Mehmet Talu

Mehmet Talu

Zekatın en büyük hikmeti?

Zekatın en büyük hikmeti?

Zekâtın hikmetleri

Evet zengin tıpkı bir baba gibi kesesini açarak fakirin ihtiyacını görecek, binaenaleyh bir fakirin ihtiyacını gördüğü için sonsuz bir gönül ve vicdan huzuruna kavuşacak; öte yandan onun zekâtını alan muhtaç da sevincinden parıl parıl yanan gözleri, bir evlad mahcubiyetiyle kızaran yüzü ve bükük boynu ile adeta canlı bir teşekkür abidesi kesilecektir. Artık bu iki şahsın arasında ebedî minnet, muhabbet ve birbirlerine bağlılıktan başka bir şey tasavvur olunabilir mi? İşte İslâmiyet'in istediği de bu idi. Ebu Derda (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

"Zekât, İslâm'ın köprüsüdür." ( Taberanî, el-Mu'cemu'l-Evsat, No:8932; 9/432, Beyhekî, Şuabu'l-İman; No:2752, 3/20 ) buyurmakla, zengini fakire karşı samimi ve saygılı yapmak istemiştir. Zekât, zengin ile fakir arasındaki dengeyi sağlayan en güzel örnektir. Zekât hakkıyla verilse ülkedeki en zengin ile en fakir arasından en fazla 40 kat fark olur. Böylece: "Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar" sözü toplumda hiçbir zaman uygulama sahası bulamaz. Zira Cenab-ı Hakk'ın:

"Onların mallarında, dilenen ve mahrum olanlar için belirli bir hak vardır." ( Zariyat Sûresi: 19 ) ayet-i kerimesi tatbik edilerek fakirin zengindeki hakkı alınmış, ona verilmiştir. ALLAH Teâlâ ve Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin istediği gibi zengin-fakir birbirlerine kardeşçe yakınlaşmışlar ve dolayısıyla aradaki buzlar çözülmüştür. Kısacası: Zekât, zenginle fakiri birbirine yaklaştırır. Zengin yardım etmenin sevincini yaşarken, fakir de zengine karşı sevgi ve saygı duyar. Kıskançlıklar ortadan kalkar. Toplum hayatının düzen ve dengesi, zengin-fakir kaynaşması için en önemli hususlardandır, zekât. İnsanlar zekâtı vermemek için değil, verebilmek için bahaneler aramalıdırlar.

Çünkü zekât toplumun huzuruna, refahına, dayanışmasına sebep olur. Yoksulları, âcizleri kendi servetinden faydalandıran bir zengin cemiyetin en sevimli ve en değerli uzvu sayılır, fakirlerin, muhtaçların elemlerini azalttığından onların övgülerine muhabbetlerine, duâlarına nail olur, serveti de hain ve hırslı gözlerin dikilmesinden emin bulunur. Artık böyle birbiri hakkında hayır düşünen, merhametli olan duâcı bulunan bir cemiyet arasında güzel bir âhenk vücuda gelmiş olmaz mı!

Hakikaten zekât vasıtası ile ihtiyaç ve sıkıntı içinde bulunan kimselerin zaruri ihtiyaçları karşılandığından zengin-fakir arasında bir yaklaşma ve kaynaşma meydana gelmektedir. Yoksul kimseler varlıklı kişilere haset etmez. Bu suretle servet emniyete alınmış, mülkiyet düşmanlığının önüne geçilmiş olur. Zekâtın verilmemesi yoksullarla varlıklılar, arasındaki uçurumu derinleştireceğinden bu durum, pek çok içtimai patlamalara yol açar, sınıf mücadelesine sebep olur. Bu türlü patlamalar neticesinde yağma edilen maldan fakirler de cemiyet de zarar görür. Zekât, bu çeşit patlamalara karşı emniyet sübabı görevini yapar. Zekât içtimai dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlar, fertleri yekdiğerine kenetler, birlik ve beraberlik ruhunu yerleştirir.

İslâmiyet geçmişte bu günleri yaşamıştır. Neticenin ne kadar şahane ve göz kamaştırıcı olduğunu bugün tarihlerden öğreniyoruz. Fakat heyhat! Bugün İslâm'ın her farzı gibi bu sağlam farzı da hemen hemen tamamiyle ihmale uğramıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi