Habervaktim.com

Habervaktim.com

Ben gerçekten gericiyim. Dijital araç ve aletlerden hiç anlamam. öğrenmek için çalışmayı da zaman kaybı sayarım. Tek bilmek istediğim, günlük yazılarımı, e-mail ile göndermekti. Onu öğrenmek için 1 hafta zaman ayırmıştım. Birkaç gün, gazeteye gittim. Kadıköy’den oraya gidip gelmek günde 4 saatimi alıyordu. Zaman benim için paradan çok daha kıymetliydi. Para her zaman bulunurdu. Ama geçen zaman bir daha gelmezdi.
Ben yaşta olanlar, artık uzatmaları oynuyoruz. Bugün var, yarın yokuz. Yaşlı genç herkesle ölüm arasında bir tek nefes var. Onu alamadığımız anda her şey bitmiş olacak. Hayat perdesi öteki dünyaya açılacak. Birkaç gün önce, bir yakınım, “Habervaktim sitesini hiç ziyaret ettin mi?” diye sormuştu. “Hiç gitmedim” dedim. “Nasıl olur, günde 1.5-2 milyon insanın ziyaret ettiği o muhteşem siteyi nasıl bilmezsin?” diyordu. “Bizimkilerin Kızılcahamam’da bir siteleri vardı ama, bildiğim kadarı ile orayı çoktan sattılar” dedim. Soran öz teyzem oğlu idi. Karşıma geçmiş, benimle alay edercesine gülüyordu. İşin içinde bir bit yeniği olduğunu anladım. üzerinde durmadım.
İki günlüğüne Ankara’ya gitmiştik. Dönüşte havaalanı yolu üzerindeki VAKİT’in matbaa tesislerine uğradık. Genel Koordinatörümüz ekip kurmasını çok iyi biliyor. İyi yönetici olmanın en kaçınılmaz şartı da budur zâten. Bu gazeteyi ayakta tutan, yalnız gecesini gündüzünü, hatta huzur ve sağlığını gazete işlerine hasreden Hasan Karakaya ve A.İhsan Karahasanoğlu gibi kardeşlerimiz değildir. Geri plânda kim bilir, Hasan Hüseyin Maden, ülkü Kumral, Elazizli Fazlı, Rıfat Bilgin kardeşlerimiz gibi daha nice isimsiz kahramanlar vardır. Patron ketûmdur. Ne düşündüğünü kimse bilemez. Yanına tilki uğrayamayacağına göre, meşhur sözü ona şöyle uyarlayabiliriz: Kafasının içinde 40 aslan dolaşır. Kuyrukları birbirine değmez. Onda öylesine üstün bir zekâ ve hatta deha var ki, dünyanın en kurnaz tilkilerini (Allah’ın izniyle) suya götürür; susuz getirir. Derviş mizaçlı, güler yüzlü, saf bir görünümü vardır ama, perşembenin gelişini çarşambadan değil, tâ cumadan bilir. Leb demeden leblebiyi anlar. Asla kül yutmaz. Ona kül yutturmaya kalkışanlar, kendi kuyularını kazmış olurlar. O, daima iyi niyetlidir. Doğruluktan ayrılmaz.. Kul hakkı yemez; vebale girmez. Karşıdakiler, bu tutumunu yanlış değerlendirirler. Kendi elleri ile kazdıkları kuyuya düşme numarası yaptıkları takdirde, buna mutlaka engel olacağını düşünürler. Beriki onları şefkatle kucaklamak için kollarını açarak yanlarına doğru gider. Tam bağrına basacağı anda, öbürleri ‘tamam’ diye bir yekinirler. Kendilerini kazdıkları kuyunun tâ dibinde bulurlar.
Neyse, tabiî ki anlatmak istediğim bu değildi. Muhterem Koordinatörümüzün Ankara tesislerimizde iki isimsiz kahramanı daha var. Yener Dönmez’le yardımcısı İlhan kardeşlerimiz. Ankara’yı hamur gibi yoğurmuşlar. Tüm Orta Anadolu, avuçlarının içinde.
Yener kardeşim Habervaktim adında bir siteleri olduğunu, günde 3 milyona yakın insan tarafından ziyaret edildiğini söyledi. Hiçbir şey anlamadım. Vakit daralmıştı. Uçağı kaçırabilirdik. İçimden hayırlı olsun diyerek kalktık.
Hasan Karakaya kardeşimin 18 Şubat Pazartesi günkü yazısını okudum. O zaman anladım ki Habervaktim, mevhum (sanal) bir site imiş. Tıklattın mı, ziyaret etmiş sayılıyormuşsun. Bir anda kendimi, sevimli Prof. Ahmet Mete Işıkara gibi hissettim. Mübarek adam televizyon televizyon gezip depremleri anlatıyordu.
Bir gün bir canlı yayında karşı karşıya idik. Tartıştık. O sırada ANAP’tan milletvekili adayı olmuştu. “Hoca, sen yerin altını çok iyi biliyorsun da, üstünü hiç bilmiyorsun. ANAP diye bir parti mi kalacak ki gittin de orada aday oldun” dedim. Biz de öyleyiz. Gerçek dünyayı ve insanları çok iyi biliyoruz ama.. Sanal dünyadan hiç haberimiz yok. İşte muhterem genel koordinatörümüzü bunun için uzun uzun anlattım. Eğer onu doğru tanımamışsam ve hakkında yanılmışsam, bilsinler ki her konuda yanılıyorum. Ve hapishanelerde, 10 sene boşu boşuna insan fizyonomisi üzerinde ihtisas sahibi olduğumu zannetmişim.
Sevgi, saygı, af dileğim ve dualarımla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi