Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Hanımefendi”nin ardından…

“Hanımefendi”nin ardından…

Ne güzel böyle gitmek.
Biz öldüğümüzde de böyle mi olacak?..
Yürekler “Çok iyi insandı, çook” diye mi yanacak?..

Dün çok dolaştım…
Recai Kutan Ağabey’in Hanımefendisi Mebrure Suna anneyi tanıyan her kim varsa, müthiş bir teessür içindeydi…
Kime gitsem…
Kimle konuşsam, ondan nakil yapar diye...
Anlatmaya mecâli kalmamış gibiydi.

Biz, ailece misafir olmuştuk kendilerine…
“Ne tevazu.”
“Ne asil bir aile.”
“Nasıl bir nezâket.”

Ziyaretin ilk dakikalarında, “O evde yıllardır yaşıyormuşuz” hissi uyanmıştı içimizde.
Bizim hanımefendi; “Teyze’yi çok eskiden tanıyor gibiyim, on sene öncesine kadar her gün birlikte olduğum ve sonraları çaresiz koptuğum bir insanla yeniden buluşmuş gibiyim” demişti.

Recai Ağabeyle, “Hanımefendi”nin vefat ettiği günün akşamında da beraberdik.
Genel Başkanı olduğu ESAM’ın ev sahipliğinde, Saadet lideri Numan Kurtulmuş tarafından verilen konferansın ardından sahneye çıkıyordu.
Yine o asil tavır.
Numan Kurtulmuş’un muvaffakiyetinden bahsederken…
“Biz işte böyle evlatlar yetiştiririz”in rahatlığı içindeydi.
Politika bu; öncekiler kendisinden sonra gelenlerin gözünü mü oyar yoksa başarısıyla mı övünür?..
Hayır…
Bunlar başka insanlar.

Recai Ağabey; bana bir gün olanca içtenliğiyle “Serdar Kardeşim” diye sormuştu;
“Sence meydanlardaki büyük alâkanın reye dönüşmemesinin sebebi nedir?.. Nedir eksik gelen?..”
Ne diyebilirdim ki?..
Başta dürüstlük olmak üzere birçok üstün vasfı bünyesinde toplamış olan bu “Büyük Millet Adamı”, girdiği bütün seçimleri açık ara kazanmalıydı, evet…

Lâkin, zemin o değildi ki…
Recai Ağabey’in çok ama çok fazla geldiği bir vasattı bu…
Bunu nasıl ifade edebilirdim?..
Bu yaman soruya nasıl bir karşılık verebilirdim?
Büyük bir güçlükle dile getirebildiğim;
“Efendim; hiçbir eksiğiniz yok da, mevcut politika sahnesinin hazmedemeyeceği kadar net ve temiz bir insansınız” cümlesi olmuştu.

İçime bir dert oldu ki, Recai Ağabey’in katıla katıla güldüğü bu lafım…
Bütün samimiyetimle dile getirdiklerim, kalbimdekini bilmeyenin yanlış anlamasına ne kadar da müsaitti.

Bir yandan böyle hayıflanırken diğer yandan da “Recai Ağabey kalbimi bilir” diyerek rahatlamaya çalışıyordum…
Ama nafile…
İçimde olanı, isabetli olmayan ifadelerle dile getirmiştim bir kere.
“Asâlet” başka bir şey, aileden gelecek…
“Kutan Ailesi” gibi…
Nesillerin mirasını, yeni yorumlarla sunacaksın etrafındakilere…

Mebrure Anne…
Malatya’nın eşrafından.
Lâkabı “Tortumlu” olan asâlet âbidesi bir Baba ile Anne’nin…
Tevfik Bey ile Hatice Hanımefendi’nin evlâdı…
Üç kız, bir erkek kardeş.
Mebrure Suna Hanımefendi’nin kardeşi Mehmet Bey,
yirmi yıl kadar önce rahmetli olmuş…
Mebrure Suna Hanım, 20 yıl boyunca bu kaybın acısını taşımış…
Daha yakın zamanda, Malatyalı işadamlarından Yaşar Öncan’a, “Sizi her gördüğümde rahmetli kardeşimi hatırlıyorum, ona o kadar çok benziyorsunuz ki” demiş…
Yaşar Bey de, “Mehmet Tortum, benim canım arkadaşım, benim de genzim sızlıyor sizi her gördüğümde” sözleriyle Hanımefendi’ye iştirak etmiş…

Rahmetli Mehmet Bey’in liseden arkadaşları…
“Mebrure Suna Abla”larını anlatırken,
“O büyüktü o zamanlar. Biz evlerine ders çalışmaya giderdik. Her gidişimizde başlarımızı okşar, bisküvi, kek verirdi. Hiç ağzı kuru ayrılmadık o evden. Çocukluk işte, ders çalışmak bizim için adeta bahaneydi” diyorlar.

Recai Ağabey, ne mutlu bir insanmış.
Mebrure Suna Hanım da öyle.
Recai Ağabey’den daha fazla saygı gören bir erkek var mıdır bu dünyada?
Ve Mebrure Hanım’dan…

Olsa ancak bu kadar olur.
İki insan, birbirine ancak bu kadar hürmet edebilir ve bu kadar sevebilir.

Siz de böyle mi gideceksiniz?..
Biz de böyle mi gideceğiz?..
Ben de böyle mi gideceğim?..

“Adet” olduğu üzere değil…
Gönül dolusu helâl edişlerle mi gideceğiz?..
Rahmet dileyişler, “gelenekten” mi olacak, “yürekten” mi?..
Her “ölüm” gibi mi üzülecekler başımıza gelene…
Yoksa, “başka ölümlerden” mi olacak bizim ki?..

Mekânınız Cennet olsun Hanımefendi…
Size kavuşmak için yananınız var…
Ne mutlu size.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi