Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Homolara” sahip çıkan, bu konuda niye duyarsız?..

“Homolara” sahip çıkan, bu konuda niye duyarsız?..

Malûm, Abdurrahman Dilipak ağabeyin 35 yıllık emeğiyle alabildiği evini, “İllegal BÇG’nin kurucusuna hakkını helal etmediği için” sattılar!..
Günlerdir, dünyanın dört bir yanından gelen telefonlara cevap vermeye çalışıyorum...
Arayanların çok büyük bir bölümü “maddi destek” teklifinde bulunuyor.
Dilipak ağabeye “ev vermek” isteyen çok sayıda okuyucumuz; kendisine söyleyemiyormuş bunu.

Büyük bir kitle böylesine hassas davranıyorken...
Meseleyle birebir alâkalı olanların ilgisizliği dikkat çekici.
Mesela;
Meclis’te bir İnsan Hakları Komisyonu var.
Başkanı da, “Homoseksüeller Kulübü”nün toplantısına katılmakla kalmayıp, kürsüye çıkarak karşısındaki “homo”lara, her zaman yanlarında olacağına dair teminat vermiş olan Zafer Üskül.
İşte bu Zafer Bey...
Dilipak ağabeyi mağdur eden açık “hak ihlaliyle” hiç mi hiç ilgilenmiyor!..
Yüce Allah’ın lanetlediği eylemlerin faillerini açıkça himaye eden İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül;
konferanslarıyla, kitaplarıyla, makaleleriyle uzun yıllardır “İnsan Hakları” mücadelesi veren bir Büyük Yazar’a yönelik “Hak İhlali”yle ilgilenmiyor!.
Hatırlayacaksınız;
Kompozisyon yarışmasında elde ettiği ödülü almak üzere kürsüye gelen Tevhide Kütük adlı İmam Hatip öğrencisi, -sırf başörtülü olduğu için- Kozan Kaymakamı ve Garnizon Komutanı tarafından hakaretlerle aşağıya indirilmişti.
Üskül, bu olayda da benzeri bir tutum takınmış ve konuya ilişkin soruları “Gündemimizde böyle bir mesele yok!” diyerek geçiştirmişti.
Tevhide’ye, Başbakan Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan telefon açarak sahip çıkmıştı ama...
Bu hükümetin o makama taşıdığı Zafer Üskül, umursamaz tavır içine girmekten çekinmemişti.
Aynı Üskül, haklarında asılsız iddialar bulunan dindar kamu görevlilerini, soruşturmaların tamamlanmasına ihtiyaç hissetmeksizin “Memuriyetten atılmalı” gibi laflarla “yargısız infaza” tabi tutmuştu!..
Tavırlarıyla yerini açıkça belli eden Zafer Üskül’ün, “İnsan” olmanın bütün güzelliklerini üzerinde taşıyan bir Büyük Yazar’a yönelik hak ihlalini gündemine almasını beklemiyorsak da...
Onu buna zorlamak, harekete geçmesini sağlamak, olmuyorsa çelişkisini daha da belirgin bir şekilde ortaya koymak da mı olmaz!..
Hafta başından itibaren, “Hayra” zorlayalım bakalım!..
DOSTÂNE ÇÖZÜM!..
Bu arada; dün Başbakanlık İnsan Hakları eski Başkanı ve Ceza Hukuku profesörü Vahit Bıçak’la görüştüm...
AİHM’e taşınan “Helal etmemekten mahkûmiyet” davasıyla ilgili olarak savunması istenen hükümetin elinde güzel bir imkan olduğunu hatırlattı Sayın Bıçak.
AİHM’e giden bazı “solcu” yazarlara “Dostâne Çözüm” teklif eden siyasi iktidar, böylece dâvânın geri alınmasını sağlamıştı.
Bu tasarrufuyla “solcu” yazarların “haksızlığa uğradığını” kabullenen iktidar, Türkiye’nin AİHM’den yeni mahkûmiyetler almasını engellemişti.
İşin bu yönünü hatırlatan Prof. Dr. Vahit Bıçak, “Hükümet, Sayın Dilipak için de aynı yolu izleyebilir” diyor.
Meselenin o tarafını da bir takip edelim; bakalım hükümet ne diyor?
ULUSALCI GÜÇLER PKK’YI BÖYLE HİMAYE ETMİŞLER!
Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan 3’üncü iddianamenin ek klasörlerindeki gizli tanık ifadelerine bakın:
İlkadım, Anadolu, Mehmet ve Gurbet kod adlı tanıklar, “PKK ile bazı üst düzey kamu görevlilerinin nasıl bir işbirliği içinde olduklarını” net bir şekilde ortaya koyuyorlar.
Anlatılanlar gösteriyor ki, “istenseymiş” PKK’ya çok ağır darbeler indirilebilir ve örgüt bitme noktasına getirilebilirmiş!..
“Terörle mücadele”(!)ye aktif olarak katılanlardan bazıları, köşeye kıstırılan PKK’lıların, “bazı üst düzey kamu görevlileri tarafından kurtarıldığını” açık seçik ortaya koymakta!..
Diyarbakırlının gönlünde taht kuran Merhum Emniyet Müdürü Gaffar Okan’a suikast emri, bugün Ergenekon davasında “tutuklu sanık” pozisyonunda bulunan bir “Üst düzey üniformalı kamu görevlisi” tarafından verilmiş.
“Aynı çizgideki” kamu görevlileri, masum köylüleri hiç yere gözaltına aldırttıktan sonra öldürtmüş ve “yasaklı bölge”deki boş alana gömdürtmüş!..
Şimdi, Diyarbakırlısı, Şanlıurfalısı, Trabzonlusu, Kastamonulusu düşünmeyecek mi:
“Bunun gibi kirli eylemleri gerçekleştiren malûm kamu görevlileri...
PKK’yı yok etmeye mi yoksa devlete karşı nefreti tırmandırmak suretiyle güçlendirmeye...
Ve böylece konumlarını pekiştirmeye mi gayret ettiler?..”

Hamaseti bırak, tezgâha bak!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi