Serdar Demirel

Serdar Demirel

Ya milyonlarca bebeğin yaşama hakkı!

Ya milyonlarca bebeğin yaşama hakkı!

Dünyanın önde gelen tıp dergilerinden “The Lancet”, 2007’de yayımladığı bir bilimsel çalışmada, dünya çapında kürtajla aldırılan bebek sayısının 1995’de 45.6 milyon, 2003’de ise 41.6 milyon olduğunu ortaya koymuştu.
Bu çalışmaya göre güvenli olmayan yollarla yapılmış kürtaj oranı ise yüzde 48’lerde. Bunun sonucu olarak da yılda yaklaşık 68 bin anne hayatını kaybetmekte.
(http://en.wikipedia.org/wiki/Abortion#cite_note-Worldwide-0)
Wikipedia’nın konuyla ilgili verdiği rakamlar korkunç. Bu rakamlar karşısında dünyanın en önemli gündemlerinden birisi “kürtaj” olmalı, değil mi? Ama değil. Modern dünyada insan hayatına bu kadar önem verildiği iddialarını boşa çıkartan rakamlar bunlar.
Dünya savaşlarında bile 2003 yılında hayatına son verilen 41.6 milyon bebekten daha fazla insan ölmemiştir. Şahsen sessizce cereyan eden kürtaj tatbikatı karşısında suskunluğumuzun “bir günah” olduğuna inanıyorum.
Bu köşede, 13 Aralık 2006’da, “Kürtaj ve etik ilişkisi” başlıklı bir yazı kaleme almıştım da, kimi okurlardan gelen tepkiler karşısında şaşırmıştım. Önemli konular varken biz nelerle uğraşıyormuşuz!
Yukarıda verdiğim rakamlar eşliğinde soruyorum: Masum bebeklerin hayatından daha önemli ne olabilir ki?
Şüphesiz kürtaj yeni bir olgu değildir. Tarihin her döneminde vardı. Belki de bu yüzden umursamaz davranıyoruz. Ama hiçbir dönem, modern dönemlerde olduğu kadar bir problem alanını teşkil etmedi kürtaj.
Bunun başlıca iki sebebi vardır: Birincisi, modern zamanlarda insan nesli milyarlarca artmış bulunmaktadır. Artan nüfusa paralel olarak kürtaj pratiği de artmış durumdadır. Dünya insan nüfusunun daha da artacağını düşünürsek, sorun da büyüyerek devam edecek demektir.
İkincisi ise, modern öncesi toplumsal değerler, anne hayatını korumak gibi istisnai haller hâriç kürtajı kabul etmezdi. Bir günah ve bir utanç sayardı. Modern döneme geçişle beraber değerler sisteminde köklü dönüşümler yaşandı. Din merkezli değerler seküler merkezli değerlerle yer değiştirdi ve böylece kürtaj modern zihnî algıda kabul edilebilir bir olguya dönüştü.
Paradigmadaki kaymaya rağmen kürtaj pratiğinin nesnesi olan ana rahmindeki canlı varlığın (fetus/cenin) hayat hakkı, dünyanın her coğrafyasında, hem hukuku hem de ahlâkı ilgilendiren bir sorundur, olmak zorundadır da.
Çünkü sorun, çıplak gözle göremesek de, varlığından şüphe etmediğimiz insan hayatına taalluk etmektedir. Bu yüzden de hiçbir hukuk ve etik sistemi bunu görmezden gelemez. Hukukla etik ayrı birer bilimsel disiplindirler elbette, ama, örtüştükleri, birbirlerini tamamladıkları da kuşkusuzdur.
Hukuk sisteminin “kanunî” ya da “kanun dışı” hükmünü etik meşrulaştırır. Bir anlamda kanunların arkasındaki mantık ve hikmeti etik disiplini açıklar. Bununla beraber kanunların insan davranışlarını düzenlemekte yetkisiz kaldığı yerlerde toplumsal ve bireysel etik algısı bu boşluğu doldurur.
Hukukî ve ahlâkî olarak bebeğin cerrahî yöntemle hayatına son vermek konusunda dinî ve seküler olan iki farklı yaklaşım mevcuttur.
Dinî olan, kürtaja şiddetle karşı çıkarken, seküler etik ekolleri ise genel mânada bu tercihi ebeveynin “özgürce karar verme hakkı” olarak görürler. Bunlara “pro choice groups” denmekte. Seküler olmakla beraber kürtaja karşı çıkan toplum kesimleri de mevcuttur ve bunlara da; “pro life groups” denmektedir.
Bu meyanda ikinci grup gerekçe farklı bile olsa, sonuç itibarıyla dinî yaklaşımla ittifak hâlindedir.
İslâm, bilindiği üzere, Allah’ın (c.c) insanı yarattığını ve dolayısıyla her insanın bir diğeri kadar eşit yaşama hakkına sahip olduğunu vurgular. Bu yaşama hakkı ana rahmindeki bebeğe de verilmiştir.
Bundan dolayıdır ki, ulemâ, annenin hayatını kurtarma yahut tıbbî bir zaruret sonucu gibi istisnai hâller hariç, bir tercih sonucu rahimdeki çocuğu bilerek aldırmayı, dünyada yaptırımı olan kanunî bir suç, manevî olarak da “büyük günah” kategorisinde değerlendirmiştir.
Diğer dinlerin de İslâm’a yakın duruşları sâbittir. Hâl böyle iken, her yıl on milyonlarca bebeğin hayatına mal olan kürtaj neden yüksek sesle tartışılmaz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi