Kaos belgesi ve zamanlama

Kaos belgesi ve zamanlama

Haziran ayında patlayan kaos planı, uzun süre gündemi işgal etmiş,genel kurmay başkanının kağıt parçası nitelendirmesinden sonra gündemden düşmüştü.

Önceki gün gazetelere düşen haberler, kağıt parçasının alelade bir kağıt parçası olmadığını kesin bir şekilde ortaya koydu.

Aynı birimde görev yaptığı anlaşılan bir subayın gönderdiği ıslak imzalı belgenin aslı, kaos planının, bilgi destek daire başkanlığında hazırlandığını, altındaki imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğunu gösteriyor.

Bugün gazetesinde yayınlanan mektubun ortaya koyduğu en ürkütücü gerçek, belgeyi inkar edenlerin çoğunun baştan beri gerçeği bildiğini, ama bunu örtmek için çaba harcadıklarıdır. Belki de belgeden daha vahim olan budur. Genel kurmay başkanı Başbuğ bu belge sahtedir, bunu ben söylüyorum diyerek –belge ile ilgili iddiaları ret ederek-Dursun Çiçek’in arkasına Türkiye Cumhuriyetinin Genel kurmay başkanı olarak kendisini koymuştu.

Bir Genel kurmay başkanının bu kadar iddialı bir açıklamadan 4 ay sonra söylediklerinin tamamının gerçek dışı çıkması düşündürücüdür.

O zaman da yazmış, belgenin içeriğine ve uygulamaya konulduğuna inandığımı belirtmiştim. Hatta bu belge gerçek dışıysa belgeyi yalanlamak yerine Genel Kurmay başkanı, bizim AKP ve Gülen cemaatiyle bir problemimiz yoktur, demesinin kafi olacağını belirtmiştim. Başbuğ belgeyi yalanladı ama hiçbir zaman AKP ve Gülen cemaatiyle TSK nın bir problemi olmadığını söylemedi. Belgenin gerçekliğini gösteren en önemli hususlardan biri buydu. Biri de Harp akademilerindeki konuşmada, Başbuğ’un ilk defa açıkça cemaatlerle mücadelemiz sürecek diyerek cepheden cemaatleri hedef almasıydı.Kimse ordumuz yıpranmasın diye, git önce Türkiye düşmanı PKK ile mücadele et demedi, ama bir çok insanın bunu içinden geçirdiğine eminim. Şu Silopi rezaletinin arkasında bile yüzde elli hükümetin acemiliği varsa yüzde elli de milletin verdiği sınırsız desteğe rağmen PKK nın hakkından gelemeyen, asli görevini yapmak yerine cuntacılık yapan bazı askerlerin ihmalinin büyük etkisi vardır.Asker, mesleğinin icaplarını yerine getirse PKK militanları bir kahraman gibi değil, burnu sürtülmüş bir mücrim gibi bu ülkeye dönerlerdi.

Belgenin aslı ortaya çıktıktan sonra artık kimse bu –darbe –yapılanmasını örtemez.Yıllarca Gülenciler orduya sızıyor diye yüzlerce dindar subay gerçek dışı sebeplerle ordudan atıldı. Şimdi anlaşılıyor ki Gülen’i gösterip karargah evleriyle birileri TSK yı içten içe kuşatmaya çalışmış.Tasfiye mekanizmasını dindarlar, milliyetçiler için gözünü kırpmadan kullananlar sıra darbecilere,cuntacılara gelince görmezden gelmeyi tercih etmişler.

Başbuğ 26 Haziranda yaptığı basın toplantısında Çiçek’i savunacağına başında bulunduğu kurumun itibarını savunsa işler bugün bu noktaya gelmeyecekti. Başbuğ kurumu savunmak yerine kişiyi savunmayı tercih etmiş, TSK nın itibarını bir kişi için tehlikeye atmıştır. O tarihte ordunun itibarı ve soruşturmanın selameti için Çiçek açığa alınıp, olay aydınlanıncaya kadar bir kenarda bekletilseydi, imzanın çiçeğe ait olmasının belirlenmesiyle TSK en küçük bir yara almayacaktı. Ama Çiçek’in arkasına koskoca TSK yı yığarak yapılan yalan-yanlış savunma dönüp dolaşıp Başbuğ’un inandırıcılığını ve TSK nın itibarını vurmuştur.

Burada üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu da belgenin basına sızdırıldığı tarihtir. Habur’daki gösterilerin Türkiye’yi ayağa kaldırdığı bir dönemde, belge sızdırılarak bir anda gündem değiştirilmiştir. Bunun da ayrıca bir kenara not edilmesi gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi