Serdar Arseven

Serdar Arseven

Tayyip Erdoğan’ın gövde gösterisi!..

Tayyip Erdoğan’ın gövde gösterisi!..

- Farkını daha ilk adımda ortaya koyan bir lider… Başkaları doğrudan salona girer; “O” öyle yapmadı. Dışarıda bekleyen vatandaşlara hitap etti önce.
Gerçek lider, sadece kapağı içeriye atmayı başarmış kitleyi değil, dışarıda kalmışları da kucaklayandır!..
Erdoğan’ın kongre konuşmasını bitirmesinin ardından dışarı çıktığımızda, etrafımızda toplanan okuyucularımızın üzerinde durdukları ilk nokta bu oldu...
Başbakan’ın “dışarıyı” unutmaması!..
- AK Parti Büyük Kongresi’nin çok sayıda yabancı misafiri vardı.
Bunlardan bir bölümü kürsüye geldi.
Konuşmaların topladığı alkışları kıyasladım; en çok “Azerbaycan” temsilcisi destek buldu, AK Parti hükümetine duydukları güveni açıkça ifade etmesinden dolayı.
- Başbakan’ın muhalefet tarafından “ihanetle” suçlandıklarını hatırlattığı bölümlerdeki “tepkileri” de dikkate aldığımda şunu görüyorum ki:
“Ermenistan’la ilişkiler”, “Kürt açılımı”, “Kıbrıs meselesinde çözüm arayışları”, “Patrikhane açılımı” gibi mevzularda muhalefet cephesinden gelen suçlamalar, AK Partilileri ziyadesiyle rahatsız ediyor.
Hem Başbakan’ın, hem de gün boyunca konuştuğum delegelerin vurguları da onu göstermekte ki; AK Partilileri en fazla MHP yönetiminden gelen “hakaretler” çileden çıkartıyor.
Başbakan’ın, MHP yönetimini “Hasbî” değil “Hesabî” davranmakla; fitnesine fesadına “cami avlularını”, “stadyumları” alet etmekle suçladığı anlarda salondaki “tansiyon” yükseliyordu.
- Özellikle, MHP’nin görece güçlü olduğu yerlerden gelen AK Partili grupların suçlamalara sert tepki verdiklerini gözlemledim.
Bu konu onlar için hassas.
- DTP önde gelenlerinden Sırrı Sakık önümde oturuyordu;
Başbakan bir ara, Doğu’da ve bilhassa Güneydoğu’da DTP’yi nasıl geride bıraktıklarını anlatırken, yakınımdaki Karadenizli gruptan Sakık’ı hedef alan tepkiler yükseldi.
İçlerinden bir genç, heyecanına mani olamayıp “İşte o adam orada!” diye Sakık’ı işaret edince, görevliler tarafından susturuldu.

- Uluslararası platformlarda sergilediği “bayrağı yerde bırakmama” tavrıyla hayli puan toplamıştı Başbakan.
Burada da halk oyunu ekibinden bir gencin takdim ettiği bayrağı “öpüp alnına koyarak” mesajını vermiş oldu.
- Kongre konuşmasına gelince... Muhteşem bir metindi;
Nakış gibi…
Hiçbir kelimesinin, virgülünün “anlamsız” olmadığı nefis bir konuşmaydı...
- Başbakan, hemen girişte; 26 Mart 1999 Cuma günü Pınarhisar Cezaevi’ne teslim olmak üzere yola çıkmadan önce, “Bu bir veda değildir. Bu, kardeşlik şarkımızın bestesi içindeki bir ‘es’dir” dediğini hatırlatınca...
Bir de...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’ten “Zindandan Mehmet'e Mektup” şiirini okuyunca...
Salondaki hissiyat galeyana geldi.
Duyguları ilk saniyede yanına alan Erdoğan, bundan sonrasını da o havayla getirdi.
- Öyle bir konuşma ki; her satırını olduğu gibi yansıtmayınca ruhunu vermek zor.
Salonun Yeşilırmak tarafına, Murat, Gediz, Ağrı, Kaçkar, Munzur, Aladağlar taraflarına seslenirken;
“Burada Menderes’in sesi var”ı özellikle öne çıkartması, elbette rastlantı değildi...
“Menderes”in millet vicdanında nasıl bir karşılık bulduğu ve hangi zihniyete tepki yönelttiği açıktı.
Ve hemen bunun ardından o zihniyeti tarif etmesi dikkat çekiciydi:
“Bu partiye, milletten kopuk elitler yön veremez!..”
“Bu partiye, milletin hukukunu ayaklar altına alan çeteler sirayet edemez!..”
“Hükümet politikalarının kirli ilişkilerle şekilleneceğine inananlar karşılarında hukuku, milleti, AK Parti iktidarını bulurlar!..”

Başbakan’ın konuşmasında, “dış politika” hayli geniş bir yer tuttu.
İki saatlik konuşmanın en az yarım saatini bu bölüme ayıran Başbakan, “Kıbrıs meselesinde” sergiledikleri tavra karşılık muhalefet cephesinden gelen tepkileri hatırlattı.
Şunları not almışım:
“Biz çalışırken birileri çıktı ve ‘Kıbrıs'ı sattılar’ dedi.
Soruyorum Kıbrıs'ta bugün satılan ne var? İleriye mi gitti, geriye mi gitti?
Ankara'dan oturarak gelişim görülemez... Türkiye'nin hangi sorununu gündeme getirsek ‘ihanet’le suçladılar… Soruyorum, Kıbrıs satıldı mı?.. Kıbrıs'ın itibarı dün mü daha yüksekti, bugün mü daha yüksek? Artık eller pençe divan duran bir iktidar yok. Bugün KKTC vatandaşları, İngiltere ve ABD başta olmak üzere 15 ülkede kendi pasaportlarıyla seyahat ediyor... KKTC’nin 14 dış temsilciliği var, KKTC’de yabancılar 7 temsilcilik açmış… Bunları bizden önceki hükümetlerin yaptıklarıyla kıyaslayabilir misiniz?..”
- Erdoğan, “ihanet” suçlamalarına karşılık olarak “Kıbrıs” örneğini verdikten…
Ve;
“Bize hain diyenler şimdi bu suçlamanın ağırlığı altında eziliyor” dedikten sonra…
Sözlerini, yine “ihanetle” suçlandıkları “açılım”a getirdi.
Türkiye Yunus Emre’siz olmaz, Hacı Bektaş’sız, Hacı Bayram Veli’siz olmaz, Pir Sultan Abdal’sız, Ahmet Kaya’sız, Sebahat Akkiraz’sız olmaz, Nazım Hikmet’siz olmaz, Cem Karaca’sız olmaz...
Ve...
“Said Nursî Hazretleri” olmadan olmaz!..
- “Biz birlikte Türkiye'yiz” sloganı etrafında şekillenen kongrede, “Açılım Sürecinin Temel İlkeleri”, parti tabanını temsil eden delegeler tarafından onaylanmış oldu.
Başbakan, muhalefete doğru “son bir adım” daha atacak...
Oradan ne karşılık gelirse gelsin; dün tabanıyla “ilkelerini” paylaştığı, hemen ardından da vekillerinin değerlendirmesine sunacağı “Açılım”ı diyar diyar gezerek vatandaşa anlatacak…
- Hem Başbakan’ın, hem de bolca sohbet ettiğimiz kurmaylarının verdiği izlenim o ki; “açılım” sürecinin vatandaştan destek bulup bulamayacağına ilişkin endişeler büyük ölçüde azalmış durumda.
“Açılım” çalışmalarının, ilk seçimdeki oy oranına “olumlu” yansıyacağı doğrultusunda genel bir kanaat var.
Yurdun dört bir yanından salona akan AK Partililerde de böyle bir hava gördük.
- Moraller iyi, ortam sakindi!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi