Hasan Aksay

Hasan Aksay

Cumhurbaşkanı nın yeni yasama yılı konuşması

Cumhurbaşkanı nın yeni yasama yılı konuşması

Cumhurbaşkanlarının yasama yılı konuşmaları her zaman önemlidir. Yüce meclisin bütçe görüşmeleri nasıl bütün bir senenin, mali hareketleri, yatırım ve ekonomik hedeflerini planlarsa; Cumhurbaşkanlarının yüce meclisin yasama yılını açış konuşması da, milletin birlik ve bütünlüğünü temsil eden en yüce makamından, ülkenin maddi manevi, toplum ve kurumlarıyla istikbale bakış açısını, kararlılıklarını ve ümitlerini programlar.
Bu konuşmalar, bazı dönemlerde statik, kalıplaşmış, geçmiş yılların tekrarı olsa dahi önemlidir. En azından bir heyecan ve gayretin olmayacağını gösterir. Onun için iki gurupta değerlendirilir. Heyecan, değişim ve ümit vaat eden ikinci gurup çok daha önemlidir.
Bir de nadiren de olsa dünya, 21. asırla beraber yaşadığımız gibi, ulaşım, iletişim, bilgi ve refah imkanlarıyla dünya küçülür, sınırlar şeffaflaşır, önemli değişim hamleleri, insanlığın ufkunu genişletmesi mutlak bir zaruret olur. İşte böyle bir zamanda Cumhurbaşkanı, statiklikten, yerinde sayma ataletinden kurtulmak, karanlığı dağıtmak sorumluluk ve iradesini yüklenebilirse, Milletin Yüce Meclisinde millete taahhüt olan bu konuşmalar, atılım ve gelişim tarihi yazar, bir kere daha önem kazanır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün, TBMM yasama yılı dolayısıyla milletimize mesajı böylesine üç kere önemli bir taahhüttür. Bu konuşmayı makaleye sığdırmak imkanı yoktur. İnternetten indirip, tekrar tekrar okumalı, ufkumuza sahiplenilmelidir. Bunun için önce üç nirengi noktasının tespitinde yarar vardır:
1) Hedef gösterilen bu değişim sağlam fikri temellere oturtulmuş mu?
2) Bu fikirler statükocu gözleri rahatsız edecek derecede güçlü ve parlak mı?
3) Millet böyle büyük bir değişim hamlesine hazır mı?
Bu gerekenlerin üçü de var. Kısaca:
Sayın Gül, bilgi çağının zarureti demokrasiyi; toplum ve devlet yapısının olmazsa olmaz değeri adaleti, kurum olarak geliştirip güçlendirmeyi temele koyarak değişim ufkuna bakıyor: “Devletin bir yüzeyde görünen, bir de görünmeyen yüzü olamaz. Devletin tek yüzü hukuktur. Hiç kimse ve hiçbir gurup kendini devletin yetkili organlarının yerine koyarak tasarrufta bulunamaz, eylem yapamaz” demekle önce bütün ikiyüzlülük, çifte standart, çeteci ve çıkarcılığı ret eden bir düzen vaadiyle söze başlıyor. Durum tespiti de ihmal edilmiyor, “Geçmişte bu alanda yaşanmış bazı yanlışlıkların faturasını bugün hepimiz ödüyoruz” diye en nazik bir üslupla özetleniyor.
Demokrasi tek başına yetmez. Temele taşla beraber harç da gerekir. Can, vücutta yaşar ama can vücut değildir. Adalet kurumu şart ama adalet, kurum değildir. Sayın Gül, “Hukuk devletinde, devlet erkini kullanan kişi ve kurumların yetki alanlarının hukuk kurallarıyla belirlenmesi gerektir. Konum ve sıfatı ne olursa olsun hiç kimse hukukun dışına çıkamaz. ‘Devletin bekası’ veya ‘ulusal çıkar’ gibi kavramlar da hukuksuzluğu ve keyfiliği haklılaştırmak için kullanılamaz” tespitini vaat ediyor.
2) Bir çağda önemli bir değişim varsa, bundan rahatsızlık duyan bir de statükocu azınlık vardır. Sayın Gül’ün bu tespitlerini, kendi çıkarlarına aykırı bulan statükocular, “Önemsiz. Bu tespit ve iradeye millet itibar etmez” deyip rahatsızlıklarını gizleyebilmişler midir? Yoksa “Şu yanlış” diye bir ayrım dahi yapamayarak peşin bir, “İstemeyiz” mi?
3) Çıkarcı ve tahakkümcü gurup, akıl, vicdan ve milletten ümidini kesmiş. Tek imkanı zorbalık. Örnek: Fransız Mason Locası toplandı, Türk Masonlarına hitaben “Başörtüsü yasağının kalkmasını milletin % 80’i istese de izin vermeyin, diretin” dedi. O zamanki Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü, vicdan kantarının topuzunu hepten kaçırıp, “Milletin % 95’inin oyunun dahi kıymeti yok” diye dayatmacıları yüreklendirmeye çalışmıştı.
Milletler daima haktan ve hukuktan yanadır. Devlet olmanın başka yolu da yoktur. Özgürlüğünü savunamayan milletlerin, sömürgelerin halini tarih anlatır.
Mülkün esası adalettir. Hak gelince batıl zail olur. Akıl, hakta birleşme gücüdür. Zorbalık, kör inattır, sonu yoktur, Hitler, Musolini, Bush’a heveslenme akılsızlığıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi