştirin Yargıtay ile Danıştay’a üye seçim sistemini, kurulun yapısını...
Değilse, boşuna HSYK’yı konuşup durmanın bir faydası yok..(*) Emekli Hakim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi